Başbuğ Alparslan Türkeş; İngiliz esaretinde kalmış, bir vatanda yani Kıbrıs’ta doğmuş, Milli kültürü, İslami ilimleri iyi öğrenmiş, İslam terbiyesini iyi almış, İngiliz esaretinde kalmayı asla kabul edememiş...
Başbuğ Alparslan Türkeş;
İngiliz esaretinde kalmış, bir vatanda yani Kıbrıs'ta doğmuş,
Milli kültürü, İslami ilimleri iyi öğrenmiş, İslam terbiyesini iyi almış,
İngiliz esaretinde kalmayı asla kabul edememiş,
Hatta, Türk milletinin ve Türk dünyasının kurtuluşu için,
Ve hatta İslam dünyasının kurtuluşu için kafasında hesapları olan bir kahramandı.
***
Onun askeriyeyi seçişi, kurmay oluşu,
Dünyayı idare eden Büyük şeytanın kafasındakini öğrenmek için,
PENTAGON'a kurmaylık kursuna gitmiştir.
Bana anlattığına göre, bu kurslar esnasında Lokallerdeki hayatı yaşamamak için,
Muzaffer hanımı, akşamları İngilizce kursuna, kendisi de akşam iktisat fakültesine kaydolmuştur.
O toplumdan tecrit olmuştur.
Çünkü, CİA, PENTAGON'a dünyanın her ülkesinden gelen kurmayları incelemeye alır.
Sonra o ülkelerde bunların içinden seçilmiş, milli duyguları az,
Özel hayatı dejenere askerleri, kendi ülkelerinde makam mevki sahibi yapmıştır.
Bunlar çoğunlukla CIA adına çalışır.
Bazıları Sabetayist ve masondur.
Alpaslan Türkeş, bu taktiği ile, CIA nın şerrinden korunmuştur.
***
Hayatının her noktasında, Allah'ın yasaklarından sakınmış ve emirlerini uygulamıştır.
Ağzına içki koymamış, zina, kumar, yalan sözden ve kötü alışkanlıklardan da korunmuştur.
Namazları daima kılmış, bilhassa geç de yatsa, sabah namazına kalkmıştır.
Bana söylediğine göre, hiç namaz kazası yoktur. Hacca da gitmiştir.
Tabii ki bu özellikler, sade bir Müslümanın hayatıdır.
Ama bunu bir kurmay subay olarak yaşamanın zorluğunu takdir edersiniz.
Kendisi söyledi; 'Harp akademisinde öğrenci iken Bebek taraflarında Cuma namazına girmiştim.
Baktım bir subay arkadaş, resmi kıyafeti ile cumaya gelmişti.
Niye bu kıyafetle geldin? Dedim.
O da ne olacakmış, Müslüman değil miyiz dedi?
Sonra baktım onu geri kıtasına gönderdiler.'
***
O büyük şeytan ABD nin aklında ne var, ne yok öğrenmişti.
Oradaki dersleri çok iyi öğrenerek, genel taktik, askeri taktik,
Siyasi taktik, sosyal psikoloji, gayri nizami harp usulleri,
Harp psikolojisi, dünya harp tarihini çok iyi öğrenerek döndü.
Ama bana anlattığına göre, ABD ve Batı çok büyük Türk düşmanı idi.
Sonra Türkiye'ye döndüğünde, Genel kurmay NATO şube müdürü oldu.
ABD ve NATO iç hizmet kanunları ve tüzüklerini Türkçeye tercüme etti.
Hatta bana söyledi;
'Osmanlı askeriye kanunu ve talimnamelerini de okudum.
Bazı önemli noktalarını TSK kanun ve yönetmenliğine ilave ettim dedi.
Mesela; Gece yürüyüşlerinde ABD ordusunun çoğunun ayakları yara oluyordu.
Devre dışı kalıyorlardı. Bunu Osmanlı askeri nizamnamesinde gördüm.
Askerlerin ayak tırnaklarını düz kesmesini yönetmenliğe ekledim' dedi.
Bizim ordu bu beladan kurtuldu dedi.
Türkiye'ye döndükten sonra, harp akademilerinde ve harp okullarında,
Genel taktik, askeri taktik ve harp psikolojisi okuttu.
Türk subaylarını bu bakımdan çok iyi yetiştirdi.
***
Bazı sorunlar oldu mu?
'İman motorunu çalıştırmak lazım' derdi.
Çünkü, Allaha iman, Peygamberimize bağlılık açısından ondan daha üstününü görmedim.
Onun kadar, Nefsini yenmiş, zorluklar karşısında Allaha güvenen,
Tevekkül eden, sabreden birisi yoktur sanırım.
'Ufku karabulutlar kaplasa da, onu bir rahmet rüzgarı alır götürür' derdi.
'Çünkü mutlak kadir olan Cenabı haktır' derdi.