"İnsan kendine hakim olmanın paha biçilemez bir değer olduğunu zamanla öğrenecektir. Hayattan ne istediğimiz, ne olacağımız, hayatta oynayacağımız rol kendine hakim olmaya bağlıdır. İnsanlardan beklediğimiz ve insanlara vereceğimiz değer sabırdan geçiyor."
Bu şekilde söylemiş Payot -İrade Terbiyesi- kitabında.. Ve yine aynı kitap hakkında Ali Fuat bir söyleşide -ah bu kitap on sekiz yirmi yaşlarımda elime geçmeliydi diyor ve geciktiğim için üzülüyordum- cümlesiyle ifade ediyor. Bu kitap yaklaşık üç yıldır kütüphanemde mevcut yani benim elime yirmili yaşlarımda geçti Ali Fuat Başgil'in aksine.. Fakat şimdiki okuduğum ile o yıllarda okuduğumda anladığım şeyler arasında uçurumdan çok farklar var. Demem o ki yirmili yaşlarda elimize ne geçerse geçsin görebilmek, duyabilmek, anlayabilmek ve dahi hissedebilmek meselesi ağır iş.
21. yüzyılda ve her şeyin hızlıca akıp gittiği, ivedilikle tüketildiği çağda kaç yaşında olursak olalım anlayabilmek zor gerçi. Zira zaman lazım, çok zaman ..Uzun uzun dinlemek lazım. Emek vermek lazım insana, konuya, hedefe, amaca ve araç dediğimiz şeylere bile. Düşünmeyi reddettiğimiz reelslerle akıyor beynimiz. Zihin antremanı yapamadan günü kapatıyor, açık oturumları kapamadan yeni oturumlara uyanıyoruz. Konuşmalar ve dahi ilişkiler replikler üzerine.. Önceden kurulmuş, hali hazırda mevcut, yerimize düşünülmüş, bizim kafa yormamıza gerek kalmamış kalıp replikler.. Ortak reels izlemeyen insanlar dahi konuşmamızı anlayamayacak kadar uzak kalıyorlar meseleye. Sonra ortaya çok büyük gençleri anlayamamak çıkıyor. Gençleri anlayamazsınız çünkü gençlerin anlatacağı hiçbir şeyi yok. Gençleri anlayamazsınız zira onlar da anlamıyorlar hayatı ve kendilerini ve niçin yaşadıklarını. Kuşak çatışması değil bu reels yokluğu. İzleyemediğiniz reelslerin açıklaması anlamadığınızı sandığınız şeyler.
Merak içinde yaşıyoruz vesselam. Yarın ne olacak? Bu sene neler yaşayacağız? Daha fazla para kazanmak için daha çok ritüeller neler? Daha.. Daha.. Daha.. Daha.. En sonunda hiç.. Ve kitabın son cümleleriyle son veriyorum cümlelerime..
"İnsanları birbirine bağlayan ve ilişkileri güçlendiren şey saygı ve sevgidir. Aksi ise insanları birbirinden ayırır, uzaklaştırır. İşte bu yüzden bir konuşmacının her cümlesini alkışlayan kendini bilmezlerin olduğu bir toplumda küçük dürüst bir grubun varlığı toplumun doğruya yönelmesi için yeterli olur. Sanıldığının aksine bilimsel büyük edebi eserler olağanüstü beyinler sayesinde değil başarılı bir otokontrol ve kendine hakim olma neticesinde doğar."