Zdgdvc

Tanışıklığımız uzunca bir geçmişe ulaşıyor. Aynı radyoda birlikte çalışma fırsatımız olmuştu. Sorumluluk, gayret, proje üretme ve sahaya taşıma konusunda örnek aldığım bir kişiliği vardı.

Hepimiz bu hayatta farklı alanlarda sınandık. Bu ise gelişimimizin yönünü etkiledi. Kendisinin nefesleri nefes açısı ancak ayrıca sosyal mecralarda düşündürücü çözümlemeler yapıyor. Bunlardan birisi de sorumluluk üzerineydi. Orada kısa kalmasına gönlüm razı gelmedi. Derinlemesine eşelemek istedim. Dr. Naci Özsoy sorularımı sizler için yüksek bir sorumluluk duygusuyla cevapladı.

--------------------

Sorumluluk nedir?

-Sorumluluk kelimesi Arapça’da mesuliyet; bir kişinin yükümlülüklerini yerine getirme zorunluluğu anlamında kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumu (TDK) ise, “Sorumluluk” kelimesini “Bir işi yapma ve yapmama durumundan dolayı karşılaşılan sonuçlardan kendini sorumlu tutma, yükümlülük” olarak açıklamaktadır. Bu tanım, bir bireyin veya grubun üzerine aldığı görev veya yükümlülükleri yerine getirme zorunluluğunu ifade ederken, bu görevlerin yerine getirilmemesi durumunda karşılaşılacak sonuçları da içermektedir. İslam’da sorumluluk kavramı, kişinin Allah’a, insanlara ve diğer varlıklara karşı olan görevlerini ve bu görevlerin yerine getirilmesinden doğan yükümlülüklerini içerir. İslami kaynaklarda bu kavram, bir Müslümanın yaşamını düzenleyen temel ilkelerden biri olarak ele alınmaktadır.

Bu duygunun gelişiminin kültürle nasıl bir bağlantısı vardır?

-Sorumluluk duygusunun gelişimi kültürle güçlü bir şekilde bağlantılıdır. Kültür, toplumun değerler sistemini, inançlarını, normlarını ve davranış kalıplarını belirler, dolayısıyla bireylerin sorumluluk anlayışlarını ve bu duyguyu nasıl geliştirdiklerini etkiler. Bu bağlamda, İslam kültürü çerçevesinde de sorumluluk duygusunun gelişimi, belirli dini, toplumsal ve etik normlarla şekillenir.

Sorumluluk meselesinde sebep sonuç ilişkisi kurabilmenin yeri nedir?

-Sebep-sonuç ilişkisi (nedensellik), sorumluluk duygusunun anlaşılmasında ve geliştirilmesinde temel bir rol oynar. Bu ilişki, bir eylemin veya ihmalin sonuçlarını anlamak ve bu sonuçlardan doğan yükümlülükleri yerine getirmek anlamına gelir. İslam’da bu kavram, bireyin hem dünyevi hem de uhrevi sorumluluklarını yerine getirmesi için oldukça önemlidir. İslam kültüründe bu ilişki, bireylerin eylemlerinin sonuçlarını öngörmelerini ve bu sonuçlardan doğan sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlar. Bu bağlamda, sebep-sonuç ilişkisi:

Eylem ve Sonuç Bilinci: Bireylerin eylemlerinin sonuçlarını anlamalarını ve bu sonuçlardan sorumlu olmalarını sağlar.

Kendi Kendini Denetleme: Bireylerin kendi eylemlerini değerlendirmelerini ve bu değerlendirme sonucunda sorumluluk bilinci geliştirmelerini teşvik eder.

Toplumsal Düzen: Toplumun düzenli işleyişini sağlayan, bireylerin sorumluluklarını anlamalarına ve yerine getirmelerine yardımcı olan bir araçtır. Bu anlayış, İslam’da sorumluluk bilincinin gelişimine büyük katkı sağlar ve bireylerin hem dünyada hem de ahirette sorumluluklarını yerine getirmelerine yardımcı olur.

Aldığı görevleri yerine getirmeyip kişi sürekli başkalarını suçluyorsa, şikâyet ediyorsa bunun altında ne aranmalı?

-Aldığı görevleri yerine getirmeyip sürekli başkalarını suçlayan veya şikâyet eden bir kişinin bu davranışlarının altında çeşitli psikolojik, sosyal ve kültürel faktörler yatabilir. Bu durumu daha iyi anlamak için dikkate alınması gereken bazı ana etkenler vardır. Bunları şu beş başlıkta ele alabiliriz: Sorumluluktan Kaçınma ve Suçlama Eğilimi; Yetiştirme Tarzı ve Kültürel Faktörler; Sosyal Etkileşimler ve Dış Faktörler; Sorumluluktan Kaçınma ve Suçlama Eğilimi; Psikolojik Faktörler ve Kişilik Özellikleri;

Sorumluluk Almama ve Dinî Perspektif.

O halde bunları kısaca açmanızı rica edeceğim. İlk madde olan sorumluluktan kaçma ve suçlama eğilimini nasıl anlayalım?

-Sorumluluktan kaçınma ve başkalarını suçlama eğilimi, kişinin kendi hatalarını veya başarısızlıklarını kabul etmekten kaçınmak için başkalarını suçlama ve şikâyet etme davranışını ifade eder. Bu durumun altında yatan olası nedenleri bulup anlamalıdır.

Nedir o sebepler?

-İlki kendini koruma mekanizmasıdır. Kişi, kendi hatalarını kabul etmek yerine başkalarını suçlayarak benlik saygısını korumaya çalışabilir. Bu, özsaygı eksikliği veya başarısızlık korkusuyla ilişkilidir.

Diğeri kişisel güvensizliktir. Kendine güven eksikliği olan kişiler, hatalarını kabul etmek yerine suçlamayı tercih edebilirler. Bu, yetersizlik duygusunu örtbas etmeye yönelik bir stratejidir.

Bir diğeri sorunlarıyla yüzleşme korkusudur. Bazı insanlar, sorunlarını ele almak yerine bunlardan kaçınmayı tercih ederler. Bu, sorumluluklardan kaçmak için bir savunma mekanizması olarak suçlamayı içerir.

Aldığı görevleri yerine getirmeyerek başkalarına yüklemenin altında yatan ikinci temel faktör nedir hocam?

-Yetiştirme tarzı ve kültürel faktörler diyebiliriz buna. Bireyin sorumluluk duygusunu nasıl geliştirdiğini ve başkalarını suçlama eğilimini etkileyebilir. Aile ortamında sorumluluk bilinci aşılanmamış veya hatalar karşısında sürekli suçlanan çocuklar, bu davranış kalıbını yetişkinlikte de sürdürebilirler. Örneğin, ebeveynlerin sürekli olarak çocuğu suçlaması veya hatalarını görmezden gelmesi, çocuğun başkalarını suçlama eğilimi geliştirmesine yol açabilir.

Bir diğer etken ise kültürel normlardır. Bazı kültürlerde, hata kabul etmek yerine başkalarını suçlamak yaygın olabilir. Bu, bireyin kendi hatalarını kabul etmekten kaçınmasına ve sorumluluğu başkalarına atmasına neden olabilir.

Peki, sosyal etkileşimler ve dış faktörlerin etkisini de açar mısınız?

-Elbette. Sosyal etkileşimler ve dış faktörler, bireyin suçlama ve şikâyet etme eğilimini etkileyebilir:

Bireyler, sosyal baskı veya beklentiler nedeniyle hatalarını kabul etmek yerine başkalarını suçlama eğiliminde olabilirler. Örneğin, iş yerinde başarısızlıktan dolayı ceza veya itibar kaybı korkusu, başkalarını suçlamaya yol açabilir. Suçlama davranışı, çevredeki kişilerden öğrenilmiş olabilir. Eğer çevredeki kişiler de sorumluluk almak yerine başkalarını suçluyorsa, bu davranış model alınabilir.

Hocam sıraladığınız maddeler içinde psikolojik faktörler ve kişilik özellikleri başlığı da vardı. Çok önemli buldum. Kısa bu başlığı açabilir misiniz?

-Memnuniyetle. İfade ettiğim üzere psikolojik faktörler ve kişilik özellikleri, bireyin sorumluluktan kaçınma ve başkalarını suçlama eğilimini etkileyebilir.

Örneğin narsistik kişilik özelliklerine sahip kişiler, hatalarını kabul etmekte zorluk çekebilir ve kendi kusurlarını görmek yerine başkalarını suçlayabilirler. Aynı şekilde anksiyete ve depresyon gibi psikolojik durumlar, kişinin öz-eleştirisini zorlaştırabilir ve başkalarını suçlama eğilimini artırabilir.

Öz-yeterlilik hususu da önemlidir, kişinin belirli bir görevi başarma konusundaki inancını ifade eder. Öz-yeterlilik eksikliği, kişinin hatalarını kabul etmekte zorlanmasına ve başkalarını suçlamasına neden olabilir.

Sorumluluk almamayı dinî perspektif açısından değerlendirmemek konuyu eksik bırakır. Bu hususta bize söyleyecekleriniz neler olabilir?

-Eksik kalır, evet. Sorumluluk almama ve dinî perspektif, bireyin başkalarını suçlama eğilimi üzerinde etkili olabilir. Burada tevekkül anlayışının yanlış yorumlanmasını görmezlikten gelemeyiz. İslam’da tevekkül, Allah’a güvenmek ve sorumluluklarını yerine getirdikten sonra sonucu Allah’a bırakmak anlamına gelir. Ancak, bazı kişiler bu anlayışı yanlış yorumlayarak sorumluluklarından kaçınabilir ve sorumluluğu başkalarına veya dış etkenlere yükleyebilir.

Bir diğer önemli mesele de kendi irade ve kader anlayışı hususudur. İslam’da kader, Allah’ın her şeyi bilmesi ve kontrol etmesi anlamına gelir, ancak bireylerin kendi iradeleriyle yaptıkları seçimlerden sorumlu oldukları vurgulanır. Bazı kişiler, kader anlayışını yanlış yorumlayarak sorumluluklarını göz ardı edebilirler.

____

İdeal bir inanmışın önemli on sorumluluğu nedir diye sorsam önem sırasına göre neler söylersiniz?

-İdeal bir inananın önemli on sorumluluğunu önem sırasına göre şu şekilde sıralayabiliriz:

Allah’a İman ve İbadet: İman etmek ve Allah’a birinci derecede bağlılık göstermek, O’na ibadet etmek ve emirlerine uygun yaşamak.

Ahlaki Değerler ve İyi Davranışlar: Ahlaki değerleri korumak ve toplum içinde iyi davranışlar sergilemek, insanlar arasında adaleti ve doğruluğu sağlamak.

İlmi Bilgi Edinme ve Öğretme: İlim öğrenmek ve bu bilgiyi diğerlerine aktarmak, doğruyu öğrenmek ve yaymak için çaba sarf etmek.

Aile ve Yakın Çevreyle İlgilenme: Aile bireyleriyle sağlıklı ilişkiler kurmak, onlara destek olmak ve aile içindeki sorumlulukları yerine getirmek.

Topluma Katkıda Bulunma: Toplumda pozitif bir etki yaratmak, yardım etmek, sosyal sorumluluklarını yerine getirmek ve toplumsal adaleti desteklemek.

Adalet ve İyi Niyet: Her türlü ilişkide adaletli olmak, insanlara karşı iyi niyetle yaklaşmak ve dürüst davranmak.

Kişisel Gelişim ve Öz İyilik: Kendini geliştirmek, ruhsal ve bedensel sağlığı korumak, öz disiplin ve öz kontrol sağlamak.

Çevre ve Doğa Koruma: Doğal kaynakları korumak, çevreye duyarlı olmak ve çevre dostu davranışlar sergilemek.

Sosyal Adalet ve Mücadele: Zulme karşı mücadele etmek, insan haklarını savunmak ve eşitlik için çalışmak.

Barış ve Hoşgörü: Barışı desteklemek, farklılıklara saygı göstermek ve hoşgörüyü yaymak.

____

Sorumluluk ahlakından söz edebilir miyiz?

-Evet. Şöyle ki; Sorumluluk ahlakı, bireyin davranışlarının sonuçlarını bilerek hareket etmesini ve bu sonuçlardan doğan yükümlülükleri kabul etmesini ifade eder. Bu ahlak, kişinin kendi eylemlerini değerlendirmesi, hatalarını kabul etmesi ve topluma karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ilgilidir. Ahlaki değerler ve dinî ilkeler üzerine kuruludur, dürüstlük, adalet ve empati gibi unsurları içerir. Sorumluluk ahlakı, bireyin kişisel gelişimini desteklerken, toplumsal düzeni de korur ve iyileştirir. Kısaca, kişinin hem kendi hem de toplumun iyiliği için bilinçli ve sorumlu davranmasını gerektirir.

Bu bağlamda suçlama üzerinde düşünürsek Âdem Aleyhisselam’ın çocuklarını nasıl değerlendirirsiniz?

-Âdem Aleyhisselam’ın çocukları Habil ve Kabil kıssası, suçlama ve sorumluluk açısından dersler içerir. Bu kıssada, Habil ve Kabil, Allah’a kurban sunarlar; Habil’in kurbanı kabul edilir, Kabil’in ise reddedilir. Kabil, kurbanının reddedilmesinden dolayı kardeşi Habil’i suçlar ve onu öldürür. Bu olay, sorumluluğu kabul etmemenin ve başkalarını suçlamanın ne tür yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini gösterir. Kabil, kendi eksiklikleri ve hataları üzerine düşünmek yerine, başarısızlığını Habil’e yönlendirir. Bu durum, sorumluluk almak yerine suçlamayı tercih etmenin yıkıcı etkilerini ve kişinin kendi hatalarını kabul etmemenin nelere yol açabileceğini sembolize eder. Habil ise sakin ve kabullenici bir tutum sergiler, durumu Allah’a havale eder. Bu tavır, sorumluluğu kabul etmenin ve suçu başkasına atmamanın önemini vurgular. Kıssadan çıkarılacak ders, kendi sorumluluklarını üstlenmenin ve başarısızlık karşısında suçlamadan kaçınmanın, daha olumlu sonuçlar doğurduğudur. Bu kıssa, sorumluluk ve suçlama konusunda etik bir rehber olarak, bireylere kendi hatalarını kabul etmeleri ve başkalarını suçlamaktan kaçınmaları gerektiğini hatırlatır.

Sadece lisanen dua etmek ile kişi sorumluluğunu yerine getirmiş olur mu?

-Sadece lisanen dua etmek, kişinin sorumluluğunu tam anlamıyla yerine getirmiş olduğu anlamına gelmez. İslam’da dua, Allah’a yönelmek ve O’ndan yardım istemek için önemli bir ibadettir, ancak dua, sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi ve gerekli çabayı göstermeyi tamamlayıcı bir unsurdur. Yani, kişi sorumluluklarını yerine getirmek için fiili adımlar atmalı, çalışmalı ve çaba göstermelidir. Dua, bu çabaların bir parçası olarak Allah’tan yardım dilemek ve başarı için O’na güvenmeyi ifade eder. Sadece dua ederek sorumluluktan kaçmak, İslami öğretinin ruhuna aykırıdır; çünkü İslam hem gayret etmeyi hem de dua ile Allah’a yönelmeyi birlikte teşvik eder.

Dünyada yaşanan tüm zulümleri hususen Gazze’deki bitmeyen zulümleri ele alacak olursak burada fert olarak diğer Müslümanların ne gibi sorumluluklarından söz edilebilir?

-Bu sorumluluklar özetle şunlar olabilir: Gazze’deki zulmü ve adaletsizliği duyurarak toplumsal farkındalık yaratmak ve insanları konu hakkında bilinçlendirmek. Diplomatik ve siyasi baskı oluşturarak Gazze’deki zulmü kınayan adımlar atmak. İnsani yardım ve destek sağlayarak Gazze’deki ihtiyaç sahiplerine doğrudan yardım etmek ve destek vermek. Dua ve manevi destek sunarak Gazze’deki Müslüman kardeşlerimize moral ve motivasyon sağlamak. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarıyla Gazze ve genel zulüm konusunda toplumu bilinçlendirmek ve adaleti harekete geçirmek için çalışmak.

----------------

İmam Gazali’nin İhyasında yer alan mükellefiyetler bahsini misalen hocanın ve talebenin mükellefiyetleri bağlamında bakarsak çocuklara bunun eğitimini yeterli görüyor musunuz?

-İmam Gazâlî’nin İhyâ-u Ulûmi’d-Din eserindeki mükellefiyetler, genellikle dinî ve ahlaki sorumlulukları içermektedir. Bu sorumluluklar, insanların Allah’a karşı görevlerini ve toplum içindeki rollerini nasıl yerine getirmeleri gerektiğini öğretir. Hoca ve talebe bağlamında, hoca öğretme, örnek olma, rehberlik yapma ve adaletli olma gibi sorumluluklar taşırken; talebe öğrenme, saygı gösterme, çaba sarf etme ve sözleşmelere bağlı kalma gibi görevleri yerine getirmelidir. Çocuklara bu mükellefiyetlerin eğitimi, onların yaş ve olgunluk seviyelerine uygun bir şekilde, temel değerlerin öğretilmesi, örneklik gösterilmesi, anlaşılır bir dilde aktarılması ve uygulamalı olarak öğretilmesi gereklidir. Bu sayede çocuklar, ileride topluma ve dinlerine hizmet edebilecek ahlaki ve dini bir temele sahip olabilirler. O günün şartlarına göre belirlenen başlıklar bugün yeniden değerlendirilebilir ve/veya yeni başlıklar eklenebilir.

Kıramadığımız çemberler, içinden çıkamadığımız döngüler bizi depresyona sürükleyen cehennemlerimizdir diyebilir miyiz?

-Evet, "Kıramadığımız çemberler" ve "İçinden çıkamadığımız döngüler" metaforik olarak hayatımızdaki tekrarlayan sorunlar, olumsuz alışkanlıklar veya zorluklar olarak yorumlanabilir. Bu tür durumlar, insanların içsel sıkıntılara ve duygusal zorluklara neden olabilir.

Kıramadığımız çemberler ifadesi, insanların aynı hataları yapma eğiliminde olmalarını veya aynı türden ilişkilerde veya durumlarda sürekli olarak bulunmalarını ifade edebilir. Bu durumlar, kişinin gelişimini engelleyebilir ve moral bozukluğuna veya umutsuzluğa yol açabilir.

İçinden çıkamadığımız döngüler ise, tekrarlayan ve sonu gelmeyen problemler veya zorluklar olarak yorumlanabilir. Bu döngüler, insanların çözüm bulmakta zorlandığı veya sürekli olarak aynı sonuçları yaşadığı durumları ifade eder. Bu tür döngüler, kişinin duygusal olarak tükenmesine veya depresyona sürüklenmesine sebep olabilir. Bu bağlamda, bu metaforlar depresyon veya duygusal sıkıntı yaşayan insanların deneyimlerini betimlemek için kullanılabilir. İnsanlar bu tür "çemberler" ve "döngüler" içinde sıkışıp kaldıklarında, kendilerini cehennem gibi hissedebilirler; yani içsel olarak büyük bir zorlukla ve karanlıkla mücadele ettiklerini ifade ederler. Ancak önemli olan bu durumların farkında olmak ve yardım almak için adım atabilmektir. Destek, anlayış ve uygun tedavi yöntemleriyle, bu tür zorluklarla başa çıkmak ve yeni yollar bulmak mümkündür.

Sorumluluğu hakkıyla yetkin biçimde alabilmek için kişinin evvela kendini affedebilmesi meselenin neresine oturur?

-Sorumluluğu hakkıyla yerine getirebilmek için kişinin evvela kendini affedebilmesi, sorumluluk duygusunun sağlam bir temele oturtulması açısından son derece önemlidir. Bu konuyla ilgili olarak şu noktalar üzerinde durabiliriz:

Özsaygı ve Kabul: Kendini affetmek, kişinin kendi hatalarını ve eksikliklerini kabul edebilmesini sağlar. Bu da özsaygının ve özgüvenin gelişmesine yardımcı olur. Sorumluluk alırken, hatalar yapma ihtimali olduğunu bilmek ve bunun normal olduğunu kabul etmek, kişinin daha cesur ve kararlı bir şekilde hareket etmesini sağlar.

Öğrenme ve Gelişim: Kendini affetmek, geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak kişisel gelişim sağlamaya yardımcı olur. Sorumluluk alırken, hatalardan öğrenmek ve daha iyiye doğru ilerlemek için gereklidir. Bu süreç, kişinin gelecekteki kararlarını daha bilinçli bir şekilde almalarını sağlar.

Empati ve İlişkiler: Kendini affetmek, başkalarına karşı daha anlayışlı olmayı ve empati göstermeyi kolaylaştırır. Bu da sorumluluk alırken, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını daha iyi anlama ve onlara destek olma yeteneğini artırır.

Motivasyon ve İçsel Güç: Kendini affetmek, kişinin motivasyonunu artırır ve içsel gücünü sağlamlaştırır. Sorumluluk aldığında karşılaşabileceği zorluklarla daha etkin bir şekilde başa çıkmasını sağlar. Sonuç olarak, sorumluluk almak ve yerine getirmek için kişinin kendini affedebilmesi önemli bir adımdır. Bu, geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak ileriye odaklanmayı sağlar ve kişinin kendine olan güvenini artırır. Kendini affetme süreci, bireyin sağlam bir ruhsal temel üzerinde sorumluluklarını daha etkin bir şekilde yerine getirmesine katkıda bulunur.

Uzamış ergenliklerden kurtulup yetişkin gibi davranabilmek için hata katsayımızı nasıl bir formülle azaltabiliriz?

-Uzamış ergenlikten kurtulup yetişkin gibi davranabilmek için hata yapma eğilimimizi azaltmak için bir formül değil de bir dizi formüller zinciri önerebiliriz:

Öncelikle, hatalarımızın sorumluluğunu almalı ve kabul etmeliyiz. Kendi eylemlerimizin sonuçlarına sahip çıkmak, olgunluk yolunda ilk adımdır. Her hata sonrasında nedenini sorgulamalı ve kendimize bakmalıyız. Bu, aynı hataları tekrarlamamamızı sağlar. Empati geliştirmek, başkalarının bakış açısını anlamaya çalışmak ve iletişimimizi olgunlaştırmak için önemlidir. Kararlarımızı bilinçli bir şekilde almalı ve bu kararlara disiplinle bağlı kalmalıyız. İçsel motivasyonumuzu koruyarak, daha az hata yapma eğiliminde oluruz. Başkalarının görüşlerini açık bir şekilde kabul etmeli ve geri bildirimleri değerlendirmeliyiz. Bu, kişisel gelişimimiz için önemlidir. Sürekli olarak yeni bilgiler edinmeli ve kendimizi geliştirmeliyiz. Bilgi ve deneyim birikimimiz arttıkça, daha bilinçli ve doğru kararlar almamız kolaylaşır. Bu adımlar, uzamış ergenlikten kurtulup daha olgun ve sorumluluk sahibi bir şekilde davranabilmemize yardımcı olabilir.

Gerçek sorumluluk duygusuyla hareket edilmediğinde yakınılan şikâyetlerle baş etmek mümkün müdür?

-Gerçek sorumluluk duygusuyla hareket edildiğinde şikâyetlerle başa çıkmak mümkündür, ancak bu süreç bazı stratejiler gerektirir. Öz-farkındalık geliştirmek, kişinin kendi hatalarını ve katkılarını anlamasına yardımcı olur. Kişi, şikâyetleri yapıcı bir eleştiri olarak kabul etmeli ve çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmelidir. Sosyal destek sistemleri ve profesyonel danışmanlık, şikâyetlerle daha etkili başa çıkmayı kolaylaştırır. Ayrıca, pozitif rol modellerden öğrenmek ve eğitim yoluyla sorumluluk bilincini artırmak da faydalı olabilir. İslami perspektiften, tevekkül ve sabır gibi değerler, sorunlarla başa çıkmada dirençli olmayı teşvik eder ve bireyin sorumluluk duygusunu güçlendirir.

-----------------------------

Son olarak tüm bunların içinde muhabbetin yeri nedir?

-Muhabbet dediğimiz sevgi ve şefkat, insan ilişkilerinde ve kişisel gelişimde önemli bir yer tutar. Bizde geliştirdiği duyguları şöyle söyleyebiliriz:

Empati ve bağlılık geliştirmede yardımcı olur. Sorumluluk alma motivasyonunu artırır. Hataları kabul etme ve affetme süreçlerinde destek sağlar. Toplumsal dayanışmayı güçlendirir. Kişisel gelişimi teşvik eder. Muhabbet, insanların daha anlayışlı, hoşgörülü ve sorumlu bireyler olmalarına katkı sağlar.

-----------------------------

DR. NACİ ÖZSOY KİMDİR?

Bitlis Eren Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde Arap Dili ve Edebiyatı’nda Dr. Öğretim Üyesi olan Naci Özsoy İstanbul Büyükada doğumlu ve bir çocuk babasıdır. "Kırkdokuz Nefes" ve “Çifte Kavrulmuş Nefesler” adında iki şiir albümü mevcuttur. Ayrıca Zembilfroş Destanı, Hu - Rubâiler, Nacizâne Nefesler ve Çifte Kavrulmuş Nefesler adında dört şiir kitabı, Emeviler Döneminde Zühd Şiiri, Oryantalist Perspektif İle Klasik Arap Şiiri adlı iki bilimsel araştırma kitabı bulunmaktadır. Yazarın ayrıca Tasavvuf, İmam Gazâlî, Arap Dili ve Edebiyatı, Arap Dili ve Belagati, Şiir, Oryantalizm ve Oryantalistler alanında yayımlanmış pek çok makalesi ve tebliği bulunmaktadır.

Kaynak: istiklal.com.tr