Dünyada bilimin açıklayamadığı iddia edilen, hala sırrını saklayan birçok olay bulunuyor. Bazıları dosyalar halinde gizemi çözülemeyen olaylar olarak saklanırken bazıları sadece dilden dile günümüze kadar gelmiş durumda.
Dünyada bilimin açıklayamadığı iddia edilen, hala sırrını saklayan birçok olay bulunuyor. Bazıları dosyalar halinde gizemi çözülemeyen olaylar olarak saklanırken bazıları sadece dilden dile günümüze kadar gelmiş durumda. Bugün size dilden dile bir efsane olarak dolaşan Medusa'nın Osmanlı ile alakasına değineceğiz. Hayata çok güzel bir kadın olarak başlayan Medusa, Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavardır. Medusa, biriyle iyi arkadaş olduğunda ise gözleri hemen beyazlaşır ve onu taş yapar. Ancak Perseus kafasını kestiğinde ölür. Medusa'nın Bu kesilen başı Şu an Yerebatan sarnıcındadır. Rivayet odur ki; 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet'in huzuruna, Venedik'ten, İtalyan asıllı bir heyet gelir. Sultan'a sunmak üzere, birçok değerli hediyeler vardır yanlarında. Araya hatırlı kişileri, elçileri aracı yaparak, Fatih Sultan Mehmet ile ısrarla görüşme talep ederler. Padişah, gelen bu heyeti, onca rica ve minnete rağmen huzuruna kabul etmez. Elçilerle görüşmesi için Vezir-i Azam'ı görevlendirir. Venedik'ten gelen bu heyet, çaresiz, Vezir-i Azam ile görüşürler. Görüşmenin konusu: "Sultanahmet'te bulunan Yerebatan Sarnıcı ve içinde bulunan hazine" ile ilgilidir. Görüşmenin konusu oldukça ilgi çekicidir. Hazineden bahseden heyet, Vezir-i Azam'a hazinenin yerini söylemez… Hazinenin yerini söylemek için şu şartı öne sürerler: 'Hazinenin yerini, sadece Padişah'a' söyleyeceklerdir. Bunun için, tekrar Padişah'tan görüşme talebinde bulunurlar. Vezir-i Azam, heyet ile aralarında geçen konuşmaları Padişah'a aktarır. Fatih Sultan Mehmet Han'ın siyasi dehası bilinmektedir. 'Bu işin içinde bir iş olabilir,' diyerek heyetten bir temsilci ile görüşmeyi kabul eder. Belirlenen tarihte, seçilen temsilci, Fatih'in huzuruna çıkar ve şunları anlatır:'Yerebatan Sarnıcı diye bilinen mekanın içersinde bir hazine vardır. Hazine denilen şey; altın, gümüş, mücevher gibi maddi değeri olan şeyler değildir. Hazine, özel yapılmış bir lahit ve lahdin içindeki cesettir.'Bu lahit ve içindeki ceset, Venedikli elçiye göre, 'hazine değerindedir.' Cesedin ise 'Medusa' diye adlandırılan efsanevî kişiye ait olduğu belirtilir. Bu ceset, mumyalanmış haldedir, Medusa diye tabir edilen saçları yılanbaşı ile yaratığı andıran bir şekildedir. Fatih Sultan Mehmet Han'dan talepleri ise; 'kendileri için çok önemli olan bu lahdi ve içindeki cesedi' gelen bu heyete vermeleridir. Bu lahdin ve içindeki cesedin kendilerine verilmesi karşılığında da, Fatih'e birçok şey önerdikleri bilinmektedir.'Venedik'ten gelen elçilerin Hıristiyanlarla bir alakası olmadığı, gizemli, paganist bir tarikatın üyeleri olduğu' bilgisi de vardır. Bundan sonrası hakkında pek bir bilgi bulunmamaktadır… Fatih Sultan Mehmet'in bu lahdin, çıkarılıp çıkarılmamasına izin verip vermediği ile ilgili sır bilgiler Abdülhamid Han'a kadar ulaşır. Abdülhamid Han, bu eksik kayıtları büyük bir ilgi ile takip eder ve işin ehillerine de konuyu incelettirir. Abdülhamid Han'ın bu işle ilgilenerek takip etmesi, Medusa ile ilgili olarak, tarihi yanlışların önüne geçilmesini sağlamıştır. Sultan'ın uzak görüşlülüğü sayesinde, maksatlı olarak çarpıtılan bazı bilgilerin, doğru bir şekilde günümüze kadar ulaşması temin edilmiştir. Sultan Abdülhamid Han'ın, gizemli olaylara, sırlı hikayelere olan ilgisi bilinmektedir. Sherlock Holmes'in hikayelerini, İngilizceden Osmanlıcaya çevirttiği, okuduğu ve kütüphanesine koyduğu yine Homeros'un, İlyada ve Odysseia isimli eserlerini de aynı şekilde çevirtip, okuduğu bilinmektedir. Abdülhamid Han'nın, Medusa ile ilgilenmesinin sebebi, Sultan'a, bu konu ile ilgili olarak yine birkaç elçinin geldiği, Vezirlerine, Yerebatan Sarnıcı'ndaki hazine ile ilgili bir şeyler fısıldadıkları, bu konuya olan ilgisini daha da arttırmıştır. Abdülhamid Han, Devlet-i Âliye'nin bunca işi arasında, bu konuyu da ihmal etmemiş, görevlendirdiği birkaç kişi ile bu konunun iyice araştırılmasını sağlamıştır. Medusa ile ilgili olarak gelen heyetle, Sultan'ın vazife verdiği görevliler temasa geçmiş, edinilen bilgiler Padişah'a rapor edilmiştir. Araştırma neticesinde, gelen kişilerin kimlikleri ve ait oldukları teşkilatı öğrenen Sultan Abdülhamid Han, bu heyetin taleplerini geri çevirmiş ve heyetten aktarılan bilgiler doğrultusunda da bu lahdi çıkarmaya karar vermiştir. Abdülhamid Han'ın görevlendirdiği bir heyet, Derviş'in emri altında 'Medusa' ile ilgili çalışmaya başlamış, bu ekibe Yıldız İstihbaratı'nın en seçkin üyeleri de eşlik etmiştir. Önümüzdeki hafta kaldığımız yerden devam kalın sağlıcakla