ÖTEKİLEŞTİRME RUHU
Millet düşmanlarının kullandığı en önemli nifak kaynağı ötekileştirme ruhu. Destan kültürümüzde ve kanla yazılı tarihimizde kayıtlı bu gerçek. Kültürümüzdeki nefis terbiyesinin önemini dile getiriyor türkülerimiz. Ama ne yazık ki aydınlar, okumuşlar esir oldu hep nefsine. Ne acılar çektik bu yüzden! Kan, gözyaşı döke döke ağıtlar yaka yaka geldik bu günlere. Ancak ders alamamışız ki hâlâ kurtulamıyoruz ötekileştirme ruhundan. Bu köşede çok yazdım milletçe yaşadıklarımızı. Bu günlerde ekran tartışmalarındaki ötekileştirmeleri dinlerken bir hatıram geldi aklıma.
Eğitim yöneticiliği masamda otururken iki kız kardeş öğrencim ziyaretime gelmişlerdi. Biri son derece dekolte giyinmiş, diğeri tesettüre girmişti. O yıllar başörtüsü sorunu hiç gündemden düşmüyordu. Samimiyetle cevap vermelerini isteyerek sordum onlara. Aynı aile içindesiniz ama giyim tarzınız birbirinden çok farklı. Bu ikiniz arasında bir sorun yaratıyor mu hiç?
Tesettürlü gülümsedi. Ben de önceleri kardeşim gibiydim Hocam. Ancak rüyada çok korkuttular beni, vahşi bakışlı yabancı erkeklerin kem gözleriyle karabasan çöküp duruyordu üstüme hep. Uyanıp kendime gelene kadar kıvranıp duruyordum yatağımda. Sonuçta kem gözlerden sakınıp günahkâr olmayayım duygusuyla rahatladım. Kimse beni zorlamadı Hocam! Örtünme inancım, bu rüyalarım!
Genç kızlarımızı buna benzer çeşitli duyguların etkisiyle edindikleri inancından soğutmak mümkün değil diye düşünmüştüm o zaman. Olan bitene bakılırsa yaramadığı sonradan görüldü. İkna odaları kuruldu onlar için vesayet yanlısı hocalarca. İktidarlar geldi gitti ama olmadı bir türlü. Yakın zamandan beri de tahammül ve hoşgörü kültürü geliştirme çabası sürüyor. Lakin ötekileştirme ruhundan henüz kurtulabilmiş değiliz. Yalnızca yaşam ve giyim tarzı değil sorun. İnanç, siyaset, sanat…her alan yazık ki ötekileştirme ruhu taşıyanların baskısı altında. Eski bir filmle son günlerin yeni dizisini kıyaslayalım:
Sen Anlat Karadeniz dizisindeki sorunlara rahatlatıcı çözümler getiren Hoca, insanî değerler eğitimiyle yürekleri yumuşatıyor. Hocalara saygıyı artırıyor. Ancak rahmetli Kemal Sunal’ın filminde bir sahtekâr hoca var ki dinden soğutuyor. Yıllarca bu tür hocaları servis ettiler ünlü sanatçıların filmlerinde değil mi? Niye? İnsanlara birbirini ötekileştirme ruhu vermek için. Bu ruhun uzun süreçte telkin edilmesi, laiklik ilkesine sığınmayla yürütüldü. Süreci görür de boş durur mu emperyalist?
28 Şubat vesayeti yaratabilmek için şeyh, mürit, örtülü kadın üçlemesinden oyuncularla laik ülkede din devletine yelken açıldı senaryosu yazıp ünlü medya yazar ve programcılarına servis ettirdiler. Bu senaryonun iç yüzü sonradan anlaşılmadı mı itiraflardan? O senaryoda görev alanlar bunun farkında mıydı, değil miydi? Bunu doğru değerlendirmek çok önemli. Hâlâ aynı ünlü yüzlerin değişik fikir maskeleri altında ötekileştirme mücadelesi sürdürmesine dikkat! Hangileri emperyalist servislerin ajanı, hangileri ötekileştirme ruhuna farkında olmadan piyon oluyor, nasıl ayırt edilebilir ki?
Yılmaz Özdil, M.Kemal adında kitap yazmış. Karşıt görüşlülerce tartışılıyordu geçen gün ekranda. Atatürk’ü anlattığı bu kitabını eleştirenlere çatlasanız da patlasanız da sözünü kullandı mı kullanmadı mı? Çağdaş bulmadıklarına karşı böyle nispet yapması aydın sorumluluğu öyle mi? Ne acı! Kim çatlayıp da patlayacak? Açık bir ötekileştirme ruhu bu. Var mı Atatürk’ün böyle bir söylemi hiç? Aydın tahrik etmez, gönüller kazanarak benimsetir kendini. Hele bu devirde genel yargılarla özele girmez.
Ötekileştirme telkinlerinin bir süre etkisinde kalan dünyaca ünlü sanatçımız Fazıl Say’a konser sonrası Cumhurbaşkanı senin adın bundan böyle Necip Fazıl olsun dedi. Ne demek bu? Hayranı olduğum şairle seni aynı değerde görüyorum demek değil mi? Bir sanatçı da Türk Sanat Müziğini evrensel bir başarıya götürseydi, adı da Hikmet olsaydı muhalefet lideri, onun konserine gidip senin adın bundan böyle Nazım Hikmet olsun der miydi? Şu soruyu soralım vicdanlarımıza ve iyice düşünelim:
1980 öncesi sağ sol çatışması senaryosuna bu iki şairin şiirlerini kim,niçin,nasıl edebiyat yaptırmıştı? Aklımız, emperyalist güç diyorsa rekabet adına ötekileştirme ruhu telkin edici sözler de ona senaryo yazma kaynağı olur da demeli. Senaryolarında el ele demokrasimize engel roller almamalı hiçbir aydın. Siyasî muhalif de rekabet için sadece neyi, nasıl yapacağını anlatmalı. Şu halk türkümüzle seslenelim gönlümüze ve bu gözle bakalım hep makama, mevkiye, her türlü dünya nimetine:
Gel ha gönül havalanma; engin ol gönül, engin ol!
Dünya malına güvenme; engin ol gönül, engin ol!