YABAN OLMAK

Yakup Kadri’nin Yaban romanı adını nasıl almıştı? Kolunu kaybederek gazi olmuş bir subaya, ziyarete gittiği Anadolu’daki bir köy halkı elin yabanı diyordu. Köyde yaşanan olayları sıraladıktan sonra bu yabancılaşmanın sorumlusu olarak aydınları görüyordu yazar. Halkın ruhunu ve kafasını aydınlatamayan kimlerdi ona göre? Kendi subayını dün yaban olarak gören halka, günümüzde bidon kafalı diyen aydın yazar, bu gerçeği analiz etse de ona göre konuşsa ne olur!

Yılmaz Özdil, halka karşı bir gaf daha yaptı yine! Atatürk zamanında yapılan ekonomik ve sosyal uygulamaları anlattı önce. Buna bir diyeceğimiz yok. Ancak sonra dünya lideriyiz diyen arkadaş taşlaması yaptı, ardından da Devlet manavı karneyle sebze dağıtıyor dedi.

Bir kere karne falan yok. Yanlış bilgi. Devlet manavlığı da söz konusu değil. Belediyelerin fiyat yükselişlerini kırmak için aldığı bir tedbir var. Geçici olabilir, fiyat yükselişleri sürerse devamlı olabilir. Şimdi düşünelim: Geçim sıkıntısını hafifletici sosyal devlet anlayışının yansıması bu tedbire böyle bir tepkinin halktaki algısı nasıl olur? Fiyatları ucuzlasın diye devlet gücünü yanında bulan insanlar, bu aydın yazara yaban der mi demez mi? Sosyal yardım alan vatandaşlara kömürcü, makarnacı aşağılaması yapılmıştı da sonuç ne olmuştu?

Aydınlar ve farklı partiler iktidarlara muhalif olmalı elbette. İyi bir denetim ve hatalı icraatları önlemek adına önemli bir demokrasi aracıdır yapıcı muhalefet. Ama halk için alternatif icraatlar önermek şart! Mesela başını alıp giden fiyatları frenlemek için nasıl bir tedbir gerekirdi? Söylemedin. Taşlayıcı, aşağılayıcı bir dille icraatı yermekle de ancak iktidarı yücelttin. Niye? Halk seçmiştir onu. Liderinin ikna edici sert çıkışlarını bile milleti korumak adına devlet gücü olarak algılar halk. Bizim millî ruhumuz bu!

Muhalif siyasîler de aydınlar da devletin büyüğünü ancak saygı çevçevesinde somut sonuçlara dayalı bilgilerle, kanıtlarla alternatif çözümler göstererek eleştirmelidir. Kendine aydın diyen, bu kökkültür anlayışımızı hâlâ niçin anlamak istemiyor? Kenan Evren Darbesi öncesi sağ sol kavgaları niçin hatırlanmıyor da çatışma yaratıcı muhalefet dili sürdürülüyor? İktidar-yıkıcı muhalefet çatışması düşmana tuzak kurma fırsatı verdi, veriyor, verecek. Bunu anlayalım artık ne olur!

Bodrum’da güneydoğulu bir taş ustası tanıdım. Bir gözü de kördü ama çok çalışkandı. Sait Faik’in hikâye kahramanı Kör Mustafa’yı hatırlatmıştı bana. Merakla sordum: Kaç yaşında geldin buraya? Dedi: 13, dayım getirdi beni. Ya dağa çıkacaktım ya da ekmeğimi taştan çıkaracaktım, ben taş ustası olmayı seçtim. Dedim ki dağa çıkanların da dayın gibi büyükleri yok mu, onların devletle çatışa çatışa kırılmalarına niye izin veriyorlar sence? Yazık değil mi? Yüzüme baktı baktı…ekledi: Bırakmıyor ki dış güçler? İçi yanıyor halkın ama körüklenen kin, düşmanlık…kan davası donmuş içimizde, kaskatı kesilmiş, eritip de kaçabilene ne mutlu!

Yakup Kadri’nin Yaban sitemiyle soruyorum şimdi: Halkı aydınlatacak olanların bu sözlerden de mi alacağı ders yok? Düşmanlık kışkırtıcısı saçma geleneklerden halkı kurtarmak ve barış kültürünü geliştirmek için ne yaptın ey okumuş aydın? Emperyalist güç neyi, nerede kullanıyor niye görmüyorsun? Halkını şiddete odaklı kültür seviyesinden kurtaramadın. Şimdi de onun oyuyla iktidar lideri olmuş devletin başına kin, nefret kusuyorsun. Sesinle kamuoyu oluşturan medyaya güven % 30’larda. Halka yaban olmaktan ne zaman kurtulacaksın?

Bir de cemaat kültürü var ki içler acısı. İnsanlarımızı çıkar ilişkileri doğrultusunda çeşitli din yorumları ile aldatıp yönlendiriyorlar. Öyle hazin belagat sahibi hatipleri var ki ruhunu çalıyor aydınları yaban gören zavallıların. Çok iyi niyetli faaliyetler yaptıkları görülse bile bunları devlet darmadağın etmeli artık. Menfaat ya da güç-statü görünce hemen teslim ederler ruhlarını yaban ele. Yaşayıp görmedik mi?

El ele demokrasi kültürüyle yücelmek için aydınlar, körtaraflıkla halkın millî ruhuna yaban olmaktan kurtulmalı mutlaka. Yoksa siyasi ve ekonomik menfaat amacındaki cemaatlerin çarpıcı hazin belagatinden koruyamayız inançlı mütedeyyin insanlarımızı. Ateist aydınlar, onları dışlamamalı asla! Birliğimizin harcı millî ruh böyle diyor. Çanakkale Savaşı’nı kazanan millî yüksek ruhtur diyen kim? Atatürk, kurtuluş hareketini kimlerle başlattı?

Millî ruh uğruna kelle koltukta bir ömür harcayan, lakin çoğu dava arkadaşının bile anlamadığı Ozan Arif’i önceki gün Samsun’da vatan toprağına verdik. Başbuğum mezarına dert dökmeye geldim diye başladığı; suyun başını tutanların oyunlarını görmekten yorulduğunu, kendisini yıkılmış şehir, yatağına küskün nehir gibi gördüğünü söylediği şiirini yeniden okudum. Sonra kaldırıp ellerimi Mevla’ya, hep örnek olmuş millî ruhuna fatiha okudum. Allah’ım âlâ cennetine koysun! Keşke destanını unutup dağılan ülkücüler cenazesinde bari bir olabilseydi!

Ey aydınım, uygarım diyenler! Nedamet getirin artık yeter! Deyin ki millî ruha yaban olmak ha…tövbeler olsun!