STK FERYADI
1980 darbe öncesi olaylarını, bir daha unutulmasın diye Vebal
adıylaromanlaştırmıştım ta 1981’de. Ancak 2017 yılında çıktı Ankara
Barış Kitap Yayınevinden. Niye? Basımına izin vermemişti darbeci
yönetim. Çünkü tezi, milletimizi kargaşaya sürükleyen gizli ellerin
gizli amacıydı:Ya iç savaş ya darbe!
Millî muhayyilede tarih boyunca hep var olagelmiş Adalet ve
Kalkınma Davası’nıunutturmak için vatandaşları başı derdine
düşürmek, böylece de vesayete mahkûm etmeksenaryosu yazılmış,
sahneleniyordu. Sonuç alındı, Atatürkçülük adına darbe yaptırıldıve
onun doğumunun yüzüncü yılı 1981 de Atatürk Yılı ilan edildi.Ancak
diller,heykeller …“Atatüüürk Atatürk!” derken, icraatlar onun
gösterdiği muasır medeniyet idealini yani Adalet ve Kalkınma
Davası’nı vesayet güdümüyle yok ediyordu. Romanınuyanalım artık
diye çağrı yaptığı siyasetçilerin suçlama, aşağılama ve hakaret
dilini meydanlarda seslendiren darbeci generallerdi artık. Onları
dinledikçe içim yanıyordu içim!
Gecenin birinde yataktan fırladığım gibi yazıverdim TRTklibi
Cumhuriyet Öğretmeni şiirini. Altına da şiirin niye yazıldığına
dair tarihî bir not düşüp armağan ettim milletime. Google, altı
çizili kısmı yazınca videosunu izlettiriyor herkese. Aynı iç
sızısını bugünlerde de yaşar oldum. Niye?
Gündem hep Sayın Cumhurbaşkanı icraatlarına kusur aramaya odaklı.
Ancak icraatların daha iyi nasıl olacağını dile getirme, alternatif
gösterme arıyoruz;yok, bulamıyoruz diyor STK başkanları, halkın
sesi böyle çıkıyormuş. Feryat ediyorlar!
Haklı buluyorum onları. Seksen öncesi çatışma dilinden kurtulamadı
siyasetçiler. Hatta o günlerde bilerastlanmayan argo sözcükler
kullanır oldular.Rakibini halkın gözünden düşürmek için kusur
peşinde olacaksan ille de kusura alternatifin nerede?
Sayın CHP lideri, askerlere moral ziyaretine gidenleri, “Bir grup
güruh, rezil…” gibi aşağılayıcı argo sözcüklerle nitelendirmek
yerinealternatif olarak yumuşak dille şöyle deseydi gerginlik olur
muydu?
“Bu ziyaret moral olabilirdi askerlerimize de şehit ailelerine
de…Ama gülücükler, eğlence kahkahaları olmasaydı
keşke!Şehitlerimizin manevi huzurunda önce bir fatiha okunsaydı,
ardından da İstiklal Marşı...Sonra da şehitlerimizinkahramanlığını
dile getiren sözler, ezgiler duyulsaydı sadece; gülücüklerle
tempolu şarkılar söylenmeseydihiç.Ciddiyetle hüzün bütünleşseydi,
şehit ailelerininde içi ferahlamaz mıydı? Bence hoş bir görüntü
verilemedi.” Böyle birkonuşma takdir bile edilebilirdi.
Sayın Akşener’den de buraya giden sanatçılara Asena’cabir rehberlik
beklerdim doğrusu. Ama o da bu sanatçılara selam vermeyeceğizdedi,
dışlayıcı konuştu.
Saz ustalığıyla milli muhayyilede yer etmiş Sayın Arif Sağ da Aydın
Doğan ödülünü alırken acıttı içimi.Devlet verseydi bu ödülü
almazdım dedi. Devlet kim? Kişilere mi bağlı devlet? Seni bu millet
vekil de yapmadı mı? Devlet icraatları için oy kullanma hakkını
vermedi mi sana?Aydın bir sanatçı olarakuyarıcı olmak hakkın ama
devletini sadece bir şahsiyetten aşağı görmek,milletinin içine
sindi mi?
Tarihî büyüklerimiz olanaksakalların, destan kahramanlarımızın
öğütlerinidinlemeli siyasetçiler de aydınlar da…Millî dirliğe
hizmet etmeliler. Yakup Kadri, Yaban romanında nasıl suçlamıştı
aydınları?Okuyun da hatırlayın! Bunca yaşananlardan sonra dirlik
için bir arpa boyu yol alamadık mı yani?
Benim yöremin STK temsilcilerinin sesi böyle, onlara da halktan
geliyor bu ses(!) Unutmayalım ki vatanın bir köşesinde nasıl
çarpıyorsa yürekler, diğer köşelerinde de öyle çarpar.
Ağır eleştirilere kalkmadan önce birkaç STK mensubuna sunun,
tutarsınız halkın nabzını o zaman. Hep onlara nutuk söylemek değil
marifet. Dirlik içindeel ele demokrasiyi geliştirme sorumluluğu
gerek!