Türkiye'nin sınır güvenliği ve bölgesel istikrarını hedef alan tehditlere karşı gerçekleştirdiği harekâtlar, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda bölgenin geleceği ve terör örgütlerinin uluslararası boyutta kazandığı güç açısından da son derece kritik bir öneme sahiptir.

Özellikle Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen yapı, doğrudan Türkiye’nin sınırlarına ve güvenliğine yönelik büyük bir tehlike arz ediyordu. Eğer Türkiye bu operasyonları gerçekleştirmemiş olsaydı, çok net söylemek gerekir ki bölgede "Sınır Koruma Gücü" adı altında planlanan 30 bin kişilik bir yapı değil, bir terör devletinin kuruluşunun işaret fişeği ateşlenmiş olacaktı. 

Bölgesel Tehdit ve Küresel Yansımalar

Bir terör devletinin kurulması demek, Türkiye’nin güney sınırlarında kalıcı ve genişleyen bir tehdit demektir.Yalnızca Türkiye'yi değil, aynı zamanda tüm Ortadoğu’yu kaosa sürükleyebilecek bu planın ilk adımları atıldığında, Türkiye’nin kararlılığı ile bertaraf edilmiştir.

Sözde "Sınır Koruma Gücü" adı verilen yapının, aslında terör örgütü PYD/YPG unsurlarından oluşacağı aşikardı. Bu güçlerin eğitilip donatılması, bölgedeki diğer terör gruplarının da moral bulmasına ve daha geniş bir çapta hareket etmelerine olanak sağlayacaktı. Uluslararası aktörler tarafından da desteklenen bu yapılanma, Türkiye’nin egemenlik haklarına açık bir saldırı niteliği taşımaktaydı. 

Terör Koridoru: Bir Geçiş Süreci

Özellikle 2015-2016 yılları arasında DEAŞ tehdidiyle mücadele gerekçesiyle bölgede bir terör koridoru oluşturulmaya çalışılmıştı.Fakat bu koridorun asıl amacı, Türkiye'yi güney sınırlarından kuşatmak ve kontrol altına almak isteyen bir terör devleti kurmaktı.

Eğer Türkiye bu süreci seyretmiş olsaydı, bugün Suriye’nin kuzeyinde tam anlamıyla bir terör devleti ile karşı karşıya kalacaktık.Bu devlet, sadece Türkiye’nin sınır güvenliği için değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler için de ciddi bir tehdit oluşturacaktı.Özellikle Irak ve İran gibi ülkeler de bu oluşumun sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacaktı. 

Uluslararası Hukukun İhlali

Bölgede oluşturulmak istenen bu yapının, uluslararası hukuka ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne aykırı olduğu gerçeği göz ardı edilmiştir. Ancak Türkiye, uluslararası hukuk çerçevesinde sınır güvenliğini korumak ve terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla harekete geçmiştir.

Türkiye'nin müdahaleleri, hem kendi egemenlik haklarını savunma hakkını kullanması, hem de bölgedeki diğer ülkelere yönelik tehdidi bertaraf etme amacı taşımıştır. Bu, sadece askeri bir müdahale değil, aynı zamanda bölgesel istikrarın korunmasına yönelik bir adımdı. 

İç ve Dış Politika Yansımaları

Eğer bu terör devleti planı hayata geçirilmiş olsaydı, Türkiye’nin iç politikası da derinden etkilenecekti.Özellikle terör unsurlarının bölgedeki varlığı, Türkiye’nin güneydoğusunda yeni bir kriz alanı oluşturacaktı.

Bölgedeki Kürt halkı, bu terör yapılarının baskısı altında daha fazla mağdur olacak ve Türkiye’ye yönelik iç istikrarsızlık derinleşecekti.Ayrıca, Türkiye'nin müttefikleri ile olan ilişkileri de bu süreçte yeniden şekillenecekti.ABD ve diğer Batılı ülkeler tarafından desteklenen bu yapının varlığı, Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerini daha da zor bir noktaya getirecekti. 

Tarihsel Bir Kararlılık

Sonuç olarak, Türkiye’nin bu operasyonu gerçekleştirmemiş olması, bölgede bir terör devletinin kurulmasının önünü açacak ve bu durum, hem Türkiye’nin hem de bölgenin geleceğini olumsuz etkileyecekti.

Ancak Türkiye, kararlı bir şekilde adım atarak, hem kendi sınırlarını güvence altına almış hem de bölgedeki terör unsurlarının yayılmasını engellemiştir. Bu süreçte, uluslararası aktörlerle yaşanan gerilimler ve diplomatik çabalar, Türkiye'nin bölgesel güç olma iddiasını daha da pekiştirmiştir. 

Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenen bu terör devleti, Türkiye'nin zamanında müdahalesiyle tarihin karanlık sayfalarına gömülmüş ve bölgenin geleceği için kritik bir adım atılmıştır.Eğer Türkiye bu kararlılığı göstermemiş olsaydı, bugün sınırlarımızın ötesinde bambaşka bir tablo ile karşı karşıya kalabilirdik.

Bu tablo, sadece Türkiye’yi değil, bölgedeki tüm ülkeleri ve küresel dengeleri de olumsuz yönde etkileyebilirdi.Terör devletinin ilk fişeği, Türkiye’nin kararlılığı ile söndürüldü ve bu süreç, gelecekte atılacak adımlar için de bir emsal teşkil etmektedir.