Petrol kuyularının sularını kirlettiği denizlerde yüzen, kurtulmak için kanat çırpan, siyah balçık kaplı kuşlar senindir.

Anadolu kadının yüzünden akan yaşta, Gazze’de kucağında minik bedeni el kadar kefene sarılı şehit yavrusu yüzünü döken anne de senindir.

Doğu Türkistan’ın kilim deseni, Suriye’ de enkazlar senindir. Akdeniz’in meltemi, Karadeniz’in coşkun seli senindir. Ateşlerle kavrulan yüreklerde, esen rüzgârda savrulan çöllerin tozları da senindir.

Murisinden kalan emanetine, gönüllere dar gelen sınırların ötesine sahip çıkmak, senindir. Beklenilen diyarlara beklenen olarak, varisine devretmek üzere sahip çıkmak. Senindir.

Bir avuç mirasına sahip çıkmak senin asli görevindir. ‘Mahcup etme beni’ diyen şair de ‘prangalı hükümleri’ de senindir. Bu miras öylesine büyük ki, ‘Bize ne ? ‘deme keyfiyetinde olamayacak kadar, derindir.

Zamanın dayatışında olan bireysellik ve bencillik duygularının bizleri kendi sınırlarımıza hapsetmesine müsaade etmeden, gönlümüzün hudutsuz diyarlarına, huzur gelene değin mücadele vermek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

Alparslan da sensin. Osman da. Nene Hatun da sensin. Kara Fatma da.

Popüler kültür adı altında, zihin emperyalizmine karşı teslim olamayız. Bütün duyarlılıkla insanlık adına zulme karşı sessiz kalamayız.

471 gün orantısız güç ve zulümden binlerce şehitten, on binlerce yaralı ve gaziden, hülasa gözlerimizin gördüğü dünyanın en büyük soykırımlarından birine şahitlik ettik. Bu zulmü zalimi alkışlamadan, zalime ‘Zalimsin!’ diyerek tüm dünyaya haykırmaya gayret ettik. Sahada, masada, akıllarda veya perde arkasında, nerede olduğumuzun önemi olmadan, nerede durduğumuzu bilerek haykırdık. Bunca kayba rağmen şüphesiz bir zafer var ortada. Çünkü İnandık.

Yıkılan evinin tozundan bir avuç alarak öpen baba. Elinde şehit olan yavrusu ve vatanından bir parça tutuyor avuçlarında. Yere eğilip toprağa baş koyarken Allah’ a secdesine mana üzerine mana katıyor. Ve bir mısra geliyor yine aklıma ‘Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.’

Köklerimizden bağlılığımızı anlamak için yetiyor bu sahneleri görmek…

Kör gözlere şifa olsun.

Şimdi mücadelemiz bitmedi, daha yeni başlıyor. Yaraların sarılması, yeniden inşa aşamasında, uluslararası yardım organizasyonlarının güvenli bir şekilde ulaşmasında ve dahi sınırları çizilmiş, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu Filistin devletinin tüm dünya tarafından tanınmasında elimizden gelen tüm gayreti göstermeliyiz.

Ateşkesi gerçek bir zafere dönüştürmek, sağlanacak kazanımlar ile gerçekleşecektir. Sürecin sorunsuz yürütülmesi adına gayretle çalışmalı, kardan aydınlık sabahların muhafazasını sağlamalıyız.

Savaşa girdiği her yerde konvansiyonel gücü harici kaybetmiş olan Küresel Güç, adım attığı yerde adalet ile kan durduran bir Türkiye. Değişmez müttefik olarak görüp oyunda kalmaya devam etmek istiyorsa bu coğrafyada Türkiye ’siz olmayacağını anlayarak yoluna devam edecektir.

İçerde muhalefet elinde kırmızı kartlar gibi mükemmel bir proje ile geze dursun, dışarda elinde kırmızı kartla gezen bir Türkiye manzarası var. Orta doğuda kan duracak ise Türkiye’nin müdahalesi ile duracak. Balkanlar’da veya Doğu Avrupa’da barış olacaksa Türkiye’nin eli ile olacak.

Önce Karabağ, sonra Suriye, şimdi Filistin. Küllerimizden doğan etnik kökenlerden bağımsız bir millet uyanıyor. Tarihin kalemi bir kez daha necip milletimiz elinde yeniden yazılıyor.

Bize ne diyenlere inat artık Türkiye’nin olmadığı bir plan içerisinde hiçbir coğrafyada sular durulmayacak. ‘Türkiye beklenendir.’ Sözü ile dalga geçenlere inat adım attığımız her yerde iyi ki diyenler karşılayacak…