Siyonizm’e Karşı Kader Birliği
Uzun zamandır bahsettiğimiz Rusya, Türkiye ve İran birlikteliği ve bu birlikten doğan güç merkezinin önemini şu zamanlarda daha iyi anlamak lazımdır. Batı bu üç gücün Avrasya Birliğinde bir sac ayağı olmasını ve bu ittifakı bozmak için elinden geleni yapıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un bu konuda yaptığı açıklamalar örnektir.
Türkiye ile tam anlamıyla yakın iş birliğine girmeden, ne Ortadoğu'nun, ne Türkistan Coğrafyasının, ne Kafkasların, ne de Balkanların hakimiyetini hiç bir güç sağlayamaz. Bölgede oluşturulmaya çalışılan Büyük İsrail Projesine karşı, özellikle Irak ve Suriye'den sonra Türkiye ve İran'ın buna karşı kader birliği yapması lazımdır. Her ne kadar İran bizim bölgesel anlamda rakibimiz olsa da sıranın kendilerine veya bize gelmeden önlem alınması şarttır.
Geçmişte Fransız İhtilalinden sonra çıkan Milliyetçilik akımına karşı iki İmparatorluk olan Avusturya-Macaristan İmp. ve Osmanlı İmp.1791 yılında Ziştovi Anlaşmasını imzalayıp o tarihten sonra İmparatorluklarının selameti için kader birliği yaptıysa, şimdi de İran ve Türkiye yapmalıdır. Bütün ortaklıklarda herkes bir görev seçiyor. Biri kalp oluyor, biri beyin oluyor, bir diğeri ise cesareti seçiyor. Ama hepsi bir araya geldiğinde çok etkili çalışan bir takım ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Avrasya Birliğinin sac ayağı olan Rusya, Türkiye ve İran bu bağlamda çok önemlidir...
Dünya’daki küresel düzeninin emperyalist şeytanlarına karşı, doğunun tarihi ve mazisi derin ve bir o kadar da şanlı olan devletlerin güç birliği yapması çok önemlidir. Özellikle Siyonizm için Ortadoğu’daki sözde vaadedilmiş topraklar için daha çok kan dökmeyi planlıyorlar. Çok enteresan bir durum da var! Vatikan da bu husustan çok rahatsız. Belki tam manası ile belli olmuyor ama, Vatikan’da Ortadoğu’daki bu Siyonist yayılmadan hoşnut değil. Gizliden gizliden buna karşı çıkmaya çalışıyor. Bu söylediğimizden dolayı bazıları bizi yine insafsızca yargılayacak, hatta belki Vatikan ajanı diyecek ama bu hakikati de görmesi gerekenler görüyor ve biliyor.
İşte tam da bu bağlamda ortak düşman Küresel Şeytan Siyonizme ve onun iş birlikçilerine karşı daha da sıkı bir şekilde mücadele etmenin zamanı gelmiştir. Çünkü hedefte İran ve Türkiye var. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmamak lazımdır.
Güç dengelerinin artık tamamıyla değişimi gayet açıktır. Doğu’dan yükselen bir güç olan Avrasya Birliği etkili bir biçimde hissedilmeye başlandı. Bu güç dengesi değişiminin en belirgin yaşandığı yer ise şuan Akdeniz’dir. Rusya özellikle Avrasya Birliği ekseninde Akdeniz’in jeopolitiğini yeniden ayarlamak için Türkiye ile tam anlamıyla işbirliği içinde olması gerektiğini biliyor. Buraları yeniden düzenlemek için buna çok ihtiyaç vardır. İşte tam da bu bağlamda Kıbrıs’ın artan stratejik değeri bir kez daha ön plana çıkıyor.
Çok açık bir şekilde görülmektedir ki; Türkiye ve İran aynı geminin içinde Siyonizme karşı ortak hareket etmek zorundadır. Biz ülke çıkarlarını düşündüğümüz için bu birlikteliği savunuyoruz. Bu birlikteliği savunduğumuz zaman İrancı şucu bucu olmayız. Ama illa da bunu söyleyenler Siyonizm tehlikesini bir kez daha görüp inceleyip ona göre konuşsunlar. Gerçek düşman kapıya dayanmak için planlar yaparken, biz kendi kendimiz ile mücadele içinde olmamalıyız. Türkiye eminim ki 24 Haziran seçimlerinden sonra Avrasya Birliği projesi konusunda daha radikal adımlar atacaktır. Unutmamak lazımdır ki bu proje, ABD (NATO) -Batı ve İsrail bloğuna karşı galip gelecek tek güçtür.
Ve son söz: ‘’ Türkiye gelecek dönemde Avrasya Birliği içinde büyük bir güç merkezi olacaktır’’