Donald Trump'ın dönüşü, yalnızca küresel bir düzenin değil, aynı zamanda bir düzen yaratma arzusunun da olmamasıyla tanımlanan bir durum olarak nitelendirebilirim. Dünyayı farklı koşullarda yorumlamaya bize örnek gösterebilir. Aslında bu dünya siyasetinde karşıt bir çağın başlangıcına işaret ediyor. Dünya, çözülmemiş krizler ve sık sık yaşanan aksaklıklar karşısında daha derin parçalanma ve kaos beklemelidir diye düşünebiliriz. Tabi ki dış politika habercisi olup olaylara duygu dengesiyle yaklaşamayız. 1970'lerden bu yana, WEF, II. Dünya Savaşı'nın küllerinden ortaya çıkan liberal uluslararası düzenin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Dünyanın siyasi ve ekonomik seçkinlerinin küresel riskleri tartışmak ve iklim değişikliği, artan eşitsizlik ve iklim değişikliğinin yükselişi gibi kolektif zorluklara çözümleri araştırmak için bir araya geldiği yerdir. Fakat Trump ve ekibinin, bazı sert gümrük önlemlerini hep birlikte göreceğiz. Geçmiş Trump döneminde yaşanılan olayların, daha reflektif yansımaları bizleri bu döneminde nasıl bir dengede olacağımızı yorumlamaya ışık tutuyor.

Yine de bu yılki Davos’taki toplantıyla ilgili hiçbir şey normal değildi, çünkü Trump'ın Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak ikinci açılışına tam olarak denk geldi. Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü, Davos karşıtı bir çağın başlangıcına işaret ediyor. Ülkelerin ortak sorunlara ortak çözümler aradığı küresel bir düzen duygusu ortadan kalktı. Çok merkezlilik, dünyasına giriş yapmış oluyoruz. Çok merkezli bir dünya sadece tek bir düzenden değil, aynı zamanda bir düzen yaratma arzusundan da yoksundur. Savaş sonrası küresel düzen sadece modası geçmiş değil; şimdi bize karşı kullanılan bir silah. Ve Çinli liderlerin sistemsel denge kurmalarına rağmen, onlar da düzen kurma işinde değiller. Avrupa komünizminin çöküşüyle çığır açıcı bir sistemsel ve ön görülemez bir değişim yaşadı. Francis Fukuyama bu anı meşhur bir şekilde " tarihin sonu " olarak adlandırdı ve tüm toplumların sonunda liberal demokrasi ve piyasa ekonomilerine doğru birleşeceğini aktardı. Bugün, bu öngörünün ne kadar yanlış olduğunu gözlemlemek neredeyse bir klişe haline geldi. Donald Trump ve MAGA hareketinin geri dönüşüyle, belki de mevcut döneme sistemin geri dönüşü demeliyiz. Şimdi asıl meselelere göz atmamızın zamanı geldi saygıdeğer okurlar. Trump hızlı bir giriş yaparak gümrük vergilerini uygulamaya başladı. AB tabi ki bu durum karşısında nasıl bir tepki vereceği merakla beklense de AB’nin Trump’dan fazla ümidi yok, açıkçası kolay kolay da olumlu bir noktaya geleceği zor gözüküyor. Rubio ilk seyahatini Trump’ın isteği doğrultusunda Panama’ya ilk ziyaretini gerçekleştirecek. Gazze Kasabı Netenyahu tabi ki hemen ilk ziyaretini ABD’ye gerçekleştirecek. Ben bu durumu şöyle yorumlayabilirim...’’Körler sağırlar birbirini ağırlar’’ gerçekten de zor bir döneme hep beraber tanıklık edeceğiz... ABD temel bilim ve teknolojinin ilerlemesi konusunda uzun yıllardır dünyaya öncülük etse de bunun Trump yönetiminde nasıl devam edebileceğini kestirmek güç. Üç olası senaryo görünüyor. Birincisi, ABD sonunda kökleşmiş sorunlarıyla yüzleşir, MAGA hareketini reddeder ve Aydınlanma değerlerine olan bağlılığını yeniden teyit eder. İkincisi, ABD ve Çin sırasıyla oligarşik kapitalizme ve otoriter devlet kapitalizmine doğru yol almaya devam ederken, dünyanın geri kalanı geride kalır. Son olarak, ABD ve Çin kendi yollarında kalır, ancak Avrupa ilerici kapitalizm ve sosyal demokrasi bayrağını devralır. Açıkçası bu konuda Musk’ın fikirleri de belirleyici olacağını düşünüyorum. İlerleyen zamanlar da Trump, Musk’ı etkin bir şekilde kullanacak. Trump’ın ilk hatası direk gümrük vergisiyle olaya girmesi, Grönland’ı resmen sim City gibi tasarlamak istemesi, aç gözlülüğünü net bir şekilde göstermiş oldu. Diplomasi rafa kaldıralım, bonolara hücum edelim.