Konuşmamız sırasında Naim, savaşın yalnızca cephede değil, uluslararası siyasetin dar koridorlarında da sürdüğünü ifade ederek, bölgedeki gerilimi ve direnişin dinamiklerini çarpıcı bir şekilde aktardı.
Naim; “Gazze’de yaşananlara savaş demek eksik bir tanımlama olur. Bu bir katliamdır. Maalesef dünya gündeminin sürekli değişmesi, Gazze’de zulmün azaldığı ya da bittiği anlamına gelmesin. Hemen hemen hergün 60-100 kişi arası şehit verilmektedir. İsrail’in 1967’den bu yana süregelen işgal politikalarının Filistin halkını sürekli bir direniş halinde yaşamaya mecbur bıraktıyor. Bu direniş, yalnızca askeri bir mücadele değil, aynı zamanda bir varoluş mücadelesidir.”
Filistin’e yapılan yardımların İsrail kontrolünde olduğunu belirten Naim, özellikle sınır geçişlerinde yaşanan kısıtlamaların yardımların etkili bir şekilde ulaşmasını engellediğini belirterek; “Yardımlar genellikle sivil toplum kuruluşlarının gayretleriyle ulaştırılmaya çalışılıyor. Ancak bu süreçte yağmalamalar ve keyfi engellemelelerle de sıkça karşılaşılıyor.” şeklinde konuştu.
Medyada tartışılan en dikkat çekici konulardan biri olan savaşın kim tarafından başlatıldığına dair tartışmalara da Naim; “Savaşın başlangıcı, 1967’deki işgal ile atılmıştır. Tek bir güne mal edilemez. Ya da tek bir askeri hamle gösterilemez. Her işgal, bir direnişi doğurur. 7 Ekimden bu yana başlayan Filistin halkının direnişi İsrail işgal devletine çok büyük bir tehlike arzetmektedir. Bugün yaşananlar, yıllardır süregelen bu adaletsizliğin bir sonucudur. Direniş bir meşru müdafaadır. Ayrıca İsrail’in 365 kilometrekarelik bir alanı bu kadar ambargo ve zulümle hala kontrol altına alamadığının da göstergesidir. Flistinlilerin dünyanın en güçlü ordularından birine karşı verdiği bu mücadele, direnişin ne denli köklü olduğunu gösteriyor.” diyerek işgalin kökenine değiniyor.
“Bu direniş, dünyayı algılarla yönetmeye çalışan siyonist lobisine de büyük darbe vurmuştur. İsrail işgal devleti, Nazi Almanyasını da hatırlatan, zalim ve değerleri hiçe sayan bir devlet olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştır. Yenilmeyen siyonist ordusunun bir avuç insanın karşısında da nasıl zillete düştüğünü göstermiştir. Bugün bu kadar katliama rağmen Gazzenin hiç bir bögesine hakim olamadığını da gösterdi.” ifadelerini kullandı.
Yahudiler hem bu zamana kadar rahatça yaşayamadıklarını, bundan sonra da huzurlu bir şekilde yaşayamayacaklarını belirten Naim, “Aslında yahudiler’in kendilerinin de kandırıldığı ortaya çıkmış oldu. Onlar filistine getirilirken rahatlık ve güvence içinde yaşayacakları garantisiyle getirildiler. Direniş ayrıca siyonist yahudilere burada güvenle yaşayamayacaklarını da göstermiş oldu. Yaklaşık 700-800 bin yahudi temelli olarak oradan ayrıldı. Filistinde yaşayan her yahudi siyonisttir. Çünkü filistinde yaşamanın temelinde bir yahudi için siyonust olmak vardır. Yani Türkiye’de ya da Amerika’da yaşayan bir yahudi gibi değildir.”
Bununla birlikte “Ne türkiyenin desteği ne de iranın desteği güstermeliktir. Elbette her siyasi hareketin bir çıkarı vardır. Bunda da ayıpsanacak birşey yoktur.Filistin direnişçileri İran’dan destek aldıklarını açıkça söyledikleri açıklamalar da vardır. Devletler hesap yapmadan hareket etmezler.” şeklinde konuştu.