Gıybet yani dedikodu herkesin ve maalesef hepimizin yaptığı bir kötü iştir.

Dedikodu, bir kişi hakkında o yokken gerçek bir olayı onun hoşlanmadığı şekilde anlatmaktır.

Mesela bir kişinin kusurlu halini arkasında söylemektir.

Kör veli, topal Ahmet, çolak Hasan gibi…

Ama bir de bilerek veya bilmeden yaptığı bir yanlışı anlatmak gibi…

Bir gün Efendimizin(sav) yanında geçen bir kadın hakkında Hz Ayşe, “boyu da kısaymış” deyince;

“Gıybet ettin ya Ayşe” demiştir.

Yani sonuç olarak  kişi o anlatılanı duyarsa üzülür, bu kul hakkıdır.

İslam’da ölçü başkasını üzmemektir.

               ***

Gıybetin bir de toplumsal boyutu vardır.

Özellikle liderler hakkında muarızları çok gıybet ederler.

Özellikle de siyasetle uğraşanlar çok gıybet eder. Hatta pervasızca iftira da ederler.

Mesela particiler, karşı parti ve onların önde gelenleri hakkında onu üzecek dedikodu ederler.

O partinin ta başında, adından, amblemine kadar, liderinin hayatına kadar, olmadık söz söylerler.

Maksat toplum nazarında o partiyi aşağılamaktır.

Bu bazen yalan ve iftira da olabilir.

Zaten küresel emperyalizmin gayesi toplumu karşılıklı güvensizliğe itmek, çözülmeyi sağlamaktır.

Bu yolla da o devletin varlığını sömürmektir.

Bundan diğer fertlerin haberi bile olmaz. Bilmeden emperyalistlerin adamını dahi korurlar.

Bu çok ileri safhada olabilir. Mesela kardeşler arasında, baba evlat arasında ayrı partilerde olmak,

Karşılıklı sevgiden uzaklaşarak soğumak şeklinde de ortaya çıkar.

Onun için Başbuğ Alpaslan Türkeş; bir duvar takvimine;

“Vatan millet yolunda her türlü zorluğa karşı dayanmak yetmez.

Haysiyet ve şereflere kaşı yapılan tecavüzlere karşı da dayanıklı olmak gerekir.” yazdırmıştı.

               ***

Gıybetin uluslararası boyutu,  tarihi tahribatı da mümkündür.

Büyük padişahların eşleri çocukları ve hakkında düşman tarafından uydurulmuş yalanlar vardır.

Bilhassa İngiliz ve 1946 yılından sora da ABD istihbaratı,

Osmanlıyı aşağılamak için yalanlar uydurmuştur.

Türk milletinin bu büyük eseri ile öğünmesini, moralini yükseltmesini önlemeye çalışmışlardır.

Osmanlı o kadar büyüktür ki, her Türk, her Müslüman bu muhteşem devletle iftihar eder.

Bunu da Türkiye içinde milliyetçi geçinen CIA ya bağlı istihbarat elemanlarını kullanmaktadırlar.

Mesela Ruslar, Kazan hanlığını yıkamayınca, hanlığa vekalet eden Süyun Bike hatuna iftira ettiler.

Çünkü Süyun Bike Hatun, Kırımdan değerli komutan Kuşçak Ali’yi ordunun başına getirmişti.

Kuşçak Ali bu iftira üstüne Kazan’ı terk etti.

Ruslar da rahatça Kazanı İşgal ettiler.

               ***

Mesela, Hz Ali tarafına geçip, Büyük sahabeler iftira eden,

Durmadan gıybet edip Hz Ebubekir, Hz Ömer, ve Hz Osman aleyhinde gıybet eden İbni Sebe,

Şia diye bir mezhep türetip İslam’ı parçaladı.

Hatta Türkiye de Sünni Müslümanlara Yezit deyip iftira ettiler bu yolla birlik ve kardeşliği bozdular.

Aynı benzeri olay devlet hayatımız da İngilizlerin yaptığı dedikodu ve iftira kampanyası ile,

Sultan Hamit aleyhinde  toplumu  şartlandırdılar.

 Devletini yıktırıp, Türk milletinin 22 milyon Km karelik topraklarını İngilizlere peşkeş çektiler.

Bu öyle bir saldırı ki buna hiçbir güç dayanmaz. Beyinlerin tahribatıdır.

Bu gün de ABD, CIA kanalıyla,

 Erdoğan Ve Devlet Bahçeli hakkında ayni iftira ve saldırıları yapmaktadır.

Sinan ateş olayında Eşinin ifadesindeki kelimeler o kadar açık bir CIA tezgahı ki,

MHP yi ve Ülkü ocaklarını kapatma yoludur. Bu iftira eşi öldürülmüş bir kadının kini değil,

Onun kışkırtılmasıdır. Halkın yanıltılmasıdır.

Hasılı gıybet ve iftira toplumların yıkılışı için de bir vasıtadır.

Onun için cenabı Hak yasaklamış, haram kılmıştır.