Dramadocumentary türüne yakın olan dizi, flashback kurgusu ve zaman atlamalarıyla geçmişin gerçekliğine güçlü bir şekilde atıfta bulunmaktadır.

28 Şubat dönemine ait Türk televizyon ve sinema endüstrisinde bugüne dek sadece tek bir dizi bulunması ve bu dizinin de bir FETÖ projesi olarak gerçekleri tahrif ederek sunulması, büyük bir boşluk yaratmaktaydı.

Türkiye’nin yakın tarihi, uzun bir süre “darbeler tarihi” olarak anılmıştır. 1960’tan itibaren gerçekleştirilen darbelerin medya, ekonomi, bürokrasi ve eğitim işbirliğiyle organize edilmesi, darbelerin yalnızca askeri müdahalelerle sınırlı olmadığını, çok daha derin sosyolojik ve siyasi dinamiklere dayandığını göstermektedir. 

Medya Stratejisti Dr. Muhammed Ersin TOY'un değerlendirmesine göre; Türkiye’deki son darbe olan 28 Şubat post-modern darbesi, darbeler tarihinin alt metnini okumamızı zorunlu kılan, çok yönlü bir vesayet girişimidir.

Yankı: Görünmez El dizisi, 28 Şubat dönemini tüm boyutlarıyla ve gerçekçi bir şekilde ele alan ilk yapım olarak bu eksikliği gidermekte, tarihi çarpıtmadan, dönemin karanlık yüzünü gözler önüne sermektedir. Darbe dönemlerinde medyanın rolü, bankaların işlemleri, yargı ve bürokrasinin tavrı ile askerin silahını demokrasinin üstüne koyma süreci, Türkiye’nin modern tarihini şekillendiren en önemli unsurlardan biri olmuştur.

Türkiye’de televizyon yayıncılığının, ülkenin bir gerçeği olan darbeler dönemine ışık tutması, demokrasimizin geleceği açısından kritik bir öneme sahiptir. Her darbe, ülkenin çalınan bir 10 yılı olarak değerlendirilmektedir. 


Bu noktada, dizinin ismi serbest piyasa ekonomisinin zihinsel çerçevesini çizen Adam Smith'in “Görünmez El” teorisine bir gönderme yapmaktadır.

Smith’e göre, serbest piyasa, arz ve talep dengesine göre kendiliğinden şekillenerek toplumun refahını sağlayan bir mekanizmadır. Ancak Yankı dizisinde bu "görünmez el", doğal akışında işleyen bir piyasa mekanizması değil; siyasi, ekonomik ve hukuki müdahalelerle, toplumu dönüştürmek ve yeni bir sistem inşa etmek için bilinçli olarak tasarlanan bir projedir.

Bu proje, yalnızca askeri bir darbe değil; eğitim, ekonomi, medya ve bürokrasiyi de kapsayan çok yönlü bir darbe sürecidir. Daha sarih bir ifadeyle, bu yalnızca bir darbe değil; tam anlamıyla bir postmodern darbenin kendisidir


Dizi, 28 Şubat döneminin "görünmez elini" oluşturan darbeci zihniyetin şebekeleşmiş yapısını ele alarak, vesayet düzeninin nasıl işlediğini gözler önüne sermektedir.

Dizinin iddiası oldukça güçlüdür, çünkü gerçek bir zemine dayanıyor. İrtica, laiklik ve cumhuriyet gibi kavramları araçsallaştırarak ülkenin demokrasisine, ekonomisine ve toplumsal birliğine çöken zihniyetin, topluma dayattığı karanlık dönemi gözler önüne seriyor.

Muhammed Ersin Toy
28 Şubat: Ekonomi ve Sermaye Üzerinde Bir Darbe
28 Şubat sürecinde, Türkiye’de bankacılık sektörü yalnızca kredi vermek veya faiz oranlarını belirlemek için değil, aynı zamanda kimlerin kazanacağını ve kimlerin yok olacağını tayin etmek için kullanılan bir araç haline getirildi.

Bu süreç, Anadolu sermayesinin tasfiye edilmesini ve sermayenin belirli bir kesimin elinde yoğunlaşmasını hedefleyen bilinçli bir operasyondu.

Birileri zenginleşirken, birileri sistem dışına itildi. Bu süreç sadece toplumsal yapıyı etkilemekle kalmadı devletin de zayıflamasına sebep oldu. 


28 Şubat’ın etkileri yalnızca eğitim ve bireysel hak ihlalleriyle sınırlı kalmadı:
Katsayı uygulamasıyla İmam Hatip Liseli öğrencilerin eğitim hakları ellerinden alındı.
Başörtülü kız öğrenciler üniversite kapılarında mağdur edildi. İkna odalarıyla başörtülerinin çıkarılması istendi. Mobing ve zulüm uygulandı.


Bankalar, halkın ve Anadolu’nun sermayesini hortumlamak için kullanıldı.
Medya, algı yönetimiyle süreci yönlendiren en güçlü propaganda aracı haline geldi.
Ekonomik baskılarla iş dünyasında yeni bir elit sınıf yaratıldı.
İrtica ve din korkusu kullanılarak sistem kendini dokunulmaz kıldı.
Toplumun kendisi, yapay gündemlerle birbirine düşürüldü.
Asker ve Sivil arasında güvensizlik inşa edildi.
Faili Meçhul cinayetlerle toplum dizayn edildi.


Dizinin Kahramanı: Eray Özdemir
Dizinin baş kahramanı Eray Özdemir, muhafazakâr bir geçmişten gelen, Anadolu’nun bağrından kopmuş ve yetim büyümüş bir gençtir.

Bütün zorluklara rağmen dişiyle tırnağıyla okuyarak hayata tutunmuş, azmi ve çalışkanlığıyla dikkat çekerek bir bankanın yönetim kadrosuna kadar yükselmeyi başarmıştır. Ancak Eray’ın zirveye giden yolu, yalnızca bireysel bir başarı hikâyesi değil, aynı zamanda sistemin karanlık dehlizlerinde yol almanın da hikâyesidir.

O, ne kadar başarılı olursa olsun, sistem için her zaman bir “öteki”dir. Kimliğinden, geçmişinden ve değerlerinden dolayı hiçbir zaman tam anlamıyla kabul görmeyecek, ancak sistemin çıkarları için kullanılabilecek biri olarak görülmektedir.

Eray, kendisini ispat etme çabasıyla büyük bir hırsa sahiptir. Ancak bilmediği bir şey vardır: O, sistem tarafından kullanılıp atılacak büyük bir aparattan başka bir şey değildir. Genel müdürlük hayaliyle ilerlerken, Eray hiç farkında olmadan vesayet düzeninin merkezine doğru çekilmektedir. Ve bir gün, görünmez el onunla temasa geçer.

Bu temas, Eray’ın içinde bulunduğu sistemin derinliklerine inmesini sağlar. Asıl iktidarın, perde arkasında nasıl organize bir şebeke olarak işlediğine şahit olur. Gözlerinin önünde, devletin, ekonominin ve toplumun nasıl yönetildiğine dair yeni bir gerçeklik inşa edilir. O, kararları sandıkta seçilmiş yöneticilerin değil, perde arkasındaki güçlerin verdiğini fark eder. Bu şahitlik, onun hayatına ağır bir bedel ödetse de, artık geri dönüş yoktur.

Eray, 28 Şubat’ın darbeci post modern yüzüyle karşılaşmıştır.  Eray, sistemi yıkıp atmaya ant içmiştir. Toplumu dizayn eden bir gruba karşı toplumun kendi kahramanları mücadele edecektir.


Görünmez Güç: Derin Devlet ve Vesayet Düzeni
Dizide, emekli bir general olan Güven, sistemin kurucu gücünü ve darbeci zihniyetini temsil etmektedir. O, kendisini "laikliğin son kalesi" olarak görür ve irtica ile mücadele ettiğini söyleyerek dokunulmaz olacağı yanılgısına kapılmaktadır. Ancak asıl amacı, devleti ve toplumu kontrol eden gizli bir vesayet düzeninin sürekliliğini sağlamaktır. Askerî vesayet, yalnızca silahlarla değil, ekonomi, medya, bürokrasi ve sermaye aracılığıyla toplum mühendisliği yaparak sürdürülmektedir.

28 Şubat’ın tam olarak durumu budur. General’de bu işin merkezindedir ama tek değildir. 


Vesayet Düzeni Nasıl İşliyordu?
Ordu ve polis içerisindeki kilit adamlar aracılığıyla kolluk gücünü oluşturur.
Medya patronları ve gazeteciler üzerinden toplumu yönlendiren algı operasyonları yapar. Medya, toplumu hazırlar. Gazete manşetleriyle iktidar atanır, yargı kararları etkilenir. 
Bankalar ve sermaye gruplarıyla ekonomik gücünü sağlamlaştırır.
Eğitim kurumları ve bürokrasi içindeki elitler yoluyla ideolojik dönüşüm mühendisliğini yürütür.


Faili meçhul cinayetlerle toplum sindirilir. 
Eğitim ve bürokrasi toplumu dizayn etmek için görevlendirilir. Eğitim hakkı sınırlandırılır.
Bu sistem, bütün bir düzeni halkın iradesinden bağımsız olarak yönetmeye ayarlanmıştır.


Eğitimden medyaya → Medyadan iş dünyasına → İş dünyasından bankacılığa
Her şey, askerî vesayetin bir bileşeni olarak örgütlenmiştir. “Bu Düzen 1000 Yıl Sürecek” Dediler Ama...28 Şubat süreci, yalnızca bir siyasi manevra değil, ekonomik ve toplumsal düzenin tamamen kontrol altına alınması için yapılan bir mühendislik projesiydi. Ve vesayet düzeni, kendi gücünün ebedî olacağına inanıyordu. Ancak, tarih bu düzenin çok kısa sürede çöküşünü yazacaktır.
Dizinin kopuşu, Eray'ın Sistemin İçine Çekilişi: Genel Müdürlük İçin Büyük Sınav
Eray, genel müdür olma hırsıyla yanarken, farkında olmadan bir oyunun içine çekilmektedir. Büyük sermaye ve askerî vesayet düzeni, onu sistemin bir dişlisi hâline getirmek için bir sınava sokar. Bu sınav, bir ekonomi manipülasyonu üzerinden yapılacaktır:
General, ekonomi bakanının vereceği faiz kararını önceden Eray’a iletir ve bankanın pozisyon almasını sağlamasını sağlar.
Bu bilgi, milyonlarca dolarlık servetin bir gecede el değiştirmesini sağlayacaktır.
Eray, görünmez elin emrini yerine getirirse ödülü alacaktır: Bankanın genel müdürlüğü.
Sonrasında ise artık generalin bir elemanı olacaktır. 28 Şubat, Postmodern darbesi işte bu projenin ürünüdür. 


General, sadece ekonomi politikalarına yön veren biri değil, aynı zamanda bakanın kararlarını da belirleyen bir figürdür. Bu yüzden, Eray gerçek gücün ekonomi bakanlarında değil, gölgelerde saklanan bu vesayet düzeninde olduğunu fark eder.


Eray'ın Yükselişi ve Bedeli
Eray, sistemin parçası olmayı kabul ederek genel müdür olur. Ancak bu yükselişin ağır bir bedeli vardır:
Artık o, sistemin bir parçasıdır. Sistemin günahlarının artık bir aracıdır. 
Vicdanı kırılmış, ruhu derin bir çatışma içine girmiştir. 


Büyük resmin farkına vardığında, geri dönüşün artık mümkün olmadığını anlar.
Banka hesaplarında milyonlar dönerken, kapalı kapılar ardında halkın emeği talan edilirken, Faili meçhul cinayetler gözlerinin önünde işlenirken Eray artık bir şeyin farkındadır: O, artık bir oyuncu değil, bir kukladır. 28 Şubat’ın paşalarının kuklasıdır. 


28 Şubat’ın Sadece Başörtüsü Yasaklarından İbaret Olmadığını Anlatan Bir Hikâye
Dizi, 28 Şubat sürecinin yalnızca başörtüsü yasaklarından ibaret olmadığını, aynı zamanda bir ekonomik ve toplumsal dönüşüm projesi olduğunu anlatıyor.

Bu süreçte, sistem tarafından belirlenen güç odakları dışında kimseye hayat hakkı tanınmamıştır. Dizide, medyanın darbe sürecindeki rolü çok net bir şekilde ortaya konmuştur. Medya, darbeye ve darbeci zihniyetin meşruiyet kazanmasına zemin hazırlamakta, kamuoyunu yönlendirme aracı olarak kullanılmaktadır.

Yaptığı ve yapmadığı haberlerle darbeci zihniyetin hizmetinde çalıştığı açıkça gözler önüne serilmektedir. Toplumu sindirmek ve bir irtica tehdidi içerisinde olduğu algısını sürekli vererek iktidarını tahkimleştirmeye çalışmaktadır.


Eray, görünmeyen ellerin şekillendirdiği bu düzende büyük bir gerçekle yüzleşiyor:
Türkiye’de kimlerin yükseleceğini ve kimlerin kaybedeceğini, ekonominin kuralları değil, vesayet düzeninin kurucuları belirliyordu.
Bankacılık sistemi, yalnızca finansal operasyonların değil, toplumsal mühendisliğin de bir aracıydı.
Halkın iradesiyle şekillenmesi gereken ekonomi, aslında perde arkasındaki güçler tarafından dizayn ediliyordu.
Başörtüsü ve dini yaşantının yasaklanması sadece iktidar elde etmek için yapılmış bir toplumsal mühendislikti.
Eğitim sadece sistemin izin verdiği bir grup için mümkün olacaktır.
Ve Eray artık biliyordu: Bu düzen, sandıktan çıkan hükümetler tarafından değil, darbeci gizli bir şebeke tarafından yönetiliyordu. Sistemle mücadele etmek istiyorsan korkusuz olmak zorundasın.


Sisteme Karşı Mücadele: 2013 ve Çöküş
Eray, sistemin içine çekildiğini fark ettikten sonra, geri dönüşün artık imkânsız olduğunu anlamıştır. Ancak pes etmek yerine mücadele etmeye karar verir.  Bütün bilgileri ve belgeleri saklamış, korumuş ve devletin tepesine çöken bu yapıyla hesaplaşmak için harekete geçmiştir.
Çünkü o, bu toprakların evladı, gerçek sahiplerinden biridir.
Bu süreçte,
Bankalar hortumlanmış, milyarlarca dolar halkın parası bankaların sahibi tarafından kaçırılmıştır.
Faili meçhul cinayetler işlenmiş ve tüm suçlar Eray’ın üzerine yıkılmıştır.
Ancak, onurlu ve vatansever bir bürokrat tarafından korunarak 2013 yılına kadar saklanır. 2013 yılı geldiğinde, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Darbeci zihniyetin masasında oturan emekli generaller, medya patronları ve ekonomi baronları yargılanacaktır. Artık masa yıkılacaktır. Eray, elindeki tüm belgeleri ve bilgileri kahraman bir savcıyla paylaşarak, darbeci zihniyetin çöküşünü başlatır. Böylece, 28 Şubat faillerinin mahkemeye çıkarıldığını ve bir zamanlar “1000 yıl sürecek” denilen düzenin çöküşe geçtiğini tüm dünyaya gösterecektir. Sistemin en büyük adamları artık yargılanmaktadır. Bir zamanlar devletin kalbinde atılan derin planlar, artık gün ışığına çıkmıştır. Adalet, onurlu ve cesur insanlar sayesinde galip gelmiştir.
28 Şubat sürecinin yapısını, Türk toplumuna nelere mal olduğunu ve nasıl yıkıldığını anlatan bu dizi, tarihi bir bellek oluşturmanın yanı sıra, geleceğe dair önemli bir zihinsel tefekkür imkânı sunmaktadır.

Dizinden Unutulmaz Replikler:
"Bir banka soymanın en kolay yolu nedir?"
"Cevap: Banka sahibi olmak."
Dokunulmazlık zırhına bürünmek istiyorsan, bu ülkede irticacıların hedefi haline gelmelisin.

Kaynak: HABER MERKEZİ