Okuyucuya hatırlatma: Yazımızın ilk bölümünü okumadıysanız bunu doğrudan okursanız, noksan anlama olabilir.
İşte sohbetimizin ikinci bölümü:
-Evet, Ökkeş Emmim, sağolasın, Şiilik tehlikesini ve İran’ın yayılmacılık politikasının Ülkemiz ve bölgemiz açısından taşıdığı tehdidi anlattın. Hocam isterseniz şu güncel konuya gelelim ve İran ve İsrail arasındaki birkaç gündür yaşanan gerilimi ve İran’ın kendi topraklarından İsrail’e attığı füzeleri ve İHA’ları konuşalım. Bu tarihte bir ilk. Onu belirtelim.
-Bak Oğlum Ahmed, bu tarihte bir ilk, ancak şu da bir gerçek. İran, bu füzeleri ve İHA’ları terörist İsrail’e atarken, hem kendi iç kamuoyuna ve dış Dünya’ya mesaj vermek derdinde ve vaziyeti kurtarmak maksadında.
-Nasıl yani Hocam konuyu biraz daha açar mısınız? İran, yıkılan ve İsrail tarafından yerle bir edilen prestijini kurtarmak mı derdinde?
-Aynen öyle. İran, aslında İsrail’e kafa tutamıyor ve göstermelik birkaç füze atarak ve insansız hava aracı (İHA) göndererek işin içinden sıyrılmak istiyor. Çünkü İsrail, Suriye’nin başkentinde İran’ın konsolosluk binasını füzelerle vurdu ve orada İranlı diplomatları öldürdü. Elbette buna misilleme yapmak zorunda. Yani kendisini mecbur hissediyor İran.
-Evet, Hocam öyle. Hatta basında yer buldu. İran, füze ve İHA’ları İsrail’e göndermeden önce ABD’ye haber vermiş ve adeta ABD’den izin almış.
-Kesinlik öyle. Bu nasıl bir saldırı ki, İran, ABD’den izin alıyor ve şer Devleti ABD de “çok fazla zarar vermeden İsrail’e vur” diyor.
-Zaten öyle de oldu Hocam. İsrail’e fazla zarar vermedi İran. Ökkeş Hocam bir de şu söyleniyor. “İran’ın İsrail’e füze atması ve çatışmaya girmesi, Gazze Meselesini unutturdu ve bütün dikkatler İran ile İsrail gerginliğine çevrildi” deniyor.
-Evet tüm bunlar doğru. Ancak şurası da doğrudur. Zaten İran, İsrail ile savaşını, o misillemeyi Gazze için yaptığını söylemiyor ki, “ben bu misillemeyi, Suriye’deki konsolosluk binama yapılan İsrail saldırısına karşılık yaptım” diyor. Hatta bu hususta Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 51. Maddesini öne sürerek, “tüm Ülkelerin konsolosluk ve elçilik binaları o Ülkenin kendi toprağıdır. Bir Ülke topraklarına saldırı yapılırsa karşılık verme hakkı vardır” diyor. Ve bunda da İran haklıdır.
-Bence de bu nokta itibariyle haklıdır İran. Haklı olana haklısın demek gerekir.
-Sen ve ben haklı olana haklısın diyoruz da, bazı kesimler İran’a asla haklı demiyor.
-Evet Ahmedim. Ülkemizde “bir İran düşmanlığı var.” İran’da da elbette bizim Ülkemize karşı düşmanlık var. Bunun ikisi karşılıklı. Ancak benim görüşüm bu hususta biraz farklı. İran’a karşı mesafeli dursak da, İran ile savaş ve İran ile gerginlik, Ülkemizin lehine değildir.
-Nasıl Hocam? Bunu biraz daha açar mısınız?
-İran’ın 14.04.2024 tarihinde terörist siyonist İsrail’e karşı gerçekleştirdiği ve Ülkesinden terörist Siyonist İsrail’e fırlattığı füze ve İHA’lar sonrasında bazı mahfillerde İran’a küfürler, sövgüler fazlalaştı. Adamlar hep birlikte bu anı bekliyorlarmış. Hep bir ağızdan bağırıyorlar. Aynı şekilde sövüyorlar. Bunları sosyal medyada an be an müşahede ediyoruz. İran tehlikeli ve Ülkemiz açısından tehdit niteliğinde bazı hareketleri var. Ancak terörist siyonist İsrail daha tehlikeli ve bizi daha fazla tehdit ediyor.
- Diline sağlık Hocam. İran, hatalı ve yanlış olabilir. İran örnek alınacak bir Ülke değil. Bizim açımızdan baktığımızda İran ile Türkiye mezhep yönünden uyuşmayabilir. Evet, biz Sünniyiz. Onlar Şii. Farkımız elbette var. Bu farklılıklara rağmen, İran ile barışçıl ve dostane komşuluk ilişkilerimiz olmalıdır. En büyük tehlike terörist İsrail mevcutken ve Ortadoğu’da çıbanbaşı iken papağan gibi İran’ı eleştirip de yerden yere vurmaya gerek yok.
-Evet, öyle Ahmedim senin de diline ve yüreğine sağlık. İran düşmanlarının papağan gibi dile getirdikleri sözler: İran’ın İsrail’e saldırması tiyatro. İran’ın İsrail’e saldırması danışıklı döğüş. İran tarihinde hiçbir gayrimüslim Ülke ile savaşmadı. Bu da bir oyun. İran’ın İsrail’e saldırması “körler sağırlar, birbirini ağırlar.” İran’ın yaptığı Acem siyasetidir. İran şia’dır. Güvenilmezdir. Farslara güvenilmez. İran “kağıttan kaplan.”
-Bunlar doğru tabi Hocam.
-Evet o tespitler doğru olsa da, terörist siyonist İsrail varken, hedefe İran’ı almak doğru değil.
-Yine belirtiyorum Ahmedim. İran’ın Şialığı bölgeye yayması ve bölgede tehlikeli işler yapması ve özellikle Suriye’deki İran varlığı bize karşı bir tehdittir. İran’ın Beşşar Esed’in arkasında durarak Sünnilere zulmetmesi elbette kabul edilemez. Bunlar doğru ve gerçektir. Ancak İran’a hakarete gerek yok. İran, İsrail’den mi daha tehlikelidir? Düşünmek gerek.
-Ökkeş Hocam, diline ve yüreğine sağlık. İran konusunda temkinli ve sakin olmalıyız. Sizin de belirtiğiniz gibi “İran, terörist katil İsrail’den mi tehlikelidir” bunu sorgulamak gerek.
-Oğlum Ahmet iyi dinle. Önce şu iki noktayı kafamıza bir yerleştirelim. 1-Gazze’deki 7 Ekim’den beri terörist siyonist İsrail’in yaptığı çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek dinlemeden yaptığı vahşi katliamdan dolayı İsrail’e karşı İran dahil tüm Müslüman Ülkeler birlik olmalı ve İsrail’i vurmalıdır. 2-Bir de İran’dan Müslümanlık adına bir şey beklemeyelim. Yani “Uluslararası alanda İran, Müslümanlık adına hayırlı işler yapmıyor” diye adamlara kızmaya gerek yok. Biz kendi işimize bakalım.
-Aynen öyle Hocam.
-Oğlum Ahmet, bir de şunu belirteyim: "Düşmanımın düşmanı dostumdur." İsrail düşmanımdır. İran da İsrail'in düşmanıdır. Buna göre İran, dostumdur. Şimdi bu sözlerime karşı bazıları şunu diyebilir. İran, İsrail’e düşman değil ki! “Düşman gibi gözükse de perde arkasında onlar iki dost” diyenler olabilir. Konuya bu şekilde bakanlara karşı, şunu söylerim: “Herkesin fikri kendisinedir.” Bu şekilde bir tez ile karşıma gelenlere ben şunu söyleyebilirim: “İran, Şii diye ona karşı gelirken, sünni Müslüman oldukları halde Mısır’a, Ürdün’e ne diyeceksiniz? Vahhabi Suudi Arabistan’a ne diyeceksiniz?” İsrail’in 1948 yılından beri bölgede güçlü hale gelmesini Sünni sözde Ülkeler (yapay Devletçikler) sağlamaktadır. Mısır Devleti, Suudi Devleti ve Ürdün Devleti de siyonist İsrail’e açıktan destek verirken, onlar cici de, İran öcü demek insaflı değildir.
- Haklısın Hocam. Bir de şunu belirtmek gerekir. İran basit bir Ülke ve yapay bir Devlet değildir. İran, bir Suudi ve Ürdün gibi uyduruk bir Ülke ve Devlet değildir. İran, geleneği ve tarihi olan bir büyük ve güçlü bir Devlet’tir. Bu bakış açısıyla Ülkemize, Türkiye’mize benzerdir. Biz de elhamdülillah güçlü ve büyük bir Devlet’iz.
-Aynen öyle Ahmet. Bir de şurası da mühim. Türkiye’nin çıkarı komşuları ile dostluk kurmasındadır. Bu açıdan bakıldığında İran ve Rusya ile dostluk kurmak Ülkemizin lehinedir. ABD ve AB Ülkeleri bizim dostumuz değildir.
-Katlıyorum bu görüşlerine Ökkeş Emmim.
-Oğlum Ahmet iyi dinle. Terörist siyonist İsrail’in hedefinde İran’dan daha çok Türkiye vardır. Bölücü terör örgütü pkk’nın arkasında ABD ve AB Ülkeleri ile siyonist İsrail vardır. Biz bu bakış açısıyla İran ve İsrail savaşında, elbette İran’ın yanında yer almalıyız. Terörist siyonist İsrail’in Büyük İsrail diye hayal kurduğu ve Nil’den Fırat’a kadar diyerek bir planı hedeflediğini bilmeyenlerimiz var mıdır?. Bu nokta itibariyle de İsrail düşmanımızdır. Çünkü İsrail’in hayal ettiği topraklar bizim topraklarımızdır. Bu noktadan bakıldığında da terörist İsrail’in düşmanı İran, bizim dostumuz olmalıdır. İran’ın düşmanı terörist siyonist İsrail zaten bizim ezeli düşmanımızdır.
-Vallahi Ökkeş Hocam, Bilge İnsan, yine tarafsız ve adil bakış açısıyla bizi aydınlattın. Yüce Rabbim senden razı olsun. Hocam bir de şu noktayı hatırlatmak istiyorum. Tamam, İsrail’e karşı İran göstermelik bir saldırı yaptı ve başarısız oldu diyelim. Peki, İran’a onlarca söz söyleyenler ve eleştirenler size bir görev veriyorum: “Haydi siz İsrail’e saldırın ve başarılı olun. Haydi bakalım çıkın meydana. Saklanmayın konforlu evlerinizde haydi çıkın meydana ve İsrail’e saldırın. Nerede o cesaret sizde! Siz İran’ı şiddetle eleştirirken korkunuzdan İsrail’e gık diyemeyesiniz.”
-Sağolasın Oğlum Ahmet. Aynen dediklerine katılıyorum. Bu sözler uzar gider. En son şunu belirtelim. “İran, İsrail’i tanımayan ve diplomatik ilişkileri olmayan bir Ülkedir.” Sen İran’ı eleştirirken ve “İran ile İsrail iki dost” derken, insaflı olmalısın ve kendi Ülkenin İsrail ile diplomatik ilişikler yanında ticari ilişkiler içerisinde olduğunu da unutmayacaksın.
-Bildiğim kadarıyla İsrail’i 1948 yılında ilk tanıyan Müslüman Ülke ve diplomatik ilişkiler tesis eden ilk Müslüman Ülke Türkiye’dir.
-Evet, öyledir Ahmet. Bu tartışmalar bitmez. Benim bazı işlerim var. Marangozluk tezgahımın başına giderek çalışmalıyım. Bana müsaade Ahmet. Sohbetimizi kısa ve öz bir dua ile noktalayalım. “Allah (cc) bizi ve dostlarımızı korusun. İsrail başta olmak üzere tüm düşmanlarımızı helak eylesin.”
-Amin, amin Hocam.