Dünyada değişen güç dengeleri ve Avrasya bloku
Evet sevgili dostlar her yüzyılda bir güçler dengesi değişmektedir. Gelecek yüzyılda ise güçler dengesinde bir değişim olacağı muhakkaktır. Özellikle bu bağlamda Uluslararası alandaki ittifaklar sistemini iyi analiz etmek gerekmektedir.
Soğuk Savaş döneminin şartlarından doğan NATO artık yavaş yavaş devletler üzerinde hükmünü kaybetmeye başlamıştır. Bunun en önemli örneği ise, NATO’nun en önemli askeri gücü konumundaki Türkiye ile arasının bozulmasıdır. Her ne kadar bir takım NATOCU kafadaki siyasetçiler ve devlet adamları hala bunun aksini iddia etse de, görünen köy klavuz istemiiyor artık. NATO sadece Türkiye’de değil pek çok Avrupa ülkesinde de hükmünü yitirmeye başlamıştır.
ABD’nin de zor günler geçirdiği bu günlerde NATO da bundan payını almaktadır. Ortadoğu’da ve pek çok yerde artık alenen ABD’nin dokunulmazlığı ve gücü yavaş yavaş erimeye başlamıştır. Türkiye’nin Ortadoğu’da yapmış olduğu hamleler, diğer devletlere bu hususta büyük cesaret sağlamıştır. Her zaman söylediğim bir söz vardır: ‘’ABD bir iç savaşla kuruldu, bir iç savaşla da parçalanacaktır’’ artık bu zamanlar yakındır. ABD’yi ayakta tutan büyük Siyonist şer odakları da yavaş yavaş fare misali gemiyi terk etmeye başlamıştır. Bu Küresel düzeninin kaos mimarları Çin’e doğru bir yönelim içindedir. Sanırım burada peynirin kokusunu almış durumdalar.
Gelecek yüzyılda oluşacak dünya dengelerinde ise Avrasya Blokunun büyük bir gücü ve önemi vardır. Bunu gelecek yakın dönemde daha da iyi anlayacağız. Türkiye geç de olsa bu gücün farkına vardı ve doğru bir dış politika hamlesi ile bu güce dahil olmaya başladı. Bunda 15 Temmuz musibeti de etkili olmuştur. Türkiye Avrasya Bloku içinde tarihi bir mevzilenme içine girmiştir.
Her ne kadar Türkiye içinde bir takım ABD ve NATO sevici gazeteci, siyasetçi, akademisyen vs. olsa da, Türkiye’nin Avrasya Birliği politikası bizzat devlet politikası olarak yürütülmektedir. 2200 yıllık kadim devletin koruyucuları Türkiye’nin gelecek vizyonu açısından önemli bir karar verdi ve bu karar da gayet yerinde bir karardır. Gladyo’nun Türkiye içindeki en önemli Truva atı olan FETÖ’nün iyice deşifre edilmesinden ve devletin içinden temizlenmesinden sonra Avrasya Birliği hedeflerimiz daha iyi ve net bir şekilde devam etmeye başladı. Türkiye daha önce de söylediğim gibi bu önemli birliğin sac ayaklarından biridir. Rusya ve İran’da diğer sac ayağıdır. Bazı bölgesel konularda zaman zaman İran ile veya Rusya ile ters düşsek de, aslında ortak amaç ve bekaa sorunu aynıdır. Bu topraklarda ABD ve İsrail projesi olan BOP (veya BİP) konusunda ortak tavır alabiliyoruz. Bu çok önemlidir.
Avrasya Blokunun gücü konusunda ABD’de önemli düşünce kuruluşlarına mensup olan bazı isimlerin de önemli sözleri ve analizleri vardır. Özellikle Zbigniew Brzezinski’nin Avrasya ile ilgili şu analizi her daim Avrasya’nın önemini ortaya koymaktadır; ‘’1940'lı yıllarda AdoIf HitIer ve Joseph StaIin’in de üzerinde anlaşmaya vardıkları gibi, Avrasya dünyanın merkezidir ve onu kontrol eden dünyayı da kontrol eder.’’
Evet sevgili dostlar, Türkiye geleceğin dünyasında güçler arenasında önemli bir yer edinme çabasında… Bu bağlamda hala NATOCU/Gladyocu kanada mensup kripto isimler Avrasya Blokuna karşı çıkıp, Türkiye’nin çıkarlarından çok ABD’nin çıkarlarını düşünüyorlar. Bu isimlerin birçoğu hala utanmadan ekranlarda caka satıyor. CIA maaşlı bu gazeteci ve sözde akademisyen yazarları da deşifre edip topluma gerçek yüzlerini göstermek için biz üzerimize düşeni yapıyoruz ve yapacağız da…
Şunu asla unutmayalım; Türkiye, Avrasya Birliğine girmekle ne Rusçu olur ne de başka bir şey olur.Türkiye milli çıkarları için gereken neyse onu yapar. Türkiye Cumhuriyeti Pentagon’dan veya Tel-Aviv’den yönetilen bir ülke değildir. Türkiye Cumhuriyeti Ankara’dan yönetilir ve 2200 yıllık bir devlet tecrübesine sahiptir. Bazıları hala Türkiye’nin 1923’de kurulmuş bir ülke olduğunu sanıyor. Oysa Tarihi bir bütünlük ve miras gereği, Türkiye 2200 yıllık bir geleneğe sahip büyük bir Devlettir. Mete Han’ın yaktığı bu kutlu ışığı hala göremeyen karanlık odaklar ve körler var. Bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuruluş yılına baksınlar ve oradaki M.Ö 209 yılı yazısını görüp titremeye başlasınlar.
Ve son söz:’’ 2200 yıllık kadim devlet anlayışına vakıf olanlar, büyük bir misyonun takipçileridir.’’