“28 Şubat” vesayetçi resmî ideoloji uygulamasıdır..


Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve karar aşamasına gelen 28 Şubat dâvasının 101’inci celsesi, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın savunmasıyla yeniden başladı.
Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Karadayı savunmasında,
“28 Şubat’ın “bazı siyasi partilerin iktidar olma hırsıyla yaşanan, dini referans olarak kullanarak ülkeyi çağdışı bir yaşama götürme (!) amacı nedeniyle ortaya çıkan bir olay olduğunu” söyledi.
Karadayı’nın, karargahında teşkilâtlanmış BÇG’den (Batı Çalışma Grubu) haberi olmadığını söyleyecek kadar askerlik haysiyetine mugayir bir savunma yapacağını doğusu beklemiyordum...
Demek ki her üniformalı harbî olamıyormuş... Meslekî firemiz diyelim...
* * *
Şubat ayındayız...
Siyasî tarihimize “28 Şubat” ya da “Postmodern Darbe” olarak geçen nevzuhur askerî kalkışmayı bir iki köşe yazısıyla geçiştirmek, sürecin mağdurlarına hakaret telakki edilebilirdi...
Bu nedenle bugün başlayıp, belki ay sonuna, yani 28 Şubat Postmoden (nevzuhur) Darbesi’nin 21. yıldönümüne kadar devam edecek bir DİZİ YAZI kaleme almayı düşündüm.
Hattâ belki bu dizi-yazılar ileride bir 28 Şubat broşürü bile yapılabilir...
* * *
Tansu Çiller’in Basın Danışmanı Mehmet Bican’ın kaleme aldığı “28 Şubat’ta Devrilmek” adlı kitap, yaşanan sürecin deşifrelerinden biridir...
Kitabında, “TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu kuruldu, çalıştı, Komisyon üyeleri 28 Şubat Süreci’ni yaşayanlarla konuştu; sonra raporunu hazırladı. O rapor, TBMM’nin tozlu raflarından birinde yerini aldı.
“28 Şubat bir darbedir” saptaması yapan raporun bir kopyası da, 28 Şubat’taki komutanları yargılayan mahkemeye gönderildi. Sonra ne oldu?
Ankara’daki o mahkemede ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan çoğu tutuklu 103 subay, peyderpey cezaevinden çıktı, serbest kaldı.
Mahkemeyi yakından izleyenlerin genel kanaati, başta dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay 2. Başkanı Org. Çevik Bir olmak üzere tamamının berát edeceği yolunda…” diyor M. Bican bey.
Yalan mı, yanlış mı? Serbest kalanlar malûm, o halde Karadayı ve Çevik Bir’in de akıbetleri berát olamaz mı?
* * *
Fütursuzca, “bu yargılama bir hukuk rezaletidir” diyebilen,
Ve Çevik Bir’in o günlerin hemen akabinde bir gazete ile yaptığı söyeşide geçen haliyle “Kocakafa” lâkaplı Karadayi berát mi umuyor?
Yoksa bu cesareti savaştan savaşa koşmuş bir komutanın cesareti midir?
Tamam kızmayın, latife yaptım...
* * *
Karadayı, “Erbakan-Çiller koalisyonu (54’üncü hükûmet) kuruluşundan bir süre sonra
(…..) özellikle dini siyasete alet ederek, irticai gelişmelere kucak açmak, lâik rejimi yıpratırcasına tavırlar takınmak, bazı çevreleri bu hususta teşvik ve tahrik etmek..” gibi laflar ediyor...
Yalandan kim ölmüş? Bize düşen, doğruları yazmak, tarihe hakikatlerin kaydını sağlamak…
Aksi halde “YALAN SÖYLEYEN TARİH” kitapları gelecekte de bestseller olur muhafazallah...
(İnşa’allah yarın devam edeceğiz...) 18.02.2018