Türk milletinin,  binlerce yıllık dünya hakimiyeti, aile yapısının mazbutluğundandır.

Tabii ki aile yapısının temeli de güzel ahlaktır.

Ahlakın esası da kadının ahlakıdır.

Çünkü çocukları yetiştiren annedir.  Yuvayı da dişi kuş yapar.

Yani aileyi anne ayakta tutar. Milleti de…

               ***

Bir Bulgar subayı hatıralarında “Biz Türklerden,

Anne ve babanın aynı yatakta görünmemesini öğrenerek,

Yani edebi öğrenerek büyüdük. Milletleşmemiz ondandır”, demektedir.

Ahlakı, anne ve baba, çocuklarına anlatarak  değil yaşayarak verir.

Aile haramlardan sakınır. Edep aile içinde başlar.

Büyük, küçük hiyerarşisi, saygısı, yine ailede öğrenilir.

Mesela “büyük erkeğe abi diye hitap etmek” sadece Türk milletinde vardır.

Büyük kıza da abla demek aynıdır.

Yine köylerde, herkesin bir güzel lakabı vardır.

Mustafa çavuş, Hasan onbaşı,  Ali hoca, Halil efendi, Mehmet ağa,  gibi…

Bu saygı ve yüceltme, milleti birbirine bağlar, toplumu ayakta tutar.

Türk milletine “Ordu-Millet” denmesinin sebebi budur.

Türkler,  Müslüman olduktan sonra, öyle Allah’a bağlandılar,

Peygamber yolundan öyle sağlam bir imanla gittiler ki, Allah onları payidar etti.

Her savaşa “yektir Allah” “Allah, Allah” diyerek, başladılar.

Suç işleyeni,  edepsizi ; “Bre Allahtan Korkmaz, Peygamberden utanmaz” diye azarladı.

Demek ki bu millet her kusur işlediğinde Allahtan korktu, Peygamberden utandı.

Yani Allah’la yaşadı.

               ***

Ama üzülerek söyleyelim ki, 19. Asrın başlarında İngiliz krallığı Avrupa’nın ahlakını bozdu.

Savaşa giderken bekaret kemeri takan Hıristiyanlar, ar, namus bilmez oldular.

Kadınlarını kıskanmadılar. Zinayı hoş gördüler.

Hatta genç kızken başka bir erkekle cinsi ilişki kurmayanı kınadılar.

Türklere göre namussuzluk olan bütün fiilleri serbest ettiler.

Gönlü isteyen her kadına ilişki hakkı tanıdılar.

Kadınlarını bozdular.

               ***

İşte, İngiliz krallığı 1830 yılından sonra, Masonlar (İngiliz casusları) yoluyla,

Osmanlı devletini ele geçirince, önce İslam hukukunu kaldırıp,  kadınların açılmasını teşvik etti.

Bu konuda İlk tiyatro eseri  Mason Şinasi’nin  “Şair evlenmesi”dir.

Daha sonra El Ezher’de  hoca ettikleri Muhammed Abduh’tan  kadınların açılmasına dair fetva aldılar.

Peyderpey, Osmanlı sokaklarında zinaya giden yolları açtılar.

Kadınlar sokakta tüllü ve dar Elbiseler giydiler.

Avrupa’dan gelen mürebbiyeler (terbiyeci) Türk paşalarının ve zenginlerinin çocuklarını eğittiler.

Yani Avrupalı gibi yaşayan, Gavura özenen aydın güruhu oluştu.

Cumhuriyet döneminde, Avrupa hukuku getirilip, İslam hukuku ve eğitimi yasaklanınca,

Artık Türk milleti de Avrupalı gibi olmaya başladı.

Bu bize pahalıya mal oldu. Dünyamız ve ahretimiz yıkıldı.

               ***

Son zamanlarda  Avrupa Birliği müktesebatına yani hukukuna girince,

Zina, tüm serbest oldu. Hakimler, zanileri cezasız salıverdiler. Sokaklar fuhuş’a meyletti.

Tabii ki, Tv yayınları da ona paralel programlar yapmaya başladı.

Karısını ve kocasını aldatan namussuzlar, serbestçe  yaptıklarını anlatır oldu.

Türk milleti de bunu basit bir olaymış gibi seyretmeye başladılar.

Muhafazakar tv ler bile haberci kadınların göğsünü açmaya başladı.

Halbuki “suçların meşru olması yaygınlaşmasına sebep olur”

Artık sosyal medyanın akıttığı lağımları anlatmıyorum.

Hasılı Aile yapımız, ve güçlü millet varlığımız tehdit altındadır.

Başkanlık kabinesi ve RTÜK buna bir çare bulmalıdır.