Bugüne kadar Barış Pınarı Harekatıyla ilgili bir hayli yazı kaleme alındı. Söylenmesi gerekenler fazlasıyla söylendi. Bu sebeple tekerrür mahiyetinde bir yazıdan ziyade, farklı bir noktaya dikkat çekme hususunda bir yazı kaleme almaya çalıştım.


Bugüne kadar Barış Pınarı Harekatıyla ilgili bir hayli yazı kaleme alındı. Söylenmesi gerekenler fazlasıyla söylendi. Bu sebeple tekerrür mahiyetinde bir yazıdan ziyade, farklı bir noktaya dikkat çekme hususunda bir yazı kaleme almaya çalıştım.

Dün magazin muhabirliği yapan bazı adamların, bugün Televizyonlarda haritalar üzerinden 40 yıllık Ortadoğu uzmanı edasıyla bir şeyler anlattığına şahit olmuşsunuzdur. Bakkala ekmek almaya bile gönderilmeyecek bazı adamların, bugün Basın Yeleği ve miğfer kuşanıp harekat bölgesine gönderilmesini de siz okuyucularımızın takdirine bırakıyorum. Ve Liyakat Sahibi Vatan Sever Gerçek Gazetecilerin Bir gün Hak Ettikleri Yerlere Gelebilmelerini Ümit ve Temenni Ediyorum…

Devletimiz bugün SDG/PKK/YPG terör unsurlarının 5 gün içinde mevcut güvenlik bölgesinden çıkması için Amerika'ya mühlet verdi. Kesinlikle bu süreç bir ateşkes anlamına gelmiyor. Çünkü Ateşkes dediğimiz olay sadece 2 meşru taraf arasında yapılabilir. Burada Türkiye devletinden başka meşru bir taraf mevcut olmadığı için sürece ateşkes dememizde doğru olmaz.

Beni endişelendiren en büyük ve asıl mesele ise Amerika Birleşik Devletlerinin kaypaklığıdır.

Bugüne kadar verdikleri hiçbir sözü tutmayan, aksine yaptıkları siyasi hamlelerle zaman kazanarak terör örgütlerini tahkim eden, Sınırımızdaki Terör örgütlerine 30 bin tırdan fazla mühimmat ve askeri lojistik desteği sağlayan Amerika'nın verdiği hiçbir sözü muteber bulmuyorum. SDG/PKK/YPG terör unsurlarının 5 gün içerisinde geri çekilmesini sağlayacağını ifade eden Amerikalılar, eşzamanlı olarak Barış Pınarı harekatının sonlandırılmasını bizlerden rica ettiler.

Peki o halde soruyorum. Türkiye-Suriye sınırından M4 Otobanına dek kurulan 32 kilometre derinliğe ve 444 kilometre genişliğe sahip güvenlik bölgesinin dışına çıkmakta olan 60 bin'e yakın SDG/PKK/YPG'li terörist bundan sonra çobanlık mı yapacak?

Yoksa tarım işine mi girecek?

Ya da Amerika bunları alıp Ortadoğu ve körfez ülkelerindeki Amerikan Konsolosluklarında kadrolu personel olarak istihdam mı edecek?

Evet sanırım Pentagon bu hesabı çoktan yapmıştır.

Peki biz Amerika'nın bu hesabına karşı namlumuzun ucunda kaçmakta olan ve muhtemelen yarın Şanlıurfa'ya roket atma düşüncesinde olan, Yarın Hatay'a bomba yüklü araç sokma düşüncesinde olan, Amerikalı Generallerden aldıkları emirler doğrultusunda Kontragerilla Taktikleriyle Fırat Kalkanı Harekatı'nda terörden arındırdığımız bölgelerde potansiyel olarak güvenlik sorunu oluşturabilecek olan bu teröristlere ve onların kurucu babası Amerika'ya karşı bir hesap yaptık mı? Umarım bir hesap yapmışızdır. Çünkü ben Amerika'ya güvenmiyorum!

Türkiye olarak Münbiç'ten, Irak sınırına kadar olan 444 km uzunluğunda, 30-35 km derinliğindeki Güvenli Bölge'ye 1 ila 2 milyon arasında Suriyeli sığınmacının geri dönüşünü planlıyoruz. Bu bölgede her biri 5'er bin nüfuslu 140 köy, 30'ar bin nüfuslu 10 ilçe inşa etme planlarımız var. Dolayısıyla bu bölgeye intikal edecek her sivilin can güvenliği yine bizim sorumluluğumuz altında olacak.



Güvenli bölgeden çekilmekte olan 60 bin'den fazla teröristin silah bırakıp bölgeyi terk etmesi istendi. Ancak buna uyulacak mı? bu hususta Amerika'ya yine güvenmiyorum.

Dün Fırat'ın doğusundaki terör örgütlerine onbinlerce tır silah ve askeri lojistik ulaştıran Amerika için bu silah bırakma olayı çok ehemmiyet arz eden bir mesele değil. Zira SDG/PKK/YPG terör örgütü bölgede adeta Amerikan Milis Kuvvetleri gibi desteklendi ve batı ülkelerince bu düzeyde muamele gördü.

Bugün bırakılan silahların belki birkaç katını çok kısa bir sürede tedarik edebilecek olan bir Amerika var karşımızda.


RUSLARIN FIRAT'IN DOĞUSUNDA OYUNA DAHİL OLMA GİRİŞİMİ
Bölgede cereyan eden hadiselerin ardı arkası kesilmiyor. Türkiye Barış Pınarı Harekatını sürdürürken, (Sözde) müttefikimiz Rusya, önce YPG'li teröristlerle Esed Güçleri arasında diyalog kurulmasını ve uzlaşı ortamı oluşmasını sağladı akabinde Katil Esed ordusunun Kobani ve Menbic bölgelerine ilerleyişine askeri destek sağladı. Ve bu hamleyle Rusya Türkiye'nin güvenli bölge stratejisinde Amerika ile kurulan pazarlık masasına son dakika oturabildi.

Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatında operasyon alanına böyle bir müdahalede bulunan Rusya, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ilerde yapılacak bir görüşme için Moskova'ya davet ederek sahada gelişen yeni durumu sabitleştirecek bir uzlaşma yoluna gitti. Peki daha enteresan bir şey söyleyeyim. Terör örgütlerinin güvenli bölgeden çekilmesi için Amerika'ya verilen 120 saatlik mühletin bittiği günün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Soçi'de Putin ile Kobani, Mümbiç gibi stratejik bölgelerin akıbetini konuşacakları günün akşam saatlerine denk gelmesi de bir tesadüf mü? Bence üzerinde düşünülmüş bir hamle. Çünkü Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O'Brien, Amerika Dışişleri Bakanı Pompeo ve Amerikan Başkan Yardımcısı Pence ile yapılan bu kritik anlaşmadan sonra hiç kuşkusuz Dünyada dikkatler Rusya devleti ve Esed rejimi üzerinde sınırlı olmayacak.

Dünya Türkiye'den bu kadar kısa sürede böylesine üst düzey bir başarı beklemiyordu. Haliyle Türkiye'nin bölgedeki hareketlerini daha yakından izlemeye başlayan dünya devletleri artık Türkiye'nin bölgede dengeleri değiştirecek bir güç olduğunu kabullenmiş durumda. Ancak şunu asla atlamamalıyız. Türkiye'nin artık bölgede dengeleri değiştirecek bir güç olduğunu kabullenmek istemeyenler sert ve alçakça hamlelerini artırabilirler.

Batılı güçler bu alçakça hamlelerin planlarını yaparlarken, bize potansiyel olarak yüklenebilecekleri alanların en başında Doğu Akdeniz, Irak ve Suriye'deki kazanımlarımız geliyor. Şuan bölgede dost diyerek omuz omuza verebileceğimiz hiçbir devlet bulunmamakta. O yüzden diyoruz ki, Millet olarak Ordumuza, Devletimize Sahip Çıkmak, Hepimizin Üzerinde olan Vatani Bir Sorumluluktur.

ALLAH İDARECİLERİMİZE İSABETLİ KARARLAR ALMAYI, ASKERİMİZE DE İSABETLİ ATIŞLAR YAPMAYI NASİP EYLESİN.