Nostalji değil eskiye özlemim..
Onlara gıbta etmeyeni, hasretle iç çekip yâd etmeyeni adamdan saymam.. Allah’ın ahsen-i takvîm üzre yarattığı insanın “ahsen”i onlardaydı çünkü..
Şu Fuzulî’ye bir bakın... Asıl ismi Mehmed, lâkabı Fuzulî.. Yazılabilmiş en güzel nát’ın, SU KASÎDESİ’nin şairi Fuzulî...
Fuzulî’, “lüzümsuz, boş, faydasız” demek.. Halbuki onun kadar güzel ve hikmetle konuşan kaç kişi gelmişti cihana?
Muhteşem mánâlar yüklü şairlik duâsına bakın...
Ey feyz-resân-ı Arab’u Türk’ü Acem
Kıldun Arabı efsah-ı ehl-i âlem
İtdün füsehâ-yı Acemi Îsî-dem
Men Türk-zebândan iltifat eyleme kem
“Ey Arab'a, Türk'e ve Acem'e feyz bağışlayan (Allah), Arab'ı dünya halkının fasihi (güzel konuşanı),Iran fasihlerini Isâ nefesli yaptın. Dili Türkçe olan benden de yardımını esirgeme..”
* *
Klasik şiirimiz hikmet deryasıdır. Ecdad-ı fatihân, felsefenin alâsını yapmış lâkin felsefe yerine “hikmet” demiş..
Öyleyse divan ve tasavvuf şairlerimizi birer filozof addetmek, hikmet deryalarından inciler toplamak farz...
Gel gör ki, bin yıllık öztürkçe yazımızı yasaklayanlar, gün geldi, yeni nesillerden de divan edebiyatını esirgedi, hattâ karaladılar..
Lise mezunu (!) gençlere, “Türklerin en büyük şairi kimdir?” diye sorun, “Fuzulî” diyebilecekler midir?
Sonra dönüp çevrenize, sosyal medyanıza falan bakın. Ağzı olan konuşuyor, herkes házık olmuş ahkâm kesiyor değil mi?
Ne “uzmanı değilim” deyu susan, ne ehline saygı duyan kalmış...
* *
Hakkı biz bulduk deyü zannetmesin ashâb-ı kâl
Cûylar çün erdiler deryâya, hâmûş oldular… (Hayâlî)
“Söz ehli doğruyu bulduk sanmasın.. Şırıl şırıl (gürültüyle) akan nehirler denize ulaştıklarında sus-pus oldular, o ihtişamlı sesleri duyulmaz oldu...”
Hayâlî de, Yahyâ Bey gibi, Fuzulî’nin çağdaşı ve ondan feyz almış değerli şairlerimizdendir..
Cihân-ârâ cihân içindedir arayı bilmezler,
Ol mâhîler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler..
“Cihanı süsleyen, dünyayı bezeyen her şey yine cihanın içindedir. Lâkin insanlar aramayı bilmezler.. Denizlerdeki balıklar gibi.. O balıklar ki, denizin içindedirler, lâkin denizi bilmezler...”
Beytin ikinci mısrası atasözü olmuştur. Zira mánâ kökü derindir: Hz. Ali (kerremallahü veche) “Derdinin dermanı sendedir, bilmezsin. Hariçten imdade ne hâcet? Âlem sende sırlanmış da görmezsin..” buyurmuş.
“Derdi veren, dermanını da verdi.. Derman da çare de içindeki büyük âlemde saklı.. Dışardan beyhude yardım bekleme.. Çare de, ilâç da sendedir..”
* *
Üstad Necip Fazıl’ın “şâir-i âzam” dediği Abdülhak Hâmîd (Tarhan), bir toplantıda, lakırdılar harf inkılâbına gelince, eskiden (D) sesi veren bazı kelimelerin (T) yapılmasındaki sakilliğe işaretle, der ki:
“Ahir ömrümde ismime bir “it” taktılar.. Evvel Hamîd idim, şimdi hem ham, hem it oldum...”
#HARBİDEN: Ecdad - edebiyat düşmanlığı böyle sürerse, korkarım ki, istikbâl; gerçek hamların, itlerin çağı olacak... Aha, oha, çüş, kanka, ok-by... R-U-understand? 29.01.2018