6 Haziran 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı, Türkiye’de enflasyonun olmadığını, hayat pahalılığının olduğunu söylemiştir. Enflasyon fiyatlar genel düzeyini sürekli artması iken hayat pahalılığı ise bu artan fiyatlar seviyesine karşın gelirin aynı oranda artmamasıdır.

Gelir dağılımı bozuldu

6 Haziran 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı, Türkiye'de enflasyonun olmadığını, hayat pahalılığının olduğunu söylemiştir. Enflasyon fiyatlar genel düzeyini sürekli artması iken hayat pahalılığı ise bu artan fiyatlar seviyesine karşın gelirin aynı oranda artmamasıdır. Ülkemizde hem enflasyon hem de hayat pahalılığı vardır. Artan yüksek enflasyon karşısında sabit gelirli işçilerin, emeklilerin, memurların, geniş halk kesimlerinin gelirleri aynı oranda artmamaktadır.

Sabır ve şükür tavsiyesi

Son 1 yıldır, Enflasyonun ineceği ısrarla en üst yönetim tarafından zamanları da belirterek ifade edilmekte ancak belirtilen zamanlarda enflasyon inmeyip tam tersi çıkmaya başlayınca yeni bir ekonomi deneyine başlanmıştır. İktidarın kendi döneminin ilk 15-20 yılında 'NAS' gündemde değilken, (belki de gündeminde idi ama uygun zaman ve zemini kollanıyordu) ne olduysa bir anda faiz konusunda 'NAS'ı gündeme aldı. Merkez Bankası faizi yüzde 9 oranına getirip şimdilik bu oranın 'NAS'a uygun olduğunu düşündü. Hayat pahalılığı var ancak herkesin işi ve aşı da var denildi ve büyüyen ama kalkınamayan ekonomi ile gurur duyuldu. Hayat pahalılığı altında ezilen kesimlere 'sabır' ve 'şükür' tavsiye edildi.

Şu anda ekonomideki temel sorunlar neler?

Türkiye ekonomisindeki en temel sorun Merkez Bankası'nın rezerv eksikliği ile ortaya çıkan döviz şokları ve onun yarattığı maliyet temelli enflasyondur. Bununla birlikte ortaya çıkan fakirlik, işsizlik, gelirsizlik ve geleceğin kaybolmasıdır. Geleceğini göremeyen firmalar ve milli gelirin yüzde 65'ini harcamalarıyla şekillendiren tüketiciler ekonomide tüm makro dengeleri altüst eder. Yatırımlar bugünün geleceğe taşınan değeri olduğundan, bunu oluşturacak çerçeveyi sağlamak hükümetlerin işidir. Şu anda gelecekten umutlu olan ortalama bir firma ve tüketici yok. Uzun bir süre de olmayacak. Çünkü zayıf olan sermaye birikimimizi şimdiden erittik ve geri kalanını da hayatta kalmak için kullanıyoruz. Bunların tümünün restore edilmesi zaman alacak.

Ekonomi büyüdü dendiğinde bile halk hissetmedi

Türkiye ekonomisinin 2000 yılında dünya ekonomisi içinde 17. sırada olan yeri, 2021 veriler ile 21. sıraya gerilemiştir. 20 yıldır ülkeyi yönetenler ekonomide çağ atladık söylemini dillerine persenk yapmışken, evet bir büyüme yaşanmıştır, bu büyüme büyük ölçüde artan nüfusun yarattığı ve banka kredileri ile desteklenen iç talep ve TL'nin aşırı değer kaybetmesinden kaynaklanan ihracat artışı dolayısıyladır.

Krizden çıkış için hangi adımlar atılmalı?

Krizden çıkışın başlangıç noktası yapısal reformların uygulanmasıdır. Bundan önce de ekonomiyi yöneten aklın ve metodolojinin köklü bir değişime uğramasıdır. Öncelik hukuk kurallarının tekrar işler hale getirilmesidir. Onun şemsiye niteliğindeki yapısının altına mali saydamlıktan, iş yapabilme özgürlüğüne, dış ticaretin önündeki engelleri kaldırmaktan, devlet ortaklı tarım işletmelerinin hayata geçirilmesine kadar birçok olgu var. Bu olgular ve uygulamaların kararlı ve şeffaf biçimde halkla beraber ve halka açık şekilde yönetilmesi de esastır. Gördüğümüz resim beklenenden çok daha farklı bir görünüme gitmekte. Rasyonel mikro ve makroekonomik yaklaşımları uygulamayan ekonomilerde çöküşün ne demek olduğunu görmek için fazla uzağa gitmeye gerek yok.

Sevgilerimle