ABD'nin 2024 başkanlık seçimlerinde aday olan Donald Trump, “Ben başkan olsaydım asla yaşanmayacak olan Rusya ve Ukrayna arasındaki korkunç savaş ve İsrail’e yapılan saldırı sebebiyle başlayan savaş da dahil olmak üzere mevcut yönetimin neden olduğu her uluslararası krize son vereceğim. Seçilirsem savaşları bitireceğim” vaadiyle dikkatleri üzerine çekmişti.

6 Kasım'da seçimleri kazanıp zafer kutlaması yapılan alanda konuşan Trump bu kez de, "Savaş başlatacağımı söylediler. Ben savaş başlatmayacağım. Savaşları durduracağım" demişti.

GAZZE’DE ATEŞKES TRUMP’TAN BAĞIMSIZ BİR GELİŞME Mİ?

Trump, seçim kampanyasında Orta Doğu’daki ve dünyadaki çatışmalara son verme sözü verirken, 19 Ocak 2025 tarihinde ABD’nin dolaylı desteğiyle, Trump resmi olarak başkanlık görevine başlamadan bir gün evvel Gazze’de ateşkes ilan edildi.

Bu ateşkesin Trump’ın diplomatik çabalarından ziyade, uzun süredir devam eden bölgesel ve uluslararası baskıların bir sonucu olduğu değerlendirilirken, Trump, yemin töreni için toplanan destekçilerine bugün yaptığı konuşmada, "Bu haftanın en güzel olayı, Orta Doğu’da kalıcı barışa yönelik ilk adım olarak Gazze'de bir ateşkes anlaşmasına ulaşmamızdı. Bu ateşkes anlaşması, yalnızca 2024 kasım ayındaki tarihi seçim zaferimizin bir sonucu olarak gerçekleşebilirdi.

Yeni yönetimimiz, Orta Doğu’da bunların hepsini üç aydan kısa bir sürede başardı. Daha başkan olmadan, onların dört yılda başkan olarak başardıklarından daha fazlasını başardık." ifadelerini kullandı.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar ise "Trump, İsrail'i Gazze anlaşmasında herhangi bir şey yapmaya zorlamadı." diyerek Trump'ı yalanladı.

UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI

Gazze'de ateşkes sağlanmışken gözler Ukrayna ile Rusya arasında savaşa çevrildi ve "Trump bu savaşı da bitirebilir mi?" sorusu sorulmaya başlandı.

Trump’ın Ukrayna ile Rusya arasında devam eden savaşı sona erdirme konusundaki iddialı açıklamaları, bu bölgede diplomatik zorlukların boyutunu gözler önüne sermekte. Trump, savaşları bitirebileceğini ifade ederek büyük bir vaatte bulunmuş olsa da, böylesine karmaşık ve çok boyutlu bir sorunun bu kadar hızlı çözülemeyeceği konusunda geniş bir mutabakat bulunuyor.

Trump’ın stratejisinin temelinde, Moskova ve Kiev liderleriyle kısa sürede yoğun diplomasi gerçekleştirerek savaşa son verme hedefi yatıyor. Ancak uzmanlar, özellikle savaşın ekonomik, siyasi ve bölgesel etkilerinin bu tür hızlı müdahalelerle giderilemeyeceği görüşünü paylaşıyor. Bu noktada, Rusya’nın Ukrayna’dan taleplerinin kapsamı ve Ukrayna’nın Batı ile ilişkilerinin derinliği, Trump’ın diplomasi planını karmaşıklaştırıyor.

Putin, ateşkese yönelik şartlarını Ukrayna’nın NATO hedefinden vazgeçmesi ve Rusya’nın kontrol ettiği bölgelerin tanınması üzerine kurarken, Ukrayna tarafı bu talepleri “kabul edilemez” olarak nitelendiriyor. Trump’ın bu denklemde tarafları barış masasına oturtma vaadi, büyük ölçüde ABD’nin savaş sürecindeki rolüne nasıl şekil vereceğine bağlı olacak.

TRUMP’IN DİPLOMASİDEKİ GEÇMİŞİ VE GELECEKTE NE YAPABİLECEĞİ?

Trump’ın başkanlık dönemindeki dış politika hamleleri, genelde pragmatik ama zaman zaman tartışmaları beraberinde getiren bir tablo ortaya koydu. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile yaptığı zirveler, Ortadoğu’daki Abraham Anlaşmaları ve NATO içerisindeki şartlı destek stratejisi, çelişkili bir miras bırakmıştı.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nda ise Trump’ın mevcut yönetimden farklı bir strateji izlemesi bekleniyor. Biden yönetimi, Ukrayna’ya askeri destek sağlayarak savaşı uzun vadede Rusya’nın stratejik kayıplarıyla sonuçlandırmayı hedefledi. Trump’ın yaklaşımı ise daha doğrudan müzakereye dayalı bir barış planı oluşturmak ve askeri yardımları kademeli olarak azaltmak yönünde olabilir. Ancak bu yaklaşım, Ukrayna’nın güvenliğine dair endişeler ve Batı ittifakının birliği üzerinde baskı oluşturabilir.

Kaynak: Haber Merkezi