Eline, beline, diline…
Başkanlık sistemi için verdiğim desteğin bir nedeni de “Salı sendromu”ndan kurtulmak içindi.
“Salı sendromu da nedir?” diye soruyorsanız anlatayım: Hani her salı günü partilerin grup toplantısı vardır ya; liderler kürsüye çıkar konuşurlar ya, işte o aman beni afakanlar basar!
Salı akşamları içimden televizyonu açıp haberleri izlemek bile gelmez. Çünkü inandırıcılığı olmayan, parti gurubu ve tabana mesaj vermek adına liderlerin bağırıp çağırdıkları toplantılardır bunlar.
Hele de kimi partililer toplantıyı izlemek için Meclis’e gelmişlerse seyreyleyin gümbürtüyü!
Grup toplantılarında izleyenleri gaza getirmek isteyen liderler de gaza gelir, ses tonları yükselir, hamaset zirve yapar. Neyse ki başkanlık sistemi sayesinde bu gereksiz gürültüden de kurtulmuş olacağız…
Asıl üzerinde durmak istediğim konu, başkanlık sistemiyle birlikte liderlerin dilinin de değişmek zorunda olacağı. Sadece dilleri, konuşmaları değil, davranışları da değişecek yeni sistemde.
Çünkü yeni sistemin özü, işbirliği ve ittifakları zorunlu kılıyor. Öyle burnumun dikine gideyim, seçimde yüzde 15 ya da yüzde 25 oy alayım, sonra da 4 yıl boyunca sırt üstü yatayım dönemi sona eriyor.
Hangi parti olursa olsun gösterdiği adayın 1. ya da 2. turda başkan seçilebilmesi için en az yüzde 50 artı 1 oy alması gerekiyor. Bu durum doğal olarak partilerin, diğer parti ya da gruplarla işbirliği ve ittifak yapmasını da zorunlu kılıyor.
Yani ittifak ve koalisyonlar seçim sonrası değil, seçim öncesi hayata geçecek başkanlık sisteminde.
Kısacası, yalanları birbiri ardına sıralayayım, A partisine çatayım, B partisine saldırayım, C partisini yerden yere vurayım dönemi bitti artık.
Gerçek bu ama sanki AK Parti ve MHP dışındaki partiler bu yeni durumun henüz farkına varamamışlar gibi.
AK Parti’de olağanüstü kongrede Erdoğan, 998 gün sonra yeniden Genel Başkan koltuğuna oturdu. MHP de İstanbul dahil 41 ilde yaptığı kongrelerle kan değişimi sağladı.
CHP’de ise henüz tık yok. Kurultay tarihinin öne çekilmeyeceği ve 2018 yılında yapılacağı konuşuluyor. CHP’de kan değişimi için kurultayın öne çekilmesi bir yana, yeni sisteme yönelik tutum ve davranışlar da söz konusu değil.
Erdoğan ve Bahçeli kapsayıcı ve kucaklayıcı konuşmalara ağırlık verirken, Kılıçdaroğlu ve kurmayları nedense ötekileştiren bir dille atıp tutmaya devam ediyorlar. Özetlersek, CHP’de değişmeyen dek şey, değişmemek…