Daha önce Taksim’deki polis noktasına silahlı saldırı düzenleyerek kaçan DHKP-C üyesi Elif Sultan Kalsen, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bombalı ve silahlı saldırı düzenlediği sırada öldürüldü.

Geçen yıl Sultanahmet’te ki polis noktasına düzenlenen ISID saldırısı, DHKP-C tarafından da “garip” bir şekilde üstlenildiği zaman da ilgili teröristin adı ortaya atılmış, fakat DHKP-C’nin “yanlışlıkla saldırıyı üstlendikleri” gibi saçma bir açıklamasının ardından yine unutulmuştu. Görünen o ki, yapılan her silahlı saldırının arkasında olma ihtimali değerlendirilen bu terörist, nerede olduğu ve ne yaptığı DHKP-C tarafından bile bilinmeden taşeron olarak çalışmaktaydı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yapılacak saldırıdan DHKP-C’nin bile haberi yoktu. Yani daha önce PKK'nın yaptığı taşeron operasyonların yerini artık DHKP-C alıyor.

Gezi ve 17-25 Aralık operasyonları ile Hükümeti devirmeye çalışan ve DHKP-C içerisindeki bazı hücreleri kendi operasyonlarında kullanan Alman İstihbaratı’nın, başarısız olacağını bile bile son operasyonu yaptırması, arka planda yaşanan ciddi ve gizli bir operasyonun devamı olan bir hedef saptırma harekâtı ihtimalini yükseltiyor. Ülkemize, geçen hafta yaşanan elektrik kesintisi sırasında, ne olduğu bilinmeyen ciddi bir operasyon yapılmış olma ihtimali de oldukça yüksek. Aynı süre zarfında DHKP-C’nin önce Savcımızı şehit etmesi, arkadan da polisimize saldırmasını ise, bu operasyonun gizlenmeye çalışılması şeklinde okumak doğru olacaktır.

Ancak, devletlerarası operasyonların ilginç bir yönü yoktur. İlginç olan aylardır öleceğini bile bile ortalarda gezen Elif Sultan Kalsen’in ve savcımızı rehin alarak, kabul edilmeyeceğini bile bile aptalca taleplerde bulunan iki çocuğun psikolojileridir.

CHP’nin son ön seçiminde ortaya çıkan dikkate değer uzun vadeli tek sonuç, Alevi adayların listelerde önemli yer tuttuğudur. Ulusalcıları tamamen tasfiye edemeseler de, artık CHP’yi Alevilerin ele geçirdiğini söylemek yanlış olmaz sanırım.

DHKP-C’nin sol örgüt olmaktan çıkıp, Alevi bir örgüt haline gelmesinin yanına, CHP’nin Alevi taban tarafından esir alındığı tespitini de koyarsak değişik bir sonuca doğru gideriz;

“Uzun vadede Aleviler siyasi hayat içerisinde, yükselen Milli Görüş ve İslami hareketlere karşı alternatif olarak bileniyorlar.”

Görünen o ki, Kürtlerin devletle uzlaşma yönünde adımlar atmaya çalışması, yıllarca Türkiye Cumhuriyeti’ni Kürtler sayesinde yıpratan çevrelerin hoşuna gitmemiş olacak ki, yeni kullanılacak araç olarak Alevileri değerlendirmeye aldılar.

Bilhassa kendilerine Atatürk ve İnönü tarafından yapılan zulümlerin farkına varan Alevilerin kopmaya başlayacakları ve uzun vadede Atatürkçülük’ün dayanacağı bir tabanının kalmayacak olması fikrinden hareketle, dünyada başlatılan Sünni-Şii savaşının küçük bir kopyası olan Sünni-Alevi savaşı Türkiye’de başlatılmak istenecektir. Bunun önündeki tek engel ise ekonomik olarak güçlü bir Türkiye olacaktır.