TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE

Gelecekte savaş su ve gıda için yapılacaktır.

Türkiye kendi kendine yeten bir ülke “idi”(!).

Artık Amerikan ve İsraillilerin şirketlerinden “genetiği ile oynanmış” tohum alıyoruz.

Kısır (hibrit) tohumu

Üreticiler bu tohumları her sene almak zorundadır. Ne yazık ki bu tohumlar toprağı kirletiyor, başka tohumların verimini düşürüyor. Üstelik bu kısır tohumu bir kez alırsan; içine bilinçli şekilde konulmuş hastalığın ilacını da aynı şirketten alacaksın, daha fazla ürün vermesini sağlayan mineral ve gübresini de aynı şirketten almak zorundasınız.

Oysa Ana dolunun Hititler döneminden kalma doğurgan tohumlarımız vardı. Ancak devlet bunları yasaklayarak, tohum islâh istasyonlarında 60 çeşit yabancı tohumu serbest bıraktı. Bu sayede tarımsal üretime büyük darbe vuruldu.

Köylüye bir darbede ÖTV li mazottan vurulmuştur.

Resmi Gazetenin 31 Aralık 2003 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 2003/5868 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yük ve yolcu taşıyan gemilere, ticari yatlara, hizmet ve balıkçı gemilerine miktarı her geminin teknik özelliklerine göre tespit edilmek ve bu akaryakıtı kullanacak gemi jurnaline işlenmek kaydıyla verilen akaryakıtın ÖTV tutarı bu gemilerde sıfıra indirilmiştir.

Ancak tarımsal üreticiler için mazot çok önemlidir. Gerek traktörlerde ve araçlarda, gerek fabrikalarda ve ürünleri taşımada mazot kullanırlar. Dünyanın en pahallı benzin ve mazotu demek, üreticiye büyük darbe vurmak demektir.

Ayrıca İklim değişikliği kaynaklı dolu, sel taşkınları aşırı sıcaklık veya şiddetli soğuk tarımı bitirme noktasına getirmiştir. Buda yetmiyormuş gibi gıda spekülatörlerinin kara borsacınında vurgunu ise ayrı bir fecaat.

Türkiye’yi zayıflatma politikasının diğer bir kısmı nedir?

Verimli arazilere bina dikerek oraları kurutmak. Amaç Türkiye’nin tarımını bitirmektir. Her sene neredeyse Kıbrıs büyüklüğü kadar ekilebilir araziyi kaybediyoruz. Şimdi “tarım arazilerinin ve mera’ların ve yaylaların yabancılara satışıyla” birlikte işlerin içinden çıkılmaz bir hâle gelmiştir.

Türkiye'nin gerçek yüzölçümü 814.578 km2 dir. lzdüşüm alanı ise 779.452 km2 olmakla birlikte, Türkiye’ye ait bu iki ayrı yüz ölçüm değerleri arasındaki fark arazinin dağlık ve engebeli olmasından kaynaklanmaktadır.

Peki, Türkiye'nin nüfusu, kurulduğu ilk yıllardan bu yana sürekli artış göstermektedir. Ülkemizde 1927 yılında yapılan ilk resmî nüfus sayımıyla 13.648.987 olarak belirlenen nüfus, 1940'da 17.821.543'e, 1960'da 27.755.532'ye ulaşmış sürekli logaritmik bir artış göstermektedir.

Bu bağlamda sınırlarımızda her hangi bir artış varmı?

Hayır, olmamıştır, Türkiye’de kendi vatandaşımızın nüfus artışıyla birlikte ülkemize vatandaşlık yoluyla veya diğer değişik sebeplerle barındıran bu insanları nasıl doyuracaksınız?

Bir taraftan sürekli yükselen nüfus artışı, diğer tafartan iklim değişikliğinin yarattığı tahribat ve yapılaşma sonucu küçülen tarım arazileri gıda üretimini bitirme noktasına gelmesiyle birlikte gelecekte, Türkiye’yi büyük tehlike beklemektedir.

Yarın su kısmını ele alacağım
Sevgilerimle
Ekonomist &Yazar
Turan KAYA