Anne baba çocukla iletişim halinde iken birden bire çocuğun sustuğunu, diyaloğun sona erdiğini, çocuğun daha fazla konuşmak istemediğini fark eder. İletişimde sorun çıkaran, diyalogun sona ermesine yol açan sözlere ve davranışlara “iletişim engelleri” diyoruz.
Anne baba çocukla iletişim halinde iken birden bire çocuğun sustuğunu, diyaloğun sona erdiğini, çocuğun daha fazla konuşmak istemediğini fark eder. İletişimde sorun çıkaran, diyalogun sona ermesine yol açan sözlere ve davranışlara 'iletişim engelleri' diyoruz. İletişim engelleri sadece anne baba ve çocuk arasında gerçekleşmez; eşler arasında, hatta sıradan iki insan arasında bile gerçekleşebilir. İletişim engellerini 'tipik on iki' adıyla şöyle sıralıyoruz:
- Emir vermek, yönlendirmek
- Uyarmak, gözdağı vermek
- Ahlak dersi vermek
- Öğüt vermek, çözüm önermek
- Nasıl yapacağını göstermek
- Eleştirmek, yargılamak, suçlamak
- Övmek, yeteneklerini abartmak
- İsim takmak, alay etmek
- Yorumlamak, teşhis koymak
- Güven vermek, cesaretlendirmek
- Sınamak, sorgulamak
- Atlatmak, konuyu saptırmak
Okuyucularımızın haklı olarak soracaklardır: 'Çocuğa nasihat etmek, öğüt vermek övmek, cesaret vermek, neyi nasıl yapacağını göstermek neden iletişime engel olsun? Kur'an'ı Kerim bir nasihat kitabı değil mi? Kur'an'da geçen Lokman Hekim'in oğluna nasihatleri ve Peygamber Efendimizin öğüt veren hadisleri de iletişim engeli mi?' Giriş cümlemizde bu sorunun cevabını kısaca vermiştik. Biraz daha sabrederseniz makalenin sonunda iki örnekle sorunuzun cevabını vereceğiz.
İLETİŞİM ENGELLERİ
Emir Vermek, Yönlendirmek
Çok sık kullanılan bir iletişi engeli olduğu için üzerinde biraz fazla durmak istiyoruz.
- Çocuğa o anki durumunu beğenmediğimizi gösterir:
– Babanın yanında ne biçim oturuyorsun? Topla ayaklarını!
- Anne babanın gücü çocukta korku yaratır. Çocuk kendisinden büyük ve güçlü biri tarafından incitileceğini tehdidini hisseder:
– Çabuk kahvaltıya gel! Yoksa getirmesini bilirim!
- Çocuğu kırar ve kızdırır. Anne babaya karşı düşmanca duygular besletir:
– 'Cengiz'le arkadaşlık yapmanı istemiyorum; onunla bir daha görüşmeyeceksin.
- Anne babanın çocuğun kararlarına ve yeteneğine güvenmediğini gösterir:
– Bilgisayarımdan uzak dur, ne yapacağın belli olmaz!
Uyarmak, Gözdağı Vermek
- Çocuğu korkak, kendine güvensiz ve pısırık yapar:
– Şimdi hemen yatağa gitmezsen, tokadı yiyeceksin.
Ahlak Dersi Vermek
- Anne babanın çocuğun yargılarına güvenmediğini anlatır. Çocukta suçluluk duygusu uyandırır:
–Kardeşine böyle davrandığın için utanmalısın!
Öğüt Vermek, Çözüm Önermek
- Anne babanın çocuğun çözüm bulma yeteneğine güvenmediğini anlatır:
– Çok çalışıyorum, ama kimya sınavında yüksek not alamıyorum.
–Çok çalışmakla daha başarılı olunmaz. Etkili ders çalışma yöntemlerini öğrenmen gerekir.
- Çocuğa kendi düşüncelerine güvenmemeyi öğretir, anne babaya bağımlı hale getirir: –Arkadaşınla bir daha kavga etme. Sorunlarını kavga ile değil, konuşarak çözmelisin. Nasıl Yapacağını Söylemek
- Mantıklı düşünceler önermek çocuğu aptal yerine koymak anlamına gelebilir:
– Sınav günü çantana iki hatta üç kalem koy. Ucu kırılan kalemin yerine hemen yedeğini alır, kalem ucu açarak zaman kaybetmek zorunda kalmazsın.
Eleştirmek Yargılamak
- Çocuğu karşı eleştiri yapmaya itebilir:
Anne: – Neden yalan söylüyorsun? Yalanın kötü bir şey olduğunu bilmiyor musun?
Çocuk: – Sen de yalan söylüyorsun! Daha geçen gün bana: 'Telefon eden Hatice teyzense annem evde yok de,' demedin mi?
Övmek Yeteneklerini Abartmak
- Yerini bulmayan, hak edilmemiş bir övgü beklenenin aksine güvensizlik duygusu uyandırır. Çocuk övgünün kendisini idare etmek için kullanıldığını hisseder:
Baba – Gol atamadın diye üzülme, çok iyi oynadın.
Çocuk – Yapma baba! İyi oynamadığımı sen de biliyorsun. Dökülüyordum.
- Övgü bazen çocukta anne ve baba tarafından anlaşılmadığı duygusu uyandırabilir: Çocuk: – Ahmet artık benimle arkadaşlık yapmayacağını söyledi.
Anne: – Sen iyi bir çocuksun. Arkadaşın yakında yaptığı hatayı anlayıp senden özür dileyecektir.
Çocuk: – Hayır, özür dilemez! Aramızda neler geçtiğini bilsen böyle söylemezsin.
İsim Takmak Alay Etmek
- Onuru incinen çocuk, fırsatı değerlendirip anne babaya karşılık verebilir: Anne: – Sen laftan anlamayan inatçı keçinin birisin!
Çocuk: – Sen de keçinin annesi!
Anne: – Şimdi terliği elime alırsam ne olduğumu görürsün!'
- Yorumlamak Teşhis Koymak * Anne babanın niyet okuyuculuğu çoğu zaman tutmaz, çocuk kendisini yanlış anlayan ve haksız yere suçlayan anne babaya kızgınlık duyar:
Çocuk: –Kardeşime çok yüz veriyorsun!
Anne: –Demek onu kıskanıyorsun?
Çocuk:– Hayır, kıskanmıyorum! Kitaplarıma zarar vermesine kızıyorum.
Güven ve Ümit Vermek
- Çocuk bir şeye üzülmüş, canı sıkılmış veya korkmuş iken onu teselli etmek ve cesaretlendirmek o anki duygularını hafife almak anlamına geleceği için işe yaramaz. Duygularını sizden gizlemeye başlar:
Çocuk: – Çok üzgünüm. Bugün matematikten yine zayıf aldım.
Baba: – Üzülme, çalışır düzeltirsin. Sen akıllı bir çocuksun.
Çocuk: – Çalışıyorum, ama yapamıyorum. Matematikten nefret ediyorum! Beni anlamıyorsun!
Sınamak Sorgulamak
- Çocuğa arka arkaya sorular sormak, çapraz sorularla aynı konuya dönmek ona güvenmediğimiz, açığını yakalamaya çalıştığımız anlamına geleceği için cevap vermek istemez. Kendisini mahkemede sorguya çekilen bir suçlu gibi hisseder:
Baba: – Bugün kaç saat ders çalıştın?
Çocuk: – Bilmiyorum, saat tutmadım. Ödevlerimi soruyorsan, merak etme, yaptım.
Baba: – Saat kaçta eve geldin?
Çocuk: – Neden soruyorsun? Bana inanmıyor musun?
Atlatmak Konuyu Saptırmak
- Anne babalar genellikle çocukların sorularını ciddiye almaz, atlatma ve konuyu saptırma yolunu seçerler. Size ne kadar basit ve saçma gelirse gelsin, çocuklar bir soru sorduklarında çok ciddidirler ve cevabını almak isterler. Atlatıldıkları ve sorularına cevap alamadıkları zaman önemsenmedikleri ve sevilmedikleri duygusuna kapılırlar:
Çocuk: – Anne bugün okulda ne oldu, biliyor musun?
Anne: – Sonra anlatırsın. Yemek hazır. Çabuk ellerini yıka da gel.
Önemli Bir Soru ve Cevabı: Makalenin başında okuyucularımızın aklında şöyle bir soru vardı: 'Nasihat etmek, öğüt vermek, övmek, cesaret vermek, neyi nasıl yapacağını göstermek neden iletişime engel olsun?' Eğer alay etmek, atlatmak, konuyu saptırmak, isim takmak, tehdit etmek, gözdağı vermek gibi iletişim engellerini kullanmıyorsanız; konuşma sırasında çocuk öğüt vermenizden ve nasihat etmenizden rahatsız olmuyorsa, yani diyalogunuz devam ediyorsa sorun yok demektir. Bu durumda nasihat etmek ve öğüt vermek iletişim engeli olmaz.
Diyalogun devam etmesine örnek: Baba ile dokuz yaşındaki oğlu arka bahçede bir köpek kulübesi yapıyorlar.
Baba: Çekici ver, çabuk! (emir vermek)
Çocuk: Bana da lazım, ama al.
Baba: Çekici ikide bir alırsan, hava kararmadan kulübeyi bitiremeyiz. (eleştirmek)
Çocuk: İki çekicimiz olsa, sen tavanını çakarken ben yanları çakardım, hava kararmadan işimiz biterdi. (Çocuk emir almaktan ve eleştirilmekten rahatsız olmuyor, köpeğine kulübe yapıldığı için baba ile çalışmaktan zevk alıyor.)
Baba: Haklısın. Komşuya gidip sorsana, çekicini verebilir mi? (öneri getirmek, neyi nasıl yapacağını söylemek, yönlendirmek)
Çocuk: İyi fikir, hemen gidip sorayım.
Diyalog Kesilmesine örnek: Oyun sırasında iki kardeş arasında anlaşmazlık çıkar.
Çocuk: Kardeşime çok kızıyorum. Onunla oynamak istemiyorum. Hep ağlıyor, mızıkçılık yapıyor.
Anne: Onu ağlatacak ne yapıyorsun? (Teşhis koymak, eleştirmek, suçlamak)
Çocuk: Hiçbir şey yapmıyorum. (susar)
Çocuğun sustuğu yerde diyalog biter. Diyalogun bittiği yere 'sorunlu bölge' diyoruz. Anne baba çocukla iletişim kurarken çocuğun birden bire sustuğunu, diyaloga devam etmek istemediğini fark ettiği anda bir veya birkaç iletişim engeli kullandığını düşünmelidir.