Röportajlar

"Körfezin İhraç Korkusunu Gidermek İstiyor"

Resmen Suriye cumhurbaşkanı olan Ahmet Eş Şara’nın yurt dışı ziyaretleri gündem olmaya devam ediyor. Beklenenin aksine ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapan Ahmet Eş Şara’nın geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin yankıları sürüyor. Araştırmacı, akademisyen Doç. Dr. Halil Kurt, Ahmet Eş Şara’nın yurt dışı ziyaretlerini İstiklal Gazetesi için değerlendirdi.

Abone Ol

“Şara’nın normalleştirilmesi gerekiyor”

İlk olarak Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Eş Şara’nın Suudi Arabistan ziyaretine değinen Halil Kurt, “Benim kişisel görüşüme göre Ahmet Eş Şara’nın giyiminden tutun basına verdiği demeçlere kadar çoğu eylemi Türk istihbaratının bilgisi dahilinde oluyor. Şara’nın Suudi Arabistan’a yönelik ziyareti de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Çünkü Şara’nın normalleştirilmesi gerekiyor. Şara, bir yandan körfez ülkelerindeki (Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn) sermayeyi Suriye’ye çekmek, bir yandan da batı ülkeleri tarafından başına ödül konulmuş bir “terörist” imajından kurtulmak istiyor. Bu nedenle doğduğu ülke olan Suudi Arabistan üzerinden körfez ülkelerine mesaj gönderiyor” dedi.

“Körfez Ülkeleri İhraçtan Korkuyor”

Değerlendirmeleri çerçevesinde körfez ülkelerinin endişelerine de ayrı bir parantez açan Kurt “Peki bu mesajlar neden önemli? Çünkü körfez ülkelerinin hepsi birer monarşi. Hal böyle olunca halk hareketlerini ve halk rejimlerini kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılıyorlar. Mısır merkezli İhvan-ı Müslim’in silahlı mücadeleyi reddetmesine rağmen Arap-İslam ülkelerinde yayılmasından bile rahatsızlık duyan körfez ülkeleri, bu oluşumun daha dirençli bir tarihe sahip olan Suriye kolunun nihayetinde kazanmış olmasının bir domino etkisi oluşturmasından çekiniyor. Körfez ülkeleri Suriye’nin rejim ihraç etmeye çalışmasından korkuyor. Şara, körfezin ihraç korkusunu gidermek istiyor. Bu çekince ve korkuları gidermek, Suud başta olmak üzere bölge ülkelerini teskin etmek için ilk ziyaretini oraya gerçekleştirdi.” diyerek düşüncelerini ifade etti.

“Yoksa Afganistan’dan farkı kalmaz”

Suriye ile körfez ülkeleri arasındaki ilişkinin arka boyutundaki ekonomi-politiğe de değinen Halil Kurt, Şara’nın içinde bulunduğu reel-politiği “Şara bunları biraz da yapmak zorunda.  Çünkü cumhurbaşkanı olduğu ülkenin normal bir ülke olabilmesi için nereden bakılsa 300-400 milyar dolar gibi bir paraya ihtiyacı var. Herkesin bildiği gibi Ahmet Eş Şara’nın İdlib'deki birlikleri rejimi yıkmadı. Orada bir doğru tespit yapalım. Çünkü Şam'daki cumhuriyet muhafızlarının sayısı Şara’nın bütün askeri birliklerinden daha fazlaydı. Fakat rejimin cumhuriyet muhafızları maaş alamıyorlardı. Dediler ki bundan daha kötü ne olabilir? Zaten elektrikler yanmıyor, altyapı bitmiş. İnsanların yarıdan çoğu ülke içinde ve dışında yer değiştirmiş. Yani rejim içten bir kurdun yediği ağaç gibi yıkıldı. Şimdi Şara’nın yapmak istediği şey, İsrail hariç çevresiyle uyumlu, iş birliği içinde olmak ve onlardan gelecek olan ekonomik ve teknolojik yardımlarla ülkesini 3-5 yıl içinde ayağa kaldırmak. Yoksa bu haliyle rejim ihracı için mücadele ederse Suriye’nin Afganistan'dan bir farkı kalmaz.” sözleriyle izah etti.

“Kültürel olduğu kadar zorunlu bir iş birliği”

Şara’nın Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesini de ele alan Kurt “Bu görüşme olması gereken bir görüşmeydi. Çünkü Türkiye ve Suriye yüzyıllardır iki kardeş topluluktur. Bizim o coğrafyada tarihi, dini ve kültürel bağlarımız var. Ahmet Eş Şara’nın da Türkiye'ye gelmesi onun için bir tercih değil, zorunluluktu. Sonuçta Türkiye hem Suriye’nin en büyük, en güçlü ve en etkin komşusu hem de altyapı, teknoloji ve kalkınmışlık olarak İslam dünyası içerisinde Suriye'yi bu konuda en fazla destekleyecek ülke. Türkiye-Suriye iş birliğinin önümüzdeki dönemlerde ekonominin ötesinde savunma ve askeri anlaşmalarla genişleyeceğini düşünüyorum. Çünkü iki ülkenin kültürleri olduğu kadar düşmanları da ortak. Şu an bir taraftan güneyde İsrail'in Golan Tepeleri’ndeki tehdidi hem Suriye’yi hem Türkiye’yi birbirine yaklaştırıyor. Suriye'yi yutan İsrail, Türkiye ile karşı karşıya gelir. İkincisi de Fırat'ın doğusundaki terör örgütü PKK varlığının yok edilmesi bakımından Türkiye, Suriye yönetimine, Suriye yönetimi de Türkiye'nin yardımına ihtiyaç duymaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye, Suriye’deki sorunları barışla çözmek istiyor.”

Suriye’nin içine de mercek tutan Halil Kurt, Suriye topraklarının büyük bir bölümü işgal eden PKK-PYD Terör Örgütü’nün geleceğine yönelik görüşlerini “Şu anda Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile olan ikili ilişkileri üzerinden Amerika'nın Suriye’deki 2 bin kişi civarında olan askeri birliklerini bir şekilde çektirmeye veyahut da Amerika'nın bu konuda taraf olmamasını sağlamaya çalışıyor. Çünkü Türkiye, Suriye’deki terör sorununu barışla çözmek istiyor. Bilindiği üzere Fırat'ın doğusundaki PKK-YPG teröristlerin elinde son sistem roketler, uçaksavarlar, insansız hava araçları var. Suriye’nin ya da Türkiye’nin yöreye operasyonu hem maddi hem de insani kayıplara sebebiyet verir. Türkiye bunların yaşanmasını istemiyor. Türkiye bu süreçte sağduyulu davranarak evvela Suriye’deki dağınık yüzlerce silahlı birliklerin milli bir ordu şeklinde birleştirilmesine önem veriyor. Aynı zamanda Amerika'nın desteğini kesmek için Amerika başta olmak üzere batının sözde gerekçelerini boşa çıkarmaya çalışıyor. Türkiye, batının DAEŞ bahanesini Suriye, Irak ve Ürdün ile birlikte geliştireceği iş birliğiyle elinden almak istiyor.

Suriye’de Rusya ile İran faktörü ortadan kalktı. Amerika faktörü de ortadan kalkarsa, Türkiye bir sonraki aşamada Rakka ve Deyrizor’daki Arap aşiretlerini bu Suriye Demokratik Güçleri (SGD)'nin içerisinden çıkarmaya çalışacaktır. SGD’nin içinde çok sayıda Arap aşireti var. Bunu da başardıktan sonra oradaki Kürt kökenli topluluğa denecek ki siz hem Suriye’deki askeri güçlerin içerisinde hem de Suriye Meclisi’nde yer alabilirsiniz. Fakat Suriye’ye başka ülkeden gelen teröristlerin ülkeden çıkartılması gerekiyor. Böylelikle Türkiye, Suriye’deki PKK-PYD terörist işgalini önce dış ardından iç destekten yoksun bırakarak askeri harekata gerek duymadan barış içerisinde sonlandıracaktır.” diyerek ifade etti.