Çocukluğumuzun masallarında, Külkedisi; üvey kardeşleri tarafından eşit haklara sahip olmayan "çok güzel" bir genç kızdı. Pamuk Prenses; üvey annesi tarafından kıskanılan ve yedi cücelere sığınarak yaşama tutunabilen "çok güzel" bir kızdı...
Çocukluğumuzun masallarında, Külkedisi; üvey kardeşleri tarafından eşit haklara sahip olmayan "çok güzel" bir genç kızdı. Pamuk Prenses; üvey annesi tarafından kıskanılan ve yedi cücelere sığınarak yaşama tutunabilen "çok güzel" bir kızdı. Uyuyan Güzel keza; kulede prensin kendisini kurtarmasını bekleyen "çok güzel" bir kızdı. Güzel ve Çirkin'deki kız da "çok güzel" idi.
Romanlarda hikayelerde çoğunlukla baş kahraman hep çok güzeldir. Onun aşık olacağı erkek de çok yakışıklıdır.
Mecnun Leyla'yı anlatırken; kırmızı eteklerini yaylada savurarak gidişini, endamını, asaletini, güzelliğini dizelere şiirlere sığdıramaz. Birgün şehrin emiri Mecnun'a (gerçek ismiyle) der ki; "Sen gerçekten delisin Kays. Ben Leyla'yı gördüm, kara kuru bir kızdır. Benim sarayımda öyle cariyeler var ki, herbiri Leyla'dan bin kat güzel. Gel sana vereyim birini, kurtul bu Leyla sevdasından."
(Mevlana'nın şahane üslubuyla) Kays der ki; "Sevilen güzeldir lakin her güzel sevilmez. Senin sarayındaki cariyeler içi sirkeyle dolu kadehler gibidir. Halbuki benim Leyla'm, toprak bir kap lakin içinde saf şarap var. Akıllı insan saf şarabı mı, sirkeyi mi içer?"
Doğu ve batı hikayelerinde, dikkat edin, karakterler çoğunlukla doğuda iç dünyaya manevi aleme gönle, batıda dış görünüşe odaklı tasvirler ve anlatımlarla doludur.
Batıda mitlerde Athena öyle güzel bir kadındır ki, kendisine denk olacak bir erkek bulunmadığından evlenmemiştir. Halbuki ahlaksız, kıskanç, cazgırın tekidir.
Doğu mitindeki en ünlü kadınlardan Banu Çiçek'in evleneceği erkekte aradığı kriterler enteresan: Atı benim atımı geçsin, güreşte beni yensin...
Doğu kadını asil, ahlaklı, hünerli, savaşçı, sabırlı. Batıda kadın; ince belli, lüle lüle saçlı, erkekleri aşkından delirten, dışı melek içi şeytan.
Batı sanatında, kadınla ilgili tasvirlerin sadece cinsellik ve güzellik üzerine olması, bazı melek yüzlü kadın heykellerin arkasının yılan çiyan dolu olması, kadınların erkeklerle aynı ücreti almak için dört kat çalışmalarının gerekmesi, hiç kadın sanatçı olmaması gibi nedenler feminizm akımlarının fitilini ateşlemiştir.
Batıda kadınların, insan olduklarını kanıtlamaya çalıştığı dönemde, doğuda kadınlar sanatla uğraşıyorlardı ve yaptıkları el nakışı bile sanat değildir diye kenara itilmiyordu. Kadınların İslam kültüründeki yerini bin küsür yıl önce, ilmiyle ve raviliğiyle büyük hizmetler etmiş Hz Aişe güzel temsil eder. Hatta Orta Asya'da binlerce yıl öncesinde en eski Türklerde, ataerkillik öncesi toplumda anaerkil öğütlenme sözkonusuydu. Kadınlık; annelik, doğurganlık kutsaldı. Bereket sembolüydü.
İlk yerleşim örneği Çatalhöyük kazılarında rastlanan ana tanrıça kültüne kadar gider mi gider bu mevzu...
Peki biz şu an kızları neden Banu Çiçek gibi, aslan gibi yetiştirmiyoruz? Banu Çiçek yavuklusu Bamsı'yı on altı sene sadakatle beklemiş. Bizim kızlar Athena gibi birbirinin saçını yoluyor.
Televizyonda iyi giyineni, saçı güzel olanı ödüllendiren programlar hatta güzellik yarışmaları var. Bu kızların ahlaki ve kültürel değerleri umursanmıyor. En güzel olan kazanıyor. Tarihin ilk güzellik yarışması yine bir Yunan mitidir. Afrodit, Athena ve Hera arasında yapılmıştır. Şaşırdık mı?
Güzellik kavramını ilkel batı anlayışında yaşıyoruz biz. Dizilerdeki baş rollere bakın. Uykudan uyanıyor güzel kız, yüzü pürüzsüz, saçlar ahenkle dans ediyor. Aşık oluyor, mutlu oluyor, aşk acısı çekiyor, mutsuz oluyor falan ama hiç kitap okumuyor, söyleşi dinlemiyor, münazara yapmıyor; dedikodu yapıyor. Bir de arada dalıp dalıp gidiyor. Örnek genç kız modeli. Az düşünsün, çok alışveriş yapsın, duygularından başka meselesi olmasın.
Güzellik eğer dudakların kaşların burnun güzelliğiyse, size kötü bir haberim var: Cesedimizi kurtlar yiyecek.
Güzellik insanların gönlünde, öldükten sonra da dünyada bırakılabilen, hatırlanan, özlenen kalıcı birşeydir.
Güzel olan; ahlaki değerler, vefa, sabır, çalışkanlıktır. Cepheye mühimmat götürürken, öküzü ölünce kağnıya kendi bedenini koşan kadınlar, tarlada kupkuru elleriyle çalışan, yoklukla çocuk büyüten, hiç makyaj yapmamış kadınlardaki güzelliktir aslolan. Diğer hepsi estetisyen, kuaför ve spor salonunda parayla satın alınabilir şeyler...
Köroğlu'nun dediği gibi; "Herşeyin hikmetini görünüşünde arayanlar, berbat yanılırlar. Ahmaklıkları yedi diyara türkü olur."