(Yazı Dizisi: 01, Bu yazı dizisi, GEMBA Akademi için hazırlanmıştır.)
Bilimsellik, analitik, simülasyon veya deneysel çalışmalar sonucunda bilgi üretmektir. Analitik çalışmalarda, eldeki E=m.C2 gibi kanunlar kullanılarak başka yeni kanunlar elde edilir, hipotezler ve ya teoriler ortaya çıkarılır. Deneysel çalışmalarda ise deneylerle yeni bir kanun veya teori elde edilmeye çalışılır. Deneysel çalışmanın bir yolu yordamı, yöntemi vardır. Bazen belirli bir bilgiyi elde etmek için aynı deneyi defalarca tekrarlamak gerekir. Tek deneyle elde edilen sonuçlarla genelleme yapmak asla doğru değildir. Çünkü tek deneyde hata yapma ve hatalı sonuç elde etme ihtimali çok yükseltir. Bu yüzden genel kabul gören içtihat, deneylerin tekrarlanması ve hataların (uygulama ve ölçüm) hesaplanması, sonuçların % hata miktarlarıyla verilmesi yönündedir.
Ben termodinamikçi olduğum için kendi disiplinimden bir örnekle konuyu açıklamak istiyorum. Mesela evinizdeki kombinin verimini deneysel olarak tespit etmek istiyoruz. Deneylere başlamadan önce neyi hedeflediğimizi ve nasıl hesaplayacağımızı bilmemiz gerekir. Örneğimizde verimden bahsettiğimiz için evrensel olarak; 'verim elde edilenin sarf edilene oranıdır' şeklinde tarif edilebilir. O halde hedefim, elde ettiğim (ki bu kombi için sıcak sudur) ve sarf ettiğimi (ki bu da sıcak su elde etmek için yaktığım yakıt yani doğalgaz miktarıdır) hesaplamam/ölçmem gerekir. Yeri gelmişken söyleyelim; Ölçmeden mühendislik ve bilim yapılamaz! Bu yüzden uygun ölçüm aletlerimizin de olması gerekir. Ayrıca kullandığımız ölçüm aletlerinin hata paylarını, diğer bir deyişle ölçümümüzün doğruluk oranını da bilmemiz gerekir.
Bütün bu bilgilerden sonra artık doğalgazın debisi ve suyumuzun giriş-çıkış sıcaklıkları ile debisi ölçülebilir. Yapılan tek ölçümle bir sonuç vermek uygun olmayacağından ölçümler bir kaç defa tekrarlanır. Deneylerden sonra analizler, hesaplamalar yapılır, sonuçlar tartışılır ve rapor haline getirilir. Ancak raporda asla , 'Biz hesapladık ve kombimizin verimi %110 çıkıyor!' denmez. Çünkü bu Termodinamiğin I. Kanununa aykırıdır ve 'Elde edilen bilimsel sonuç asla bir kanuna aykırı olamaz!'. Eğer böyle bir sonuç bulmuşsak bir yerde bir hata yapmışız demektir. Çünkü Termodinamiğin I. Kanununa aykırı olan bu sonuca göre tarih boyunca hiç bir bilim adamının veya mucidin bulamadığı, bulmasının da mümkün olmadığı devir daim makinasını icat ettiğimiz anlamına gelir. Ya da daha amiyane tabirle şöyle izah edelim; oturduğunuz odada elinizde tuttuğunuz bir kalemi elinizden bıraktığınızda, yer çekimi kanunu (Kütle Çekim Kanunu) gereği yere değil de tam aksine tavana yapışma ihtimali ne kadarsa verimin %110 çıkma ihtimali (devir daim makinasını icat etmiş olma ihtimaliniz) de o kadardır. Çünkü KANUNA KARŞI GELİNMEZ!
Elde ettiğimiz sonuç bilimsel kanunlarla çelişiyorsa o sonuç bilimsel de değildir, doğru da değildir. Güvenilir bir sonuç, evrensel kanunlarla çelişmemeli, ayrıca sonucumuzla ilgili % hata oranı da belirtilmelidir. Bütün sonuçlar raporlanmalı ve bilgi şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır.
Bilimsel çalışmalarda çalışmayı kimin yaptığı, ne çalıştığı, ne zaman çalıştığı, hangi metotları kullandığı, nasıl bir prosedür izlediği, ne sonuç bulduğu hatta sonuçların hata oranları, bu güne kadar yapılan çalışmalarla (literatürle) benzerlikleri ve çeliştiği noktalar belirtilir. Bununla birlikte sonuçların literatüre (diğer bilimsel çalışmalara) uygunluğunun, yani doğrulamasının (validasyonunun) yapılması da istenir. Yani bizim kombi çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçların, A, B, C bilim adamlarının X, Y, Z sonuçlarıyla uyum içerisinde olduğu ve ya çeliştiği bilgisinin de verilmesi gerekir. Bütün bu bilgiler verilmeden aktarılan 'Yaşlı bir İngiliz profesörün dediğine göre beyin makinesi ısındıkça daha iyi çalışıyormuş, adeta kayarak gidiyormuş...' türü bilgiler dedikodudan, safsatadan başka bir şey değildir! Doğru değildir! Geçerli değildir!
Diğer yandan örneğin evimizde kendi imkanlarımızla yaptığımız bir cihazın bilimsel bir nitelik kazanması için konuyla ilgili literatürün araştırılması, deneylerde elde edilen sonuçların doğrulanması, uygun bir biçimde raporlanması ve yayınlanması gerekir.
Üzülerek söylüyorum ki, evdeki imkanlarla yapılan bir cihaz da bilimsel bir çalışma değildir. Belki icat olarak kabul edilebilir, ancak bu icadın bilimsel olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bilimsel nitelik kazanabilmesi için öncelikle çalışmanın TEKRARLANABİLİR olması gerekir. Ayrıca neyin neden yapıldığı ile birlikte, elde edilen sonuçların tartışılması gerekir. Bütün bulgular, tartışmalar ve sonuçlar bir temele uyuyorsa ve açıklanabiliyorsa o takdirde çalışmamız bilimsel niteliğe kavuştu diyebiliriz.
Burada hemen bir konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var; bilimsel çalışmalarda elde edilen sonuçların illa en yüksek verim, en fazla enerji üretimi, en az yakıt tüketimi vs. olma zorunluluğu yoktur ama AÇIKLANMA ZORUNLULUĞU VARDIR. Bilimsel çalışmayı eşsiz kılan özelliklerden birisi de budur. Zira eğer, söz gelimi verimi hesaplarken suya verilen ısı enerjisinin neden o kadar az çıktığı açıklanabilirse, bir sonraki adımda iyileştirme çalışılmasının hangi noktalarda yapılması gerektiği de kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Böylece daha birinci çalışmada bir sonraki konu belirlenmiş olur. Yani diğer bir deyişle konu konuyu açar ki bu da bilimsel çalışmaların itici güçlerinden biridir. Ancak açıklanamayan şeyler, mesela yaptığınız kombinin kazanı neden o büyüklükte? Veya o kazan yarısı kadar büyük olsa ne olur? Ya da yakıtı biraz daha az/fazla kullanmanız durumunda verim nasıl değişiyor? gibi sorulara cevap veremezseniz, belki 'yepyeni bir kombi icat ettim' diyebilirsiniz ama bilimsel bir çalışma yaptım diyemezsiniz.
Tabi ki herkesin doğar doğmaz bilimsel çalışmalara başlaması beklenmez. Bilimsellik çalışılarak kazanılan bir edimdir ve bu konu toplum olarak hassasiyetle üzerinde durmamız gereken bir konudur. Bilimselliğimizin günden güne artması dileği ile...
Kaynak :
LinkedIn
https://www.linkedin.com/in/assoc-prof-dr-umit-unver-b369ab28/
Tweeter
Doç. Dr. Ümit ÜNVER
@_umitunver
Instagram
https://www.instagram.com/umitunver71/?hl=tr