KÜLTÜR VE TÖRE GEREĞİ
Kartarı(2014), “Her kültürün paradigmasında öğrenme, kültürün beklendik davranışlarına göre şekillenir. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika toplumlarında oyunlar rekabet ve yarışma temeline dayanır. Türk kültüründe ise oyunlar daha çok çocuğun yaşama uyumunu, birlikte karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde yaşamalarını sağlar. Amerikan kültürünün üyeleri iletişimde bireyci yönelimleri üstün tutarken Türk kültürü üyeleri, grup içi uyum ve ahengi korumaya yönelik iletişim biçimlerini kullanır. Bu duruma göre başka toplumlardan çevrilip eğitim sistemine uyarlanan programlar, protez bir özellik taşır. Kültürle bütünleşmeyen ve kültürel dinamiklerden destek alamayan eğitsel faaliyetler, doğal olarak başarısızlığa mahkum olur.” diyor.
Bu konuda Markus ve Kitayama (1991) yazdıkları makalede kültürel farklılıkların, bireylerin benlik algılarında, motivasyonlarında, çevreyi algılama ve anlama yaklaşımlarında, öğrenme ve öğretme yöntemlerinde farklılıklara sebep olduğunu ileri sürerler. Örneğin ABD eğitim modeli, Japon gerçekleri ile örtüşmemektedir. Öğrenmenin yolu, şekli ve süresi kültürden kültüre farklılaşır. Bazı toplumların üyeleri belleğe, bazı toplumların üyeleri ise mantığa dayalı olarak kolayca öğrenir. Bazı toplumlarda görerek bazı toplumlarda ise yaparak daha kolay öğrenilir. Bu yüzden bir ülkede başarılı olan eğitim sistemini başka bir kültürde uygulamak her zaman istendik düzeyde olumlu sonuçlar vermeyebilir. (Kaynak: Yönetimin Pin Kodu- Prof.Dr. Necati Cemaloğlu)
Bizde Tanzimatta başlayan yenileşmeler, hep Batı karşısındaki kompleksin baskısı aldında kaldı. Her yeniliği eğitim sistemine monte etmeye çalıştık ve ne olduğu belli olmayan, birbirinden kopuk bir hantal yapı ortaya çıktı. Cumhurbaşkanının deyimiyle millî ve yerli, yani bizim olan değerlerle yapılandırma yapamıyoruz hiçbir alanda. Akademisyenlerimiz yabancı bilim insanlarının araştırmaları ile bize sistem sunup duruyorlar. Sonuç yığın bilgiye boğuluyoruz böylece ama icraat yapamıyoruz.
Eğitimciliğimin 40.yılındayım. Millî ve yerli araştırma-inceleme laboratuvarları, çalışma alanlarımız hâlâ yok. Al monte et mantığı yürümedi, kendimize gelelim diyen çıkmıyor. Şimdi MEB başında bir bilim insanı var ve güzel laflar ediyor da icra aşamasında nasıl bir direnişle karşılaşacak tahmin edebiliyorum. Daha önce Gazi Kolejini de TTK Başkanlığını da bırakıp gitmişti, yine gitmez inşallah! Hayırlısı…
Sadece eğitim alanında mı sorun? Her alanda millî ve yerli icraat zorluğumuz var. En önemlisi de her alana yön vermesi gereken siyasetçiler, demokrasi adına hesabî sen ben çekişmelerine esir düşüyor. Aklın yolu bir diyemiyoruz bir türlü. Millî ve yerli duruşta bütünleşemiyoruz. Herkes hesap peşinde!
MHP lideri Devlet Bey muhalif uyarılarını sürdürürken millî ve yerli duruş sahneliyor şimdilerde. Bravo! Doğru değilse bile yaptığı parça pinçik olmayı engellemiyor mu Allah aşkına? Kültür ve töremizin gereğini yapıyor. Töre Titriyor yazımda birleşin çağrımı destanlarımızdan alıntılarla gösterdim. Kurban olayım gören göze!
Bahçeli millet oyunun destansı liderine bağırıp çağırırken 40 vekil kaybetti. Zaafa düştüğünü düşünerek onun liderliğini düşürmek isteyenler, bunu başaramayınca büyük bir yanlışlıkla çareyi ayrılıkta gördüler de ne oldu? Milletin sağduyusu ona oyuyla sahip çıkmadı mı? Bu mesaj ülkücülere birleşme çağrısı değil mi?
Kayı bayrağını amblem yapan İYİ lider, tarihçi olduğu halde niye görmez birleşmenin gereğini. Belli ki kimliğiyle kendini lider kabul edenler var ama bu liderlik gücüyle millet için yepyeni aklın yolu bir politikasında Devlet Bey’le bütünleşmesi gerekmez mi? Andımız tartışması gibi birçok konuda ayrılığa rağmen görüşler örtüşmedi mi? Hanım nezaketiyle Devlet Bey’i millet yolunda ikna etme gücünü kullanmayı niçin denemedi de ayrı düştü? En azından bunu denediğini millete göstermesi gerekmez miydi?
Ülkeyi komünizme götürüyormuş gibi yapan bizi çeşitli fraksiyonlarla iş savaşa sürükleme senaryosunun yazarı böl ve yönet emperyalizmine rahmetli başbuğun önderliğinde göğsünü siper edenler, yoksa Göktürk Destanı’ndan bîhaber mi? O, iktidarların yanında durarak devlete sahip çıkma politikası gütmemiş miydi? Ayrılıktan yarar ummak, destanlarımızda mı yazıyor, tarihte mi? Ayrılıktan zor belleme ölümü diyen Şair Karakoç’un alev titreten sözünü dinlemezler de niye kolay bellerler ayrılığı ölümden?Ayrılık daha zor değil mi?
Olan oldu bu zamana dek, yanlışın neresinden dönülürse kârdır. Millet ülkücülerin birleşmesini istiyor. Millet aşkına duyun bu talebi, hissedin de alev misali titresin yüreğiniz! Böylece daha büyük bir güçle iktidarı daha iyi etkilersiniz. Lüks yatırımların yerine, teknoloji ve üretim ekonomisine geçmesi için birlik gücünüzle iktidarı daha kolay zorlar; dostu sevindirir, düşmanı-haini yıldırırsınız.
Kültür ve töre gereği birleşme güç edinme demek değil mi? Oğuz Destanı’nda açıkça böyle yazmıyor mu? BİRLEŞİN de iktidarı kucaklayıp sarıp sarmalayarak hata yapamaz hale getirin. Millî ve yerli eğitim sistemini kurmaktan başlayıp her alanda söz sahibi olun böylece. Haydi!