Son dönemde Türkiye’de zamlar ve hayat pahalılığı, toplumun her kesimini etkileyen en büyük sorunlardan biri haline geldi. Gıda fiyatları, kiralar ve temel ihtiyaç maddeleri hızla artarken, vatandaşların alım gücü her geçen gün eriyor.

Özellikle dar gelirli aileler, bu zam dalgaları karşısında ayakta kalmaya çalışıyor. Market alışverişi yapmak, faturaları ödemek ve kira vermek gibi en temel harcamalar bile artık ciddi bir yük haline geldi. Üstelik bu zamlar sadece ekonomik sıkıntılara yol açmakla kalmıyor, sosyal huzursuzluk ve güvensizliği de artırıyor.

Enflasyonun sürekli yükseldiği, maaşların ise bu artışları karşılayamadığı bir ortamda, insanlar eski yaşam standartlarını sürdürmekte zorlanıyor. Artık birçok kişi, sadece temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tasarrufa yönelmek zorunda. Ancak sürekli tasarruf ederek yaşamak, bireylerin sosyal ve psikolojik sağlığını da olumsuz etkiliyor.

Günümüz şartlarında maalesef aklımıza gelebilecek farklı bi çözüm olmasa da Pahalılıkla mücadele edebilmenin en etkili yollarından biri, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin azaltılmasıdır. Asgari ücretin artırılması, vergi sisteminin daha adil hale getirilmesi ve düşük gelirli kesimlere yönelik sosyal yardımların güçlendirilmesi, toplumun en hassas kesimlerini korumak adına önemli adımlar olacaktır. Bu şekilde, gelir dağılımındaki dengesizliklerin düzeltilmesi, uzun vadede sosyal sorunların da önüne geçebilir.