KADEMeli Muhafazakar Feminizmi
Ilımlılaştırma Türk toplumunu ayakta tutan
toplumsal değerlerin ve ataerkil aile yapısının keskin sınırlarını
yok ederek, kadınları feminizm dinine çağıran sahte elçiler neyi
amaçlıyor?
Peyami Safa, “Eğitim-Gençlik-Üniversite” isimli eserinde şöyle
der:
“Bir milleti yok etmek isterseniz askerî istilâya lüzum yoktur.
Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve
dolayısıyla mânevî değerlerini, ahlâkını soysuzlaştırmak kâfîdir.”
İşte mevzu olan bu harbin tam ortasındayız bugün. Batı toplumsal
dizaynını planladığı müslüman ülkelere bizzati değil, vekaleten
ittifaklar kurduğu yerel aktörler vasıtasıyla muktedir olmaya
çalışmaktadır.
Eceler, İlaydalar ve Sibellerin feminizmi tek başlarına geniş çaplı
bir taarruz için ehemmiyet arz etmez.
Ancak Beyzaların,Fatmaların, Şeymaların ve Sümeyyelerin feminize
edilmesi Türk Aile Yapısını yıkmak üzere vurulacak sessiz darbenin
en büyük alametidir.
Günümüz üniversite ortamı, maalesef batının toplumsal dizayn
laboratuvarları haline gelmiştir. Gelecek nesillerimizin kampüs
içerisinde kimliksizleştirilmesi ve damarlarından aşırı dozda
popülerizm zerk edilmesiyle gençlerin islamiyet metabolizmaları
iflas edilmekte ve gençler dışarıdan gelecek en küçük saldırıya
dahi mukavemet gösteremez hale getirilmektedir. Sabah evden
besmelesiz çıkmayan evlatların 6 ayda Marksizm, Sosyalizm ve
Komünizm batağına sürüklenmeleri de çökertilen islami bağışıklık
sistemlerinden kaynaklanmaktadır. Zehirlenen her müslüman evladı
onların planlarında kullanılmak üzere nitelikli birer elçiye
dönüştürülmektedir.
Kuranı kerimde Araf suresinde geçmekte olan bir hususu sizlere
nakletmek istiyorum;
Este'izü Billah
“Öyle ise” dedi, “Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de
onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup
oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh
sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu
kuracağım, Sen de onların ekserisini şükreden kullar
bulmayacaksın!” (A'raf, 7/17)
Şeytanın soldan yanaşmasına bağışıklığı olan bizler, Şeytanın
sağdan yanaşıp bizleri yıkacak söylemler ve kavramlarla
zihinlerimizi işgal etmesine karşı çıkamıyoruz.
AİLE ÇÖKERSE TOPLUM ÇÖKER
Feminizmin en büyük hedefi
ve ortaya çıkarılış gayesi Aile kurumunu ortadan kaldırmak,
kadınları eşcinsellik sapkınlığına sürüklemektir.
Feminizmin bu yolda kullandığı en büyük argümanlarsa kadına
şiddetten erkek düşmanlığı çıkarmak, çalışan kadın, sosyalleşen
kadın, siyasetçi kadın nitelendirmelerinden de kadınsız aile yani
aile kurumunun yok edilişi. Bir toplumun ailedeki anne kavramını
yitirmesi ile topraklarını kaybetmesi arasında hiç bir fark
görmeyecek kadar önemli bir yerdedir kadın.
KREŞ NESLİNİN ANNE ÖZLEMİ
Belki ziyadesiyle
eleştirileceğiz bu ifade için, ama şunu çekinmeden söylemek
isterim; Yoğun mesaiyle çalışan Müslüman kadınlar bu yoğun mesailer
sonrasında nesil yetiştirme kabiliyetlerini kaybetmeye
başlamaktadır. Bireysel şartlar, istisnai durumlar bu genel kuralı
aşamaz. Dedem ve onun kuşağı öncesi Anadolu insanının kadim
görevlerinden biride Vatanına Milletine Bağlı, Hayırlı Evlatlar
Yetiştirmekti. Bunun içinde en büyük memur çocuğun ilk öğretmeni
olan annesidir. Anadoluda Hanımlar tarlaya gittiklerinde dahi
çocuklarını getirip ya saman balyalarına oturtur, yada tahta
beşiklerinde onları yanlarından ayırmazlardı. Bugün o en
değerli zamanları kreş adlı dört duvar arasında sürü psikolojisiyle
çocuk yetiştiren kurumlara bıraktık.
Bir kadının ailesine zaman ayıramayacak derecede meşguliyete
girmesi yaptığı şey hayır dahi olsa aileyi zedelediği için makbul
bir davranış değildir. Fatihler,Yavuzlar,Selahattinler yetiştirmek
için, hobi olarak çocuk büyüten annelere değil, hayatını evladına
adayan annelere ihtiyacımız var.