Allah insanoğluna ruh vererek, iyilik, güzellik ve doğruluğu öğretti.

İmtihan olsun diye de nefisleri yarattı.

Biz kişi olarak bu iki cenderenin arasında mücadele ediyoruz.

Ruhlarımız ki, Allah’a kulluk için söz verdi. O bunun mücadelesinde…

Amma nefisler, yaşamak, üremek için her şeyi kendi çıkarına yorumluyor.

Buna da şeytan yardım ediyor. O halde nefislerin azgınlığından korkmak lazımdır.

O kadar ki ? Evdeki kavgalardan, sokaklara, sokaklardan,

Devletler arası savaşlara kadar bütün sebep nefislerdir.

O halde toplumun huzursuzluğu, mutsuzluğu nefislerin kavgasındandır.

               ***

Nefislerin en zor baş geldiği işler, nefsin özü olan paradır.

Kişiler paraya karşı zayıf, dayanaksız ve teslimiyetçidir.

İkinci sorun güzel kadın veya zinadır. Nefisler buna karşı da çok hassas ve zayıftır.

Tabii ki üçüncü sorun da makam, mevkidir. Kişiye padişah ol desen ret edebilir mi?

Vali, müdür ve hatta muhtar ol dersen de…

Demek ki bizim içimizde başkalarına hükmetmek,

Yahut kendini herkesten üstün görmek duygusu, yaradılışımızda vardır.

Bunun sonucu mutsuzluktur.

İman sahibi kimseler, genelde bu yaptıkları kötü işlerden veya haramlardan pişman olurlar.

               ***

Tabii ki, nefsin belasından kurtulmak, toplumca huzurlu olmak da mümkündür.

Bu da Yaratan’ın verdiği kullanma kılavuzuna(Kuran’a) uymak,

Onun emir ve yasaklarına sıkı sarılmaktır.

Madem ki içimizde nefsimiz var, gene de yanılmak mümkündür.

O zaman da kurtuluşa ermek, Allah’ın emri olan son ve rahmet olan peygambere uymak,

Onun prensiplerini uygulamak, onu taklit etmektir. Peki, Mümkün müdür?

Tabii ki, elbette mümkündür.

İşte bize yol gösteren rehberlere, O (sav) nun yolundan gidenlere de uymak yeterlidir.

Bunun için gayret sarf etmek gerekir.

Yani okumak bilmek ve tatbik etmektir. Buna eğitim diyoruz. Yani terbiye…

Onun için İslam toplum hareketlerini teşvik etmiş, camiye, cumaya gitmeyi tavsiye etmiştir.

O halde nefisleri başıboş bırakmak olmaz. Yapısı gereği hemen sapıtır.

               ***

İslam da insanları bir düzene sokmak,

Belli makam ve mevkilerini, cemiyetteki yerini tespit etmek, önemlidir.

Herkes yerini ve haddini bilmelidir. Bunu İslam, ilim ve takva ile tespit etmiştir.

O halde üstünlük takvadadır.

Ama bir ayrıntı bu sisteme yardım ediyor.

O da dünyada sadece Türk milletinde olan Abilik, Ablalık kurumu…

Türk milleti, yaşça büyük olana ilave yetki vermiştir.

Cemiyeti yönetmede bu kurum diğer sosyal sistemlere yardım eder.

Yani küçükler, büyüklerine saygı gösterip, herhangi bir suçu işlemede onlardan çekinirler.

Toplumda böylece kendi kendine bir düzen kurulup, toplumu rahatsız eden fiiller az işlenir.

İşte Türk milletindeki bu özellik başka milletlerde olmadığı için,

Türkler binlerce sene dünyaya hükmetmiştir.

İnsan nefsi ile baş başa kalınca şeytana uyabilir. Haramlar işleyebilir.

Başka üstün kişiler onu denetlediği için nefsin azgınlıkları  kontrol altında olur.

               ***

Bir önemli olay da hukukun hakimiyetidir. Yani bütün kurumlar, devlet, STK lar ve aile buna uymalıdır.

O da kul hakkıdır. Kişinin hakkı bütün olarak İslam da en iyi korunmuştur.

Aile de, cemiyette, ister Müslüman, ister kafir, isterse hayvan hakkı olsun teminat altındadır.

Bütün bu sorunların çözümü önce kişinin nefsini dizginlemesidir.

Onun için İslam’da tasavvufun yeri çok değerlidir…

Kişi mutlu olacaksa önce sabır, kanaat ve sonra da şükredici olmalıdır.