Siyaset arenasında hareketli günler yaşayan Almanya'da, Olaf Scholz güven oyu alamaması sebebiyle gündeme gelmişti. Gazeteci Hasan Birgül, Almanya'da son zamanlarda yaşanan bu hareketliliği, İstiklal Gazetesi'ne yorumladı.
Avrupa’da demokrasi için oldukça uzun bir siyasi döneme sahip olan, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in 16 yıl boyunca ülkeyi yönettiğine değinen Şengül, Merkel’in AB ve Almanya siyasetinin bir nevi retoriğini değiştirdiğini belirtti. Şengül, Merkel’in başbakanlığının sadece Almanya’da değil, Avrupa’da ve transatlantik ittifakta da adeta bir istikrar abidesi olarak bilindiğini ancak, Merkel’in aslında en büyük başarısının popülist liderlerin ve güçlü karakterlerin egemen olduğu bir dönemde, kendi isteğiyle ve sistemin kuralları içerisinde kalarak ayrılabilmesi, olduğunu söyledi.
“MERKEL KENDİNİ AZAD ETTİ”
Merkel’in kendini adeta azat ettiğini ifade eden Şengül, “Merkel ideolojik uçlara yönelmekten kaçınmış; küresel boyutta da söylemleri önem arz etmiştir. Alman milliyetçiliğini değil, Avrupalılığı öne çıkaran pragmatik politikaların mimarı olmuştur. Merkel, siyasette, özellikle de uluslararası siyasette ilkeleriniz olabilir fakat asıl önemli olan çözümdür ve ortak çıkarlardır anlamına gelen politikaları ön plana çıkarmıştır.” açıklamasını yaptı.
Şengül, Merkel’in hiçbir zaman ‘ben’ politikası izlemediğini, onun hep ideolojilerden uzaklaşıp, mantıklı, konunun bütün taraflarını tatmin edecek çözümler üretmeye çalıştığını belirterek, Merkel’in tam da bu sebeplerden dolayı, bütün dünyada sessiz fakat hep saygı ile anılacak bir lider olmayı başardığını açıkladı.
Merkel’in görevden ayrılması ve yerine Olaf Scholz’un gelmesinin Almanya ve Avrupa için olumlu sonuçlar doğurmadığını söyleyen Birgül, bunun nedenini, Rusya ve Ukrayna savaşındaki ABD müttefikliği ve tehditkar hamlelerle, Merkel’in inşa ettiği dış politika dengesinin bozulması olarak açıkladı. İç siyasette istikrarın korunmadığını vurgulayan Şengül, Merkel güzellemesi yapmadığını, onunda harika olmadığını ekleyerek, “Merkel güzellemesi yapmıyorum. Fakat, şu an inanılmaz bir belirsizlik süregeliyor. Bildiğimiz üzere yaklaşık 1 ay önce, medya Olaf ’ın sırrını ortaya çıkarttı ve bu yüzden koalisyon dağıldı. Maliye Bakanıyla dönem ters düşse de bu kadar pervasız bir durumla karşılamadılar. Almanya genellikle koalisyon hükümetleriyle hareket ediyor. Fakat şimdi durum çok partili bir durumu gözler önüne seriyor.” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde Almanya’da yaşanan Noel pazarı saldırısına da değinen Şengül, bu olayı iç güvenliğin ne kadar etkisiz olduğuna bir emsal olarak gösterdi.
ABD ONA “APTAL” DİYOR
Scholz’un güven oyu alamamasını da hatırlatan Birgül, “Güven oyu alamamış bir Başkan, AB tarafından ciddiyeti halen tartışılıyor. ABD, ikili ilişkiler de ‘’Aptal’’ diye hitap ettiği bir Olaf Scholz portresi bize zaten yakın geleceği göstermiş oluyor.” ifadelerini kullandı.
Koalisyonun dağılma sebeplerini yorumlayan Birgül, Almanya'daki 3 partili koalisyon hükümetinin, 8 Aralık 2021’de göreve geldiğini ve 2025 Federal Meclis seçimlerine kadar sürmesi planlanılan, 3 partili federal hükümetin işlevini kaybettiğini söyledi. Almanya’nın derin bir ayrışmanın siyasi handikabını yaşadığını söyleyen Birgül, “Başbakan Olaf Scholz’un üyesi olduğu Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratik Partiden (FDP) oluşan koalisyon uzun bir süredir ekonomik ve siyasi gerileme trendini sürdürüyordu. Son olarak haziranda Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde ve eylülde Almanya’nın doğusundaki 3 eyalet meclisi seçimlerinde, koalisyon partileri ciddi gerilemeler yaşadı. Yeşiller Thüringen’de, FDP ise hem Thüringen hem de Saksonya eyaletlerinde seçim barajını dahi geçemedi ve ilgili eyalet meclislerine giremedi.” açıklamalarını yaptı.
2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından Almanya'da patlak veren enerji krizinin, artan enflasyonun ve devam eden ekonomik durgunluğun, koalisyonun içindeki hoşnutsuzluğu daha da derinleştirdiğini ifade eden Birgül, koalisyonun çöküşüne yol açan asıl etkenin, FDP Genel Başkanı ve Federal Maliye Bakanı Christian Lindner’in 1 Kasım’da açıkladığı "Temel Ekonomi Belgesi" olduğunu dile getirdi. Birgül bunun sebebinin ise, bu belgenin, diğer koalisyon ortaklarının kabul edemeyeceği, farklı ekonomik politikalara dayanan içeriklerle dolu olduğunu belirtti.
Konuyla ilgili örneklendirme yapan Birgül, yüksek gelirlilerden alınan spesifik bir vergi olan dayanışma ödeneğinin düşürülmesi veya sosyal ödemelerde kısıtlamalara gidilmesi gibi önerilerin bu hususta dikkat çektiğini vurguladı. Öncesinde Maliye Bakanı ve Başbakan'ın ekonomi çevreleriyle ayrı ayrı toplantılar gerçekleştirmeleri de koalisyonun sonunun yaklaştığı görüşünü bizlere gösterdiğini söyleyen Birgül, medyanın olayı birinci ağızdan yani Başbakan’dan duymasını, “Bence de Maliye Bakanı olarak gurur kırıcı olmalıdır. Koalisyon, istikrarsızlık ve güvensizlik ortamında ancak bu kadar dayanabildi.” diye yorumladı.
Birgül sandıktan çıkacak sonuç hakkında da yorumlarda da bulunarak;
Alman Hükümetinin yani Olaf ve koalisyonun güven oyu alması şok etkisine sebep olurdu dedi. Diplomatik çevreler bile sırtını bu koalisyona dönmüşken, halkın zaten asla bu koalisyona güvenmediğini belirten Birgül, bunun en başlı sebeplerinden bir tanesinin Angela Merkel’in cesurca ve kararlı adımlarının bu koalisyonda görülmemesi olduğunu ve Merkel’in gölgesinde kalınmasının durumu zorlaştıracağını söyledi. Genel siyasi anlamda şu an net bir tablo göremediğine değinen Birgül, “Bunu görmememin sebebi ise gerçekten de Alman siyasetinde bazı dengelerin net olarak bozulduğudur. Ekonomi çevrelerinin de erken seçim kararını olumlu karşıladıkları, ancak Mart 2025’e kadar sürecin uzaması olasılığına eleştirel yaklaştıkları da belirtilmelidir.” açıklamalarını yaptı.
Birgül, 3 yıldır koalisyondaki görüş ayrılıkları sebebiyle süren gerginliklerin erken seçimle sonlandırılacağı ümit edildiğini, ancak şimdilik belirsiz bir erken seçim tarihine kadar istikrarsızlıkların sürmesi ve buradaki kırılganlıkların seçim kampanyası kapsamında diğer partiler tarafından eleştirel olarak ele alınmasının da muhtemel olacağını ifade ederek,
“Erken seçim sonrası yapılacak koalisyon görüşmeleri akabinde yeni hükümetin kurulmasının da aylar sürebileceği unutulmamalıdır. Bilhassa 3 koalisyon partisi arasındaki geçmişe dönük suçlamaların dozunun artması da beklenebilir. Scholz’un şimdilik partisi SPD’yi kısmen kendi içerisinde birleştirme eğiliminde olduğu ileri sürülse de sürecin uzamasıyla birlikte Başbakan'ın inandırıcılığının da yeniden sorgulanması muhtemeldir.” yorumlarında bulundu.