ABD’de nükseden yeni ırkçılık dalgası
Geçtiğimiz hafta ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Charlottesville kasabasında meydana gelen olaylar 1 kişinin ölümü ve 19 kişinin yaralanmasıyla neticelenmiştir. Irkçı gruplar tarafından tertip edilen olayların kontrolden çıkması üzerine kentte olağanüstü hal ilan edilmiştir. Bu olayların çıkış sebebi kadar hadiselerin tarihsel sosyolojik ve kültürel sebepleri de önemlidir. Charlottesville’deki olayları bu iki cepheden ele almadan bir çözümleme yapmak sağlıklı olmayacaktır.
Olayların arkasındaki ırkçı yaklaşım ve ideolojik, sosyo-kültürel farklılıklar aslında tarihten gelen köklerinin günümüze yansımasıdır. Zira ABD’nin sosyolojik kökenlerinde vücut bulan ırkçılık uzun bir tarihe dayanmaktadır.
1860-65 yıllarında ABD’de Kuzey ve Güney eyaletleri arasında patlak veren İç Savaş zahirde köleliği savunanlarla kölelik karşıtları arasındaki bir mücadele olarak ortaya çıktıysa da bunun daha geniş ekonomik, tarihi, ideolojik ve sosyo-kültürel temelleri vardı. Tarihsel ve ideolojik olarak bakıldığında liberal kapitalist değerlere sahip Kuzey eyaletleriyle, muhafazakâr feodal değerlere sahip Güney bölgesinin kölelik konusu etrafında siyasi üstünlük mücadelesine girişmeleri temel ayrılık noktasını teşkil etmişti. Her iki taraf ta fikri ve ideolojik mücadelesinde dini merkeze alarak farklı misyon yükledikleri Protestan-Evanjelik yorumların çerçevesinde siyasi, ideolojik ve ekonomik duruşlarını belirlemişti. Endüstrileşmiş kuzey eyaletleri liberal ve kapitalist bir ekonomik ve siyasi düzeni benimserken tarıma dayalı güney ise klasik kölelik sistemini ve eski Püriten anlayışa dayalı bir ideolojik duruşu savunmuştur. Dolayısıyla, ekonomik olarak bakıldığında, Amerikan İç Savaşı bir bakıma Güneyde pamuk tarlalarında çalışan siyah insanların Kuzeyin endüstriyel fabrikalarına ucuz işgücü olarak kazandırılması savaşıydı.
Tarihsel olarak bakıldığında ise bugün olayların arkasında yatan beyaz insanın üstünlüğüne dayalı ırkçı yaklaşımların geçmişte meydana gelen hadiselerin bir yansıması olarak ortaya çıktığı görülecektir. ABD İç Savaşı esnasında siyahî askerlerin savaşa katılması ve katkı sağlaması savaş sonrası siyah-beyaz eşitliğine dayalı yeni bir düzenin kurulmasına dair umutları arttırmıştı. 1865 yılında Köleliğin kaldırılması ve 1868 yılında siyahlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi Amerika’da hak ve özgürlüklerin ve insanlar arasında eşitliğin sağlanması konularında önemli bir tarihi eşik olmuştur.
Ancak, 1870’lerin sonlarından itibaren ‘Reconstruction’ denilen yeniden inşa döneminden sonraki yıllarda ABD’de bir taraftan siyahlara verilen haklar geri alınırken diğer taraftan beyaz insanın üstünlüğünü savunan Ku Klux Klan, Beyaz Kamelya Şövalyeleri, Beyazların Kardeşliği gibi örgütler kurulmuştur. Bu örgütler sadece siyahları değil, Asya’dan gelen göçmenleri (Yellow Journalism, Yellow Peril örneklerinde olduğu gibi), Katolik ve Yahudileri de hedef almıştı. Irkçı yaklaşımlar sadece halk tabanında makes bulmamış idari ve siyasi olarak ta eyaletlerde çıkarılan Jim Crow yasalarıyla yasal hale getirilmiştir. 1870’li yılların sonundan itibaren özellikle de güney eyaletlerinde yapılan yasal değişiklik ya da yeni yasalarla siyahlara verilen seçme ve seçilme hakları geri alınmış eğitim, kültür ve sosyal haklar ise oldukça geriletilmişti ki buna Jim Crow yasaları da denmiştir.
Bu dönemde ırkçılığın ABD’de yayılması ve genişlemesinde, ırkçı düşüncenin Batı dünyasında felsefi ve ideolojik olarak sistematik hale getirilmesi ve bilimsel bir kılıfa büründürülmesi de etkili olmuştur. Irkları ilk defa sınıflandıran ve Ari ırkı (Avrupa) üstün sayan Fransız Gobineau ve İngiliz Stewart Chamberlain ırkçı ideolojinin temellerini atmıştır. İlave olarak Charles Darwin tarafından bilimsel temelleri atılan ve Alfred Russel Wallace-Herbert Spencer tarafından geliştirilen Sosyal Darvinizm teorisi ABD’de felsefi ve ideolojik olarak oldukça geniş yankı bulmuş ve beyaz sosyal tabanda ırkçılık fikrinin gelişme ve yayılmasında etkili olmuştur.
ABD’deki katı ırkçı uygulamalar 1950’li yıllara kadar devam etmiştir. 1930’larda siyah avukatların etkili olduğu NAACP derneğinin faaliyetleri, 1954 yılında patlak veren Rosa Park olayı, Brown v Board of Education hadisesi ve 1960’larda Martin Luther King ve Malcolm X’in mücadeleleri nihayetinde netice vermişti. 1964 yılında siyah ve beyazlar arasındaki ayırıma son veren Sivil Haklar Kanunu’nun çıkması resmi ve yasal ayrımcılığı sona erdirmişti. Ancak, uygulamada sorunlar bitmeyecek ve 2011 yılında ekonomik saiklarla ortaya çıkan Wall Street’i İşgal hareketi, 2016’da ırkçı yaklaşımlardan ortaya çıkan Ferguson, Baltimor ve Chicago’daki olaylarla devam edecekti.
Yukarıda kısaca değinilmeye çalışıldığı gibi ABD’deki ırkçı olayların nüksetmesinde bu ülkede henüz birlikte yaşama kültürünün içselleştirilememesi yatmaktadır. Bunun da arkasında tarihsel ve siyasal etkenler, sosyo-ekonomik problemler ve toplumda fazı gittikçe artan zihni ve ideolojik kırılmalar yatmaktadır. Politikacı ve idarecilerin yaptığı hatalar ise yukarıda belirtilen fay hatlarını harekete geçirmekte ve bazen de Charlottesville de olduğu gibi bu hatların kırılmasına yol açmaktadır.