GELECEK GENÇLİĞİN ÖĞRETMENLERİ

Bu haftaki yazım biraz farklı bir konu olacak. Genelde her dem siyasi ve gündemi değerlendiriyorduk.

Lakin bu hafta katıldığım bir veli toplantısını ülkemin hali bu mudur? Toplum olarak nereye gidiyoruz, düşüncesiyle yazmayı arzu ettim…

Bilginin daha çabuk ulaşıldığı dijital çağdayız. Bazen fayda bazen zarar vermektedir dijital çağın gençliğine…

Biz özeleştiri yaparken yıkıcı ve yıpratıcı olmaktan ziyade yapıcı ve yol gösterici mahiyetinde yazdık her daim. Mücadele etmeye ömür sermayesi ve mesaisi sona erene kadarda devam edeceğiz. Tehditler ve engellemelere kulak asmayız bizler… Biz imar ederiz asla yıkmayız…

Bir gençlik düşünün sizin her şeyinizi emanet edeceğiniz bir gençlik.

Canınızı, malınızı, ülkemizi ve yine gelecek nesilleri emanet edeceğimiz bir gençlik…

Ben merkezli değil, biz merkezli olması gereken bir gençlik düşünelim.

Ahlaklı milli ve manevi duygulara haiz olacak bir gençlik.

Lakin anlatacağım manzara biraz ürkütücü ve endişe verici.

Ebeveynler olarak bize büyük görevler düşüyor. Yükün her ne kadar fazlası bizde gözükse de bir o kadar öğretmenlerimize ve öğrencilerimize düşüyor.

Bizler gençliğimize birer köprü vazifesini yapıyoruz. Her veli hayatın içindekileri hem öğretecek hem de saygı ve sevgi çerçevesinde sevdirecek, en önemlisi de takip edecek…

Öğretmen ise kendisini, sınıfını ve derslerini sevdirip okula gitmeyi eziyetten ziyade merak, muhabbet ve aşkla devamlılığı arzulatmaktır…

Burada gaye suçlu aramaktan ziyade bir özeleştiri de bulunabilmek. Neler yapılabilir mental yahut fiziki yorgunluk hepimizde olmakta nitekim beşeriz…

Fakat öğretmenlik mesleğini icra edenler daha da hassas olmalıdırlar, değil mi?

Şimdi 25 kişilik bir sınıf mevcudu düşünün idareciler öğrencilere hafta sonu yapılacak bir veli toplantısı için bilgilendirme amacıyla bir kâğıt vermiş olsunlar. Bu kâğıtta toplantının yapılacağı yer, mekân, tarih ve zaman belirtilmiş olsun. Son olarak öğrencilere bu kâğıdı velilerine ulaştırmaları tembihlensin vs…

Beni de her öğrencinin yapması gerektiği gibi evladım haberdar etti.

Hadi bakalım, sabah hazırlanıp okulun yolunu tuttum sınıfa bir girdim ki o 25 kişilik sınıftan sadece gelen veli sayısı 3 idi. Aman Allah’ım bu nasıl bir manzara diye serzenişte bulundum… Belki de velilerin haberi yoktu öğrenciler söylememişti genelde hayta örgenciler pek söylemeyi tercih etmiyorlar… Ma’mafih koskoca sınıf tüm öğrencileri mi haberdar etmedi?

Tabi biz gelirler ümidiyle beklemeye koyulduk. Tabi bu arada hocalar gelmeye başladı ortalama 10 öğretmenimiz var. Sırayla gelmeye başladılar.

İki öğretmenimiz diğer meslektaşı velilerle konuşurken imza attı hatta “hocam imza atıp gidiyor musunuz, konuşmayacak mıyız?” diye müdahale etmek durumunda kaldım. Geliyoruz, dediler maalesef gelmediler.

Toplamda 6 öğretmen girme nezaketinde bulundu aslında bu bir ilk değildi geçmiş dönemlerde de bunlarla karşılaştım yine o dönemde de sitemimi idareye bildirmiştim. Maalesef bizler vakit ayırıp gidiyoruz, ne duyarsız veliler nede öğretmenler katılıyor… Peki katılıp vakit ayıranlar hata mı ediyor…

Demek ki hata sadece velide ve öğrencide değilmiş…

Tabi takdir edilecek bu işi hakkıyla yapanlar yok mu elbette var. Şöyle ki:

Bu dönemde tanıdığım birkaç öğretmen vardı ki mesela;

İngilizce öğretmeni Hilal Hanım o kadar ilgili ve enerjikti ki tıpkı gece yanan ateş böcekleri vardır ya etrafını aydınlatır. Kendisi gençlere aynı kendi gibi İngilizceyi sevdirip büyük bir gayretle öğreteceğini hissettim. Gençliğe karşı bir gayesi bir endişesi vardı.

Bu tarz öğretmenlerin sayısının fazlalaşması temennisindeyim...

Birde bu sene yeni gelen Muhsin öğretmen var. Bir akşam telefonum çaldı kayıtlı olmayan bir numara idi açtım, kendini tanıttı ve bizim delikanlının yeni sınıf ve DKAB öğretmeniymiş.

Benimle tanışmak istediğini ve çocukların derslerini takip edeceğini, onları üniversite sınavın da daha başarılı olmaları için çaba sarf edeceğini ve bendende yardım istediğini açıkladı tabi şaşırdım. Böyle öğretmenler de var mıydı ülkemizde demeden geçemedim, bizler böyle öğretmenleri sadece dizi ve filmlerde görürdük…

Demek ki duyarlı olmak isteyenler de varmış. Bu güzel öğretmelerimi en kalbi duygularla tebrik ediyorum. Hatta bu öğretmenler rol model olması gerektiğine inanıyorum…

Bu okulda tanıdığım yine geçen dönem milli manevi duygulara haiz ve bunu gençlere nakış nakış işlemekte özen gösteren Uğur öğretmeni ve idareci arkadaşları da unutmamak lazım…

Belkide bu bahsettiğim öğretmenlerden ülkemin muhtelif yerlerinde vardır. Ama sayıları parmakla sayılır cinsten olmaması gerekmektedir…

Elhasıl üstad necip fazılın bir sözü var ki “gençlik özene özene özünü kaybetti” bu olgunun önüne geçmek öğrenci, veli, öğretmen, idareci ve suyun başında olan milli eğitim bakanlığının elindedir. Bunu hep birlikte başaralım…