İstihbaratçı mı değil mi?
Bir adam hakkında “istihbaratçı mı değil mi?” tartışması varsa, hele hele bu tartışma beynelmilel arenada, akil adamlar tarafından yapılıyorsa, bu kadarı bile adamın MÜKEMMEL BİR İSTİHBARATÇI olduğunu isbata yeter...
İstihbarat derken “açık istihbarat”tan bahsetmiyoruz lâkin bu tür adamlar açık istihbaratın da kapsama alanı içindedir, kapalı istihbaratın da...
Geçenlerde yüz yaşını geçmiş bir Batılı ilim adamı öldü...
“Modern Türkiye'nin Doğuşu” kitabında soykırım iddialarını reddettiği için Fransa'da yargılanmış ve bu yüzden de “Türk dostu” olarak tescil, hattâ (1998'de) “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” ile taltif etmiştik onu...
BERNARD LEWIS’ten bahsediyorum…
Lewis, başta Türkiye, tüm İslâm dünyasında dini değerleri altüst edecek olan, ehl-i salibin (Hristiyan dünyasının) “yok edemiyorsan, boz” stratejisinin başarılı da olmuş “Ilımlı İslam” ayağını icad eden teorisyenidir...
Müteveffa Bernard, İngiliz asıllı Amerikalı bir tarihçi. Princeton Üniversitesi'nde profesördü. İslâm tarihi ve İslâm - Batı münasebetleri, Ortadoğu gibi meselelerde müracat edilen, konunun uzmanı yazarlardandı.
Tam tekmil bir istihbaratçı ama, istihbaratı yakası kalkık pardesölü esrarengiz ajanlar mesleği sanan nádânlar kadar kerli ferli bazı vasıflı kişilerce dahi, bu ihtimale en uzak olanlardan kabul ediliyordu...
Murat Bardakçı meselâ.. Takdir ettiğim, vasıflı, seviyeli bir tarihçi, araştırmacı yazar olmasına karşılık; Lewis’in vefatının ardından yazdığı “Kadîm adam Bernard Lewis gitti, toprağı bol olsun!” başlıklı yazısında bizim gibi evhamlı düşünenleri katı bir şekilde cerhediyor...
Tuhaf bir Bernard Lewis hayranlığı var. Daha önce de 26.01.2015 tarih ve “Bernard Lewis’in hatıraları” başlıklı yazısında yine agresif şekilde Lewis’e tenkidlerin önünü kapatmıştı..
Elbette fikriyatına mesned teşkil eden karineleri vardır. Zaten zátıâlilerine mukabil hücum ya da tartışma niyetinde değiliz. Sadece dinî hamiyyetle ve min gayr’i haddin endişemizi dile getiriyoruz...
Lewis, eserleri ve zihinere çaldığı fikirleriyle, gelecek kuşaklar üzerinde vahim menfi tesirler bırakabilecek ILIMLI İSLÂM tezinin mümessili...
Müslümanar olarak hoşumuza giden, yakın gelecekte Avrupa’nın tamamen Müslüman bir kıta olacağı ilmî kehneti ona ait.
“Globalism, Nationalism, Tribalism” (Küreselleşme, Milliyetçilik, Aşiretçilik) şeytan üçgeninde Medeniyyetler Çatışmasını izah eden S. Huntington kadar olmasa da ütopik ama azimli hayli görüşü var Lewis’in de...
Huntıngton 1993 yazında FOREING AFFAIRS dergısınde “Dünya siyaseti yeni bir safhaya giriyor” tesbitiyle “bu yeni dünyada mücadelenin esas kaynağı öncelıkle ideolojık ve ekonomik olmayacak. Beşeriyet arasındaki büyük bölünmeler ve hâkim mücadele kaynağı kültürel olacak. Medeniyet kimliği gittikçe artan bir şekilde önem kazanacak ve dünya belli başlı 7-8 medeniyet arasındaki etkileşimle şekillenecek..” diyordu.
Lewis de aynı fikirdeydi... O nedenle de Avrupa’yı da fethetmekte olan İslâm’ın güçlenmesinin siyonizme nasıl bir zarar verebileceğini iyi biliyor, Huntington’un ünlü tezine ek bir lahika mahiyetindeki ILIMLI İSLÂM tezini hiçbir matbaanın mürekkebine bulaştırmadan yayınlıyor, ya da yayıyordu...
#HARBİDEN: Övünmek gibi olmasın, harbiden yazarlık zor. Dokuz köyden kovarlar... Popülizm yap, dokuz kez elini öper başlarına koyarlar.. 23.05.2018