Ambargoların ve çatışmaların gölgesinde, bir damla suya, bir parça ekmeğe, bir kutu ilaca muhtaç kalan insanlar, yalnızca yaşam hakkı için bekliyor. Ancak bu bekleyiş, gözlerden uzak tutulmuş bir dramın sessiz çığlığına dönüşüyor. Gazze’ye ulaşamayan yardımlar, yalnızca bir sınırda takılı kalmıyor; aynı zamanda insanlık vicdanında da derin bir yara açıyor. Bu insanlık dramını daha yakından anlamak için, Gazze’ye yardımların ulaşması konusunda yıllardır mücadele eden Burak Derneği Başkanı Adem Yenihayat ile konuştuk.
Adem Yenihayat, Gazze’nin yıllardır aynı kısıtlamalara maruz kaldığını vurgulayarak sözlerine başlıyor: “Gazze’ye yardımlar ulaşıyor, evet; ancak bunlar zaman zaman büyük kısıtlamalarla karşılaşıyor. Örneğin, Mısır üzerinden giden yardımlar kesinlikle ulaşamıyor. Refah Sınır Kapısı tamamen kapatıldı ve tam anlamıyla İsrail’in kontrolü altında. İnsani yardımların bir kısmına, dış dünyaya ‘insanlar açlıktan öldürülüyor’ izlenimi vermemek için izin veriliyor. Ancak bu yardımlar, oradaki tüccarlar aracılığıyla sivil toplum kuruluşlarına dağıtılabiliyor ya da doğrudan kontrol altında bölgeye gönderiliyor. Buna rağmen, engeller çok büyük; İsrail’in izni olmadan tek bir parça yardım bile geçmiyor.”
Gazze’de yardımların ulaşımı sırasında birçok risk bulunduğuna da dikkat çeken Yenihayat, bu konuda şu bilgileri paylaşıyor: “Tır şöförleri ya da gönüllüler için şu ana kadar hayati bir tehlike söz konusu olmadı. Ancak yükleme ve dağıtım süreci tamamen İsrail askerlerinin kontrolü altında. Yardımlar bazen yağmalanıyor, bazen de kısıtlamalar nedeniyle ulaşamadan kayboluyor. Bununla birlikte, İsrail’in bölgeyi boşaltın çağrılarına rağmen, Gazze halkı yerlerini terk etmiyor. Halk, ‘Öleceksek burada ölelim’ diyerek kaderine meydan okuyor.”
Gazze’nin feryatları, dünyanın çeşitli yerlerinden insanların dayanışma çabalarıyla yankı bulsa da, bu yankı maalesef pratikte yeterli yardımı ulaştıramıyor. Adem Yenihayat’ın sözleri, bu büyük insani krizin vicdanlara taşıdığı ağırlığın bir aynası niteliğinde. Yardımların ulaşmasını engelleyen bu tıkanıklıklar, sadece Gazze’nin değil, insanlığın da sessiz bir çığlığı olarak yankılanıyor.
Ve bir kez daha düşünüyoruz. Yardımların ulaşmadığı her bir çocuk, susuz kalan her bir aile ve yardım eli bekleyen her bir çaresiz insan, bizim de insanlık sınavımız. Gazze’nin çığlığı, sadece o topraklarda değil; dünyanın her bir köşesine yayılan bir vicdan çığlığıdır. Bu sessizlik içinde yükselen çığlıkları duymak ve harekete geçmek, hepimizin ortak sorumluluğu.