Hamas hareketinin kurucusu ve manevi lideri olan Şeyh Ahmed Yasin, 22 Mart 2004 tarihinde İsrail'e ait helikopterlerin Gazze kentinin Sabra mahallesinde, sabah namazı sonrası camiden çıkarken üzerine üç füze fırlatması sonucu hayatını kaybetmişti. Saldırı, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un talimatıyla gerçekleşmişti.
Şeyh Ahmed Yasin’in şehit edilmesi, Filistin halkı ve yönetiminde büyük şoka yol açmış, tekerlekli sandalyeye bağımlı bir kişinin hedef alınması, temel insani ve ahlaki değerlerin çiğnenmesi olarak değerlendirilmişti. Olay sonrası dönemin Filistin lideri merhum Yaser Arafat, Şeyh Yasin için taziye mesajı yayımlayarak üç günlük yas ilan etmişti.
Şeyh Yasin, şehit edilmeden beş ay önce de İsrail'in başka bir suikast girişimine maruz kalmış ancak saldırıdan yaralı olarak kurtulmuştu. Bu saldırıda İsrail uçakları, Gazze'de bulunduğu bir apartman dairesini bombalamıştı.
Şeyh Ahmed Yasin'in hayatı ve mücadele serüveni
Filistin direnişinin sembol isimlerinden Şeyh İzzeddin el-Kassam'ın şehadetinden yaklaşık 7 ay sonra, Filistin’in güneyindeki Askalan bölgesine bağlı El-Mecdel kazasındaki El-Cevra köyünde Ahmed İsmail Yasin adlı bir çocuk dünyaya geldi. Yıllar sonra Hamas hareketini kuran ve hareketin tarihî lideri olan bu çocuk, Filistin mücadelesinde unutulmaz bir iz bırakacaktı.
Şeyh Ahmed Yasin, 28 Haziran 1936 tarihinde Cevra köyünde dünyaya geldi. Henüz beş yaşındayken babasını kaybetti ve yetim büyüdü. İlkokulu köyünde tamamlayan Yasin, çocukluk ve gençlik döneminde Filistin'de 1936 Devrimi, Siyonist göçünün yoğunlaşması ve İngiliz mandasıyla Siyonist çetelere karşı direniş hareketlerinin yükselmesi gibi önemli siyasi olaylara tanıklık etti.
Gençlik yıllarında arkadaşlarıyla oyun oynarken geçirdiği bir kaza sonucunda boyun omurları kırıldı ve felç oldu. Bu olay onun hayatında önemli bir dönüm noktası oluşturdu. Ancak yaşadığı tüm zorluklara rağmen eğitimini sürdürdü, liseyi başarıyla tamamladı ve sonrasında öğretmen olarak çalışmaya başladı.
Henüz 20 yaşındayken, 1956 yılında Mısır'a yönelik gerçekleştirilen üçlü saldırıya (İngiltere, Fransa ve İsrail) karşı Gazze’de düzenlenen protestolara katıldı. Bu dönemde hitabet ve organizasyon yetenekleriyle dikkat çekti. 1967 yılında gerçekleşen Altı Gün Savaşı sonrasında İsrail'in Gazze dahil tüm Filistin topraklarını işgal etmesinin ardından da Gazze’deki Abbasi Camii'nin minberinden verdiği hutbelerle cemaati işgale karşı direnmeye teşvik etti. Ayrıca şehit aileleri ve tutukluların yakınları için yardımlar topladı.
Şeyh Yasin, Filistin’deki İslami davanın öncülerindendi. Gazze’deki en büyük İslamî kurum olan "Gazze İslamî Topluluğu"nu (el-Mecmeu’l-İslamî) kurdu ve başkanlığını yürüttü.
1983 yılında İsrail tarafından silah bulundurma, askerî örgüt kurma ve İsrail devletini ortadan kaldırmaya teşvik suçlamalarıyla tutuklanan Şeyh Yasin, 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak 1985 yılında İsrail makamları ile Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) arasında yapılan esir değişim anlaşmasıyla serbest bırakıldı.
Hapisten çıktıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte Hamas hareketini kuran Şeyh Yasin, 1991 yılında İsrail mahkemeleri tarafından, asker kaçırma, öldürmeye teşvik ve Hamas ile hareketin askerî ve güvenlik kanatlarını kurmak suçlamalarıyla müebbet hapis ve ek olarak 15 yıl hapse mahkûm edildi.
1997 yılında ise Hamas siyasi büro başkanı Halid Meşal'e Ürdün topraklarında düzenlenen suikast girişimi sonrası İsrail ile Ürdün arasında varılan anlaşma neticesinde serbest bırakıldı.
Kassam'ın Mirasçısı
Hamas’ın kuruluşu, Filistin'deki Birinci İntifada'nın başlangıcıyla aynı döneme denk gelir. Hareket, ilk bildirisini intifadanın başlamasından sadece beş gün sonra, 14 Aralık 1987 tarihinde yayımladı. Hamas kısa sürede Filistin halkı arasında geniş bir destek ve popülarite kazandı.
Hamas'ın o dönemdeki askeri kanadı, Şeyh Salah Şehade’nin (2002 yılında İsrail tarafından düzenlenen bir suikast sonucu hayatını kaybetti) liderliğini yaptığı "Filistinli Mücahitler" adlı örgüttü. Bu örgüt İsrail işgaline karşı silahlı faaliyetlere başladı ve Şubat 1989'da İsrail çavuşu Avi Sasportas ile aynı yılın Mayıs ayında asker Ilan Saadon'u kaçırarak öldürdü.
Şeyh Ahmed Yasin’in tutumu, tıpkı Şeyh İzzeddin el-Kassam’ın geçmişte af, maddi yardım ve makam tekliflerini reddetmesine benziyordu. Mayıs 1990'da Hamas, askeri kanadının adını "Filistinli Mücahitler"den "İzzeddin el-Kassam Tugayları" olarak değiştirdi.
Özgürlüğü Reddetti
İşgal yönetimi, Şeyh Yasin’in kendileri için oluşturduğu tehdidin farkındaydı. Bu nedenle 18 Mayıs 1989'da onu tutuklayarak etkisini azaltmaya çalıştı. 29 ay süren tutukluluk sürecinin ardından, 16 Ekim 1991 tarihinde gerçekleşen mahkemede Yasin, müebbet hapis cezasına ek olarak 15 yıl daha hapse mahkûm edildi.
Bu tutuklama, asker Ilan Saadon'un kaçırılıp kaybolmasının ardından kısa bir süre sonra gerçekleşti. Sorgulamalarda Yasin’in Hamas üyelerine askerleri kaçırma, öldürme ve cenazelerini saklama talimatı verdiği ortaya çıkmıştı. Bu stratejinin amacı, İsrail yönetimiyle askerlerin cesetlerinin teslim edilmesi karşılığında Hamas üyelerinin serbest bırakılması için müzakere etmekti.
İsrail Cezaevleri İstihbarat Şefi Tsvi Sela, 2009 yılında İsrail gazetesi Haaretz'te yayınlanan raporda, Şeyh Yasin’in asker Ilan Saadon'un cenazesi karşılığında serbest bırakılma teklifini reddettiğini belirtti.
Hatırlanacağı üzere Hamas, Mayıs 1989'da tam teçhizatlı olarak görev yapan çavuş Ilan Saadon'u kaçırmış ve İsrail ordusu Saadon'un cesedini ancak yaklaşık yedi yıl sonra bulabilmişti.
Tsvi Sela, yaşananları şöyle anlattı: "Onunla iki yıl süren konuşmalarımızın ardından yetkililer bana gelip, 'Git ona kayıp asker Saadon'un cenazesini vermesini iste, karşılığında İsrail kendisini serbest bırakmaya hazır,' dediler. Ancak Yasin bana şöyle cevap verdi: 'Torunlarımı, özgürlüğe olan özlemimi dünyada bilen tek Yahudi sensin. Nasıl yaşadığımı, özgürlüğe ne kadar hasret kaldığımı bilen de yalnız sensin.'"
Sela'nın aktardığına göre Şeyh Yasin şunları söyledi: "Özgürlük bana bir cenaze karşılığında sunulursa, aile acısını bildiğimiz için sana cenazeyi vereceğim. Fakat bana söz ver ki asker cenazesi karşılığında beni serbest bırakmayacaksınız. Ayrıca eğer hapiste ölürsem aileme onları ne kadar özlediğimi ve sevdiğimi ileteceğine dair bana söz verir misin?"
Şeyh Yasin'in etkisi ve mücadelesi, hapiste bulunduğu süre boyunca da devam etti. İsrail'in kendisini serbest bırakmak için sunduğu teklifleri prensip olarak reddeden Yasin, tutsaklığını Filistin davasına hizmet eden bir araç olarak kullandı.
Mücadeleye Adanmış Bir Hayat
1997 yılında, İsrail istihbaratı Mossad'ın Ürdün topraklarında Hamas siyasi büro başkanı Halid Meşal'e düzenlediği başarısız suikast girişimi sonrası yapılan anlaşma çerçevesinde Şeyh Yasin serbest bırakıldı. Yasin’in özgürlüğüne kavuşması Filistin sokaklarında büyük bir sevinçle karşılandı ve direniş hareketine yeni bir ivme kazandırdı.
Özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz Filistin halkının birliğine, direnişin güçlenmesine ve İsrail işgaline karşı mücadelenin devamına vurgu yapan Yasin, Gazze’ye dönüşünde binlerce kişi tarafından karşılandı ve büyük bir lider olarak selamlandı.
Şehadete Uzanan Yol
İsrail, Yasin’in özgür kaldıktan sonra direnişi destekleyen faaliyetlerini sürdürdüğünü iddia ederek onu yeniden hedef aldı. 6 Eylül 2003 tarihinde İsrail hava kuvvetleri tarafından Gazze'deki bir binaya düzenlenen füze saldırısında hafif yaralarla kurtuldu. Bu saldırıdan yalnızca beş ay sonra, İsrail güçleri tarafından düzenlenen yeni bir saldırıda, Şeyh Yasin 22 Mart 2004 tarihinde sabah namazının ardından camiden çıkarken şehit edildi.
Ahmed Yasin’in şehadeti, Filistin'de geniş çaplı protestolara yol açtı ve Filistin davasının simgelerinden biri olarak tarihe geçti. Yasin’in hayatı, yaşadığı engellere ve sıkıntılara rağmen, Filistin halkının direnişine liderlik etmesi bakımından unutulmaz bir örnek oluşturdu. Bugün bile onun anısı, Filistin direnişinin sembolü olarak canlı tutulmaktadır.