Bir türlü aklımın almadığı işlerden birisi sürekli demokrasi övgüsü ve akabinde sistem tartışması yapılmasıdır. -Demokrasi bu kadar mükemmel bir yönetim biçimiyse sürekli sistem tartışması niye yapılıyor?
Bir türlü aklımın almadığı işlerden birisi sürekli demokrasi övgüsü ve akabinde sistem tartışması yapılmasıdır.
-Demokrasi bu kadar mükemmel bir yönetim biçimiyse sürekli sistem tartışması niye yapılıyor?
En çok demokrasi vurgusu yapanların belli aralıklarla yönetime el koymaları veya el koyanlara destek olmaları anlayan varsa söylesin!
-Bir sorun var amma nerede?
-Cumhuriyet; hepimize öğretildiği şekliyle cumhurun yani halkın kendi kendini yönetmesi, halkın yönetime doğrudan veya dolaylı katılması, değil mi?
Demokrasinin kelime karşılığı da cumhuriyet gibi 'Halk Yönetimi' olarak tanımlanmakla birlikte demokrasi, tanımının ötesinde özgürlük, eşitlik, adalet, emek, refah gibi kavramları içine alan ideolojik bir anlayış olarak insanlara sunulmuştur.
Bundan dolayıdır ki, demokrasiye bilinçli olarak bir kutsiyet yüklenmiş; dokunulmaz, eleştirilemez bir duruma getirilmiştir.
-Yüz yıldır demokrasiyle yönetilen ülkemizde eşitlik, adalet, emek, refah ile ilgili sorunlar niye yaşanıyor?
Bir de emperyalist güçlerin demokrasiyi dillerine pelesenk etmeleri var ya ifrit oluyorum!
Ayrıca, 'Demokrasi Getirme' vaadi ve bahanesiyle ülkelerde iç karışıklıklar çıkararak milyonlarca insanın ölümüne sebep oldular, olmaya da devam ediyorlar.
İnsanlar işine geldiği gibi demokrasiyi kullanıp yönetimi elde ediyor, işleri bitti mi istedikleri gibi hareket ediyorlar.
Adı ister demokrasi isterse başka bir şey hepsi hikaye olup esas olan sistemlerin insan iradesine bırakılmaması güçlü yaptırımlarla insanın iradesinin sınırlandırılmasıdır.
Makam hırsı kadar tehlikeli bir hırs yoktur. Bu hırsa kapılmamak öyle kolay olmayıp Ömer Bin Abdülaziz Hazretlerinin takvasına sahip olmak gerekmektedir.
Aklınızdan ne yapalım, yoksa padişahlığı geri mi getirelim gibi düşünceler gelebilir.
Öyle bir maksadım olmadığı gibi öyle bir şeyin olması da mümkün değil!
Benim için önemli olan bugün yaşadığımız yönetim sorunlarına dikkat çekmek çözümüne yönelik toplumsal duyarlılığa katkı yapmaktır.
Bunun yanında kuru demokrasi övgülerinin boş olduğunu, demokrasinin kutsallaştırılmasının yersiz ve anlamsız olduğunu ortaya koymaktır.
Bir de demokrasiyi kullanarak kapitalist ülkelerin diğer ülkeleri sömürme ve yönetme aracı olarak kullanmasına karşı insanları uyarmak.
Demokrasi söylemlerinde sık sık kullanılan özgürlük, eşitlik, emek, hak, adalet gibi kavramların tuzak olduğunu görelim.
Bu kavramlar çok çok önemli buna itirazımız asla olamaz: ancak, kavramların nasıl, hangi amaçlar için kullanıldığını da iyi görmeliyiz.
En çok kullanılan kavramlardan özellikle ÖZGÜRLÜK kavramı üzerinde duracağım.
Genel olarak özgürlük; 'Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın, düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbest' olarak tanımlanmaktadır.
Özgürlük yukarıdaki gibi tanımlansa da bu tanım gerçek özgürlüğü tanımlamaktan çok uzak, böyle bir özgürlük kişiyi mutsuz edeceği gibi toplumun felaketine de yol açabilir.
-İnsan dediğimiz sorumlu bir akla sahip varlık hayvanlar gibi her istediğini yapabilme serbestliğine sahip olabilir mi?
-Olamaz!
Kaldı ki her istediğini yapabilme özgürlüğü ve imkanına sahip olanlar bir yere kadar istediklerini yapsalar bile bir noktadan sonra yine mutlu olamayacaklar.
Aslında, toplumların yaşadığı travmanın, temel nedeni de gerçek anlamda özgürlüğün ne olduğunu anlayamadıklarındandır.
Dünyevi, sınırsız özgürlükler, kişiyi, doyumsuzluk sarmalı içine hapsedip felakete sürüklemektedir.
İnsan, müthiş bir doyumsuzluk içinde sürekli bir şeyler istemekte hiçbir şey onu doyuramamakta mutlu edememektedir.
Dünyanın yaşadığı bunalımın temelinde hep bu doyumsuzluk sarmalı vardır.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi bu sonsuz emellerin dünyaya yansıması demokrasi aldatması adı altında 'Vahşi Kapitalizm' olarak ortaya çıkmıştır.