Kimler Neyin Projesi?
AKP proje partisidir söylemi geçen hafta gündemi çok meşgul
etti. AKP’nin, ABD ve Yahudi Lobileri destekli bir parti olduğu ve
onların güdümünde hareket ettiği fikrinin ortaya atılması ve
dolaştırılması, büyük bir ihtimalle geçen haftaki yazımızda
belirttiğimiz Milli Mücadele Hükümeti ve onun karşısındaki gruplar
arasında sayılan ABD, AB, İsrail ve Cemaat söylemine karşı
oluşturulan bir yargı.
Bu yargı, “Biz ABD ve Batı tarafında hareket ediyoruz ama, siz
de kurulduğunuz zaman ABD’den ve Yahudi Lobilerinden icazet
aldınız.” şeklinde bir savunmanın işareti gibi duruyor. Öncelikle
şunu belirtmek gerekir; Birisinin yaptığı bir hata, sizin
yaptığınız hatayı “doğru” hale getirmez, hatanızı düzeltmez. İki
eksinin çarpımı ancak matematikte artıya dönüşür. Bunun bir adım
ötesi, “Yaptık ama bir sorun bakalım neden yaptık.”
olacaktır.
Ancak şöyle de bir gerçeği göz ardı etmemek gerekir; “Kimse
ABD, Batı ve Yahudi desteği almadan büyüyemez.”
Tarihimize baktığımız zaman bunun Osmanlı İmparatorluğu’nun
son dönemlerinde görüldüğü gibi, Mustafa Kemal’in Samsun’a
çıkmasında da böyle olduğunu anlıyoruz. Resmi Tarih’te belirtilen
“Mustafa Kemal’in İngilizlerden kaçarak Samsun’a gittiği” yalanı,
aslında “Mustafa Kemal’in İstanbul çıkışına kadar İngiliz
gemilerinin eşliğinde hareket ettiği” gerçeği ile değişti.
Anadolu’daki milli mücadele örgütlenmesinin önüne geçemeyeceğini
anlayan İngilizlerin, “kontrolleri altında” bir milli mücadele için
Mustafa Kemal’i görevlendirmeleri, daha sonra güçlenen Mustafa
Kemal’in bunlara “dirsek çevirdiği” gerçeğini de bunun yanına
ekleyebiliriz.
AKP bir proje partisi olarak kurulmuş olabilir. Ancak şu da
bir gerçek ki 2007 seçimlerinden sonra halk desteğini sağlama alan
Erdoğan, “One Minute” ile Batıdan tamamen kopmuştur. Gezi olayları
ile istihbarat operasyonlarına maruz kalmasının yanında, fısıltı
kulislerinde dolaşan bir iddiaya göre, Obama ile yapılan son
görüşmede “Gezi olaylarındaki rolleri sebebiyle işaret parmağını
Obama’ya doğru salladığında” Obama ayağa kalkarak; “Bu görüşme
bitmiştir cevabını vermiştir.”
Sonuç olarak kim neyin projesi olarak yola çıkarsa çıksın,
Erdoğan artık Batı için Persona non grata’dır (İstanmeyen
Adam).”
Müslüman Kürtler de var
Cizre’de PKK’nın Gençlik Yapılanması olan YDG-H
üyelerinin, Kobani’den gelen PKK’lıların cenazelerini bahane ederek
Hüda-Par’a ait evlere saldırmaları sadece provokasyon olarak
nitelendirilemez. Bu, Hükümet ile PKK arasında “Kürtlerin geleceği”
üzerine yapılan müzakereler için “güç mücadelesidir.” Müslüman
Kürtler, Hükümet ile PKK arasında yapılan müzakerelerde söz sahibi
olmak istediğini defalarca üst tabakalara bildirdi. Hüda-Par haklı
olarak Müslüman bir Kürt kesimi olduğunu ve onların da bu
müzakerelerde dışlanmaması gerektiğini ifade ediyor. PKK ise daha
önce Kobani’de yaptıkları gibi “sadece kendi yönetimlerinin ve
güçlerinin olduğu bir yönetim” istiyor. Liderlik psikolojisi
açısından bu istekleri anlaşılabilir ancak kabul edilemez. Yıllarca
verdikleri silahlı mücadelenin karşılığında gücü paylaşmak
istemiyorlar. O yüzden Hüda-Par’ı sindirip, meydandan çekmek
istiyorlar. Kobani’de PKK’nın Suriye kanadının diğer gruplara
yaptığı gibi.
Hükümet ise şimdilik kaydıyla Hüda-Par’ın bu müzakerelere
dahil olmasına izin veremez. PKK zaten süreci diken üzerinde takip
ediyor ve kopmak için bahane arıyor. Bunun bir bahane olarak
kullanılması ise kaçınılmaz. Bunu tabanına anlatabilmesi de kolay
olur. Süreç geri dönülmez noktaya varıp, Güneydoğu halkı “savaşsız
bir hayatın tadına varınca” ve PKK artık geri dönülmez noktaya
geldiğinde” Hüda-Par’da işin içerisine katılacak. Fakat görünen o
ki “inatçı bir yapıya sahip olan Kürtler”, Müslüman’da olsa,
Marksist-Leninist’de olsa yine inatçı alacak. “İki testinin
çarpışmasında” hangisi kırılacak onu göreceğiz.