Tenha Sohbetler 142

Öteden beri oğluna âşık olan annelerin fena bir kayınvalide örneği vererek çiftlerin arasına girerek mutsuzluk sebebi olduğu bilinen bir durumdu. Ancak artık bu durum çok küçük yaşlara kadar indi.

Sosyal medyada doğum günü ve sünnet merasimi çılgınlıkları hız kesmeden düğün salonlarında şatafatlı görgüsüzlüklerle devam ediyor. Aile mahremiyetinin buharlaştığını gösteren bu irkilten görüntüler gün geçmiyor ki önümüze düşmesin. Özel ve önemli anların belirli bir çevreyle sınırlı tutulması anlayışı yerini artık herkesin gözüne sokma gayretleriyle sınırları aşmış durumda. Artık anneler küçük yaştaki çocuklarıyla yüksek müzik ve ışıltılı lambalar altında salona sanki eşlermiş gibi giriyorlar ve birlikte dans ediyorlar. Bu durumun altında yatan psikolojik kök nedenler ve her iki tarafa da muhtemel olumsuz etkilerini Klinik Psikolog Dilek Çiftçi Aydın ile siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için konuştuk.

--------------------------

Sendrom ne demektir?

-Sendrom, belirli bir grup belirti ve semptomun bir araya gelerek oluşturduğu bir sağlık durumunu ifade eder. Psikolojide, bir sendrom genellikle belirli bir deneyim, durum veya bozuklukla ilişkili bir dizi duygusal, düşünsel ve fiziksel tepkinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar.

Âşık anne sendromunu açıklar mısınız?

-Âşık anne sendromu, genellikle kayınvalide-gelin ilişkilerinde gözlemlenen, kayınvalidenin kendi çocuğuna aşırı düşkün olması ve gelinle rekabet halinde olması durumudur.  

Temel özellikleri nelerdir peki?

-Âşık Anne Sendromunun temel özellikleri; annenin çocuğuna aşırı bağlı hissetmesi, ondan ayrılmayı zor kabul etmesi, kendi çocuğuna olan ilgisini azalttığına inandığı için gelinini kıskanması, çocuğunun hayatına aşırı müdahale ederek onun kararlarını ve ilişkilerini kontrol etmeye çalışması, gelinle sürekli bir rekabet içinde olması gibi belirtilerdir.

Kayınvalidelerin çocuğuna aşırı bağımlılığının kökünde neler yatıyor?

-Bazı kayınvalideler, kendi çocukluklarında yaşanılan eksiklikleri çocuklarında tamamlamaya çalışabilir. Çocukları evlendikten sonra boşluk hisseden kayınvalideler, bu durumu aşırı bağlılık ile kapatmaya çalışabilir. Düşük özsaygıya sahip olan kayınvalideler, çocuklarının başarısıyla kendi değerlerini kanıtlama ihtiyacı duyabilir.

Rekabet duygusu üçlü bir mutsuzluk sebebi midir?

-Elbette öyledir. Anne-oğul-eş arasındaki rekabet; aile ilişkilerinde gerginliğe ve çift arasındaki ilişkide sorunlara sebep olacaktır.

-----------------------------------------

Bu anneler neden sağlıklı ayrışmayı yaşayamıyorlar?

-Kayınvalidelerin çocuğuna aşırı bağımlılığı, birçok farklı faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan kompleks bir durumdur. Bu durumun kökeninde yatan bazı temel nedenler şunlar olabilir:

· Kendi Çocukluk Deneyimleri: Kayınvalide, kendi çocukluğunda yeterli ilgi görmemiş veya güvenli bir bağlanma kuramamış olabilir. Bu durum, yetişkinlikte kendi çocuğuna aşırı bağlanmasına ve onu koruma içgüdüsünün abartılı hale gelmesine neden olabilir.

· Boşluk Hissi: Özellikle çocukları evlendikten sonra boşluk hisseden kayınvalideler, bu durumu aşırı bağlılık ile kapatmaya çalışabilirler. Çocuk, hayatındaki boşluğu dolduran bir figür haline gelebilir.

· Kendilik Saygısı Düşüklüğü: Düşük özsaygıya sahip olan kayınvalideler, çocuklarının başarısıyla kendi değerlerini kanıtlama ihtiyacı duyabilirler. Çocuk, onların gözünde bir başarı aracı haline gelebilir

-------------------------------------------

İlginin kıvamının bir ölçüsü var mıdır peki?

-Evet, annelerin çocuklarına dozunda ilgi göstermesi çok önemli. İlginin fazlası ya da azı çocukların gelişiminde sorunlara yol açabilir. Dengeli ve ölçülü ilgi, çocukların hem bağımsızlıklarını kazanmalarına hem de duygusal güvenliklerini sağlamalarına yardımcı olur.

Bu annelerin eşleriyle tam bir sevgi iletişimi yaşayabildiğini söyleyebilir miyiz?

-Hayır, tam tersi bir durum söz konusudur. Anne, eşinden alamadığı sevgiyi ve duygusal tatmini çocuğundan almaya çalışmaktadır.

Âşık anne sendromu ne zamandır çocukluk evresinde görülmeye başlandı?

-Âşık anne sendromu olarak bildiğimiz, annelerin çocuklarına duydukları aşırı bağlanma ve koruma içgüdüsü, aslında yeni bir kavram değil. Ancak, bu kavramın bugünkü anlamıyla ve bu kadar sık tartışılması, modern toplumların değişen aile yapısı, çocuk yetiştirme anlayışıyla ve sosyal medya vesilesi ile görünür olmasıyla yakından ilişkili.

------------------------------------------------

Annenin çocuğunu eş yerine koyması psikolojik sağlık bakımından ne gibi riskler barındırıyor?

-Annenin çocuğunu eş yerine koyması hem çocuğun hem de annenin psikolojik sağlığı için birtakım riskler barındırır.

Çocuk İçin: Yaşının gerektirdiğinden fazla duygusal yük ve sorumluluk taşımak zorunda kalan çocuğun, kendi kimliğini ve bağımsızlığını geliştirmesi zorlaşır, sürekli annesinin duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışması, onun kendi kişisel gelişimini engelleyebilir, kendi akranlarıyla ve diğer insanlarla sağlıklı sosyal ilişkiler kurmakta zorlanabilir. Uzun vadede çocukta anksiyete, depresyon ve diğer psikolojik sorunların gelişme riski artabilir.

Anne İçin: Anne çocuğa aşırı duygusal yük bindirerek kendisini de duygusal olarak tüketebilir. Eşinden koparak çocuğa yöneldiğinde, evlilik ilişkisi zedelenebilir ve bu da aile içi dinamikleri bozabilir.

----------------------------------------------

Çocuğun sağlıklı gelişmesine mâni olan bir durum olduğu anneler tarafından bilinmiyor mu?

-Çoğu anne, doğal olarak çocuklarının iyiliğini düşünür ve onların sağlıklı gelişimini desteklemek ister. Ancak, bazen farkında olmadan çocuğa eş gibi davranmak gibi dinamikler, bilinçli olmayan nedenlerle ortaya çıkabilir. Bu tür davranışların, çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri yeterince bilinmeyebilir.

Annenin muhtemel maruz kalacağı ne gibi psikolojik sorunlar söz konusu?

-Anne, çocuğuna aşırı duygusal yatırım yaptığında, zamanla duygusal olarak tükenebilir. Eşinden alamadığı duygusal tatmini çocukta arayan anneler, beklentilerinin karşılanmaması durumunda depresyona yatkın hale gelebilirler. Çocuğa aşırı bağımlılık, sürekli endişe ve kaygıya neden olabilir. Anne, çocuğunun her hareketini kontrol etme ihtiyacı hissedebilir.

Çocuk açısından bu durum kişilik gelişmesinin yanı sıra okul başarısına da ket vurur mu?

-Evet, annenin çocuğuna eş gibi davranması, çocuğun kişilik gelişimini olumsuz etkileyebileceği gibi, okul başarısını da olumsuz yönde etkileyebilir. Annenin duygusal talepleri, çocuğun okul çalışmalarına odaklanmasını zorlaştırabilir, sürekli annesinin beklentilerini karşılamaya çalışmak, çocukta stres ve anksiyeteye yol açabilir ve bu da akademik performansını olumsuz etkileyebilir. Çocuk, kendi başına çalışma ve problem çözme becerilerini geliştirmede zorlanabilir, çünkü aşırı koruyucu bir anne bu becerilerin gelişmesini engelleyebilir.

Âşık annenin çocuğa eşi gibi davranmasında çocuğun baba figürüne bakışı nasıl oluyor?

-Çocuk, annesinin tüm duygusal enerjisini kendisine yönelttiğini gördüğünde, babayı dışlanmış veya önemsiz olarak görebilir, babanın rolünü tam olarak anlayamayabilir ve bu da rol karmaşasına yol açabilir.

Annenin eşinden görmediği duygusal desteği çocuk üzerinden karşılanması etik mi?

-Bu durum, etik açıdan oldukça karmaşıktır. Annenin duygusal ihtiyaçlarını çocuğu üzerinden karşılamaya çalışması, hem anne hem de çocuk için sağlıksız bir dinamik yaratabilir. Çocukların duygusal ve psikolojik olarak sağlıklı gelişimleri, ebeveynlerin temel sorumluluğudur. Çocuğun duygusal yüklerle aşırı yüklenmesi, onun sağlıklı bir şekilde büyümesini engelleyebilir. Çocukların, ebeveynlerinin duygusal boşluklarını doldurma yükünü taşımaları adil değildir.

Bu kişilerin çocukluk travmalarına maruz kaldığı söylenebilir mi?

-Evet, bu tür davranışların kökeninde çocukluk travmaları olabilir. Çocukluk döneminde yaşanan duygusal eksiklikler, ihmal veya istismar gibi travmatik deneyimler, bireylerin yetişkinlikte sağlıksız ilişki dinamikleri geliştirmelerine yol açabilir. Bu tür travmalar, bireylerin duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için çocuklarına aşırı bağımlı hale gelmelerine neden olabilir.

Âşık anne olguları daha çok eş kaybı veya boşanmış annelerde mi görülüyor?

-Eş kaybı veya boşanmış annelerde aşırı derecede çocuğa düşkün olma olgusu daha sık görülebilir, ancak bu durum sadece boşanmış ya da eş kaybı yaşayan annelerle sınırlı değildir. Herhangi bir anne, çeşitli kişisel, duygusal veya geçmiş travmatik deneyimlerden dolayı çocuğuna aşırı bağımlı hale gelebilir. Her aile dinamiği farklıdır ve bu tür eğilimlerin altında yatan sebepler çeşitlilik gösterebilir.

Âşık annelerin çocuklarından beklentileri sınırlanabilir mi?

-Evet, aşık annelerin çocuklarından olan beklentileri sınırlanabilir ve bu, hem annenin hem de çocuğun sağlıklı gelişimi açısından önemlidir. Farkındalık ve eğitim, duygusal destek, kendi ilgilerinin peşinden gitmek annenin çocuğundan beklentilerini sınırlamasına yardımcı olacaktır.

Âşık annelerin çocukları ilerde sağlıklı bir aile kurabilirler mi?

-Âşık annelerin çocukları ileride sağlıklı bir aile kurabilirler, ancak bu durum bazen zorlayıcı olabilir. Çocuklukta yaşanan sağlıksız ilişki dinamikleri, kişinin yetişkinlikteki ilişkilerine de yansıyabilir. Bu tür deneyimlerin üstesinden gelmek ve sağlıklı ilişkiler kurmak zor olduğunda profesyonel destek almak işi kolaylaştıracaktır.

Âşık anneler bu bağımlılıklarını sosyal mecralarda fotoğraf ve videolarla paylaşması, dans görüntülerinin sunulmasını mahremiyet bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Bu tür paylaşımlar, mahremiyet açısından dikkatle değerlendirilmelidir. Annenin çocuğuyla olan özel anlarını sosyal medyada paylaşması, çocuğun mahremiyetini ihlal edebilir ve ileride olumsuz sonuçlara yol açabilir. Örneğin; çocuk büyüdüğünde bu paylaşımlar rahatsız edici olabilir yahut çocuğun fotoğraf ve videolarının internette paylaşılması, güvenlik risklerini artırabilir. Kötü niyetli kişiler bu bilgileri kötüye kullanabilir. Bu nedenle, annelerin çocuklarıyla olan özel anlarını paylaşırken dikkatli olmaları ve çocuğun mahremiyetini korumaya özen göstermeleri önemlidir.

Son olarak bu furya nasıl başladı, batıda örnekleri var mı?

-Bu tür davranışlar, sosyal medyada çocuklar hakkında aşırı paylaşım ve "sharenting" olarak adlandırılıyor. Bu terim, İngilizce "share" (paylaşmak) ve "parent" (anne-baba) kelimelerinin birleşimidir. Sharenting, çocukların her durumunu ve her halini sosyal medyada paylaşmayı içerir. Batıda bu tür davranışlar oldukça yaygındır. Özellikle ABD'de, sosyal medyada çocuklar hakkında paylaşımlar yaygın olarak görülür. Birçok annenin çocuklarının doğum günü, başarılarını ve mutlu anlarını paylaşmak için sosyal medyayı kullanır. Ancak, bu paylaşımlar bazen çocukların dijital mahremiyetini ihlal edebilir ve onları rahatsız edebilir

DİLEK ÇİFTÇİ AYDIN KİMDİR?

Klinik Psikolog Dilek Çiftçi Aydın yıllarca çeşitli dershane ve özel okulda Matematik Öğretmeni olarak çalışmıştır. “Hayat boyu öğrenme” kavramını benimseyen Çiftçi Aydın, psikolojiye ilgi duymaya başlayınca “yapacaksam en doğru şekilde yapmalıyım” diye düşünmüş ve Psikoloji lisans eğitimine başlamıştır.

Psikoloji Lisansını İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden, Klinik Psikoloji (Tezli) Yüksek Lisansını ise Üsküdar Üniversitesi’nden almış, her iki üniversiteden de onur derecesiyle mezun olmuştur.

Mesleğinin gerektirdiği etik değerlere çok önem veren Çiftçi Aydın, psikoterapi eğitimlerini alanında uzman isimlerden almış ve almaya da devam etmektedir. Bireylerin iyilik hâline katkıda bulunmayı, anlatmayı, öğretmeyi, öğrenmeyi çok sevmektedir.

1982 doğumlu, evli ve iki çocuk annesidir.

ALDIĞI EĞİTİMLERDEN BİRKAÇI:

  • Bilişsel Davranışçı Terapi – Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur
  • Kişiler Arası İlişkiler Psikoterapisi – Prof. Dr. Gökben Hızlı Sayar
  • Çocuk Merkezli Oyun Terapisi – Reyhana Sedaat
  • Disleksi Özel Eğitimi – Do Danışmanlık
  • Wisc4 Çocuklar için Zekâ Testi Uygulayıcı Eğitimi – Türk Psikologlar Derneği

ÇALIŞMA ALANLARI:

  • Oyun Terapisi
  • Çocuk -Ergen Danışmanlığı
  • Ebeveyn Danışmanlığı
  • Yetişkin Danışmanlığı
  • Disleksi Özel Eğitimi

Kaynak: HABER MERKEZİ