İslami Direniş Hareketi (Hamas) Siyasi Büro Başkanı Halil el-Hayye, hareketin iki gün önce arabulucular aracılığıyla yeni bir ateşkes önerisi aldığını ve bu öneriyi kabul ettiğini açıkladı. El-Hayye, direnişin silahının Hamas için aşılmaması gereken bir kırmızı çizgi olduğunu vurguladı.
El-Hayye, yayımladığı görüntülü açıklamada, "Hamas, diğer Filistinli gruplar ve arabulucularla birlikte düşmanla müzakerelere katıldı. Bu süreçte savaşın sona erdirilmesi, Gazze ablukasının kaldırılması ve Filistinli esirlerin serbest bırakılması hedeflendi," dedi. Ancak İsrail’in bu süreçte savaşı sürdürmek amacıyla oyalayıcı ve geciktirici tutum sergilediğini ifade etti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun hükümetini ayakta tutmak ve Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmekten kaçınmak için süreci bilinçli olarak uzattığını belirten el-Hayye, tüm bu engellemelere rağmen direnişin bir ateşkes anlaşmasına varmayı başardığını söyledi.
El-Hayye, Hamas’ın, İsrail tarafının anlaşmaya uymamasına rağmen üzerinde uzlaşılan tüm maddelere bağlı kaldığını dile getirdi. Ayrıca arabuluculardan İsrail’in anlaşmaya uymasını sağlamalarını talep ettiklerini; ancak Tel Aviv yönetiminin Salahaddin Koridoru’ndan (Philadelphia Ekseni) çekilmeyi reddettiğini, savaşı yeniden başlattığını, geçiş noktalarını kapattığını ve insani yardımların girişini engellediğini kaydetti.
Filistin halkının bilincinin, İsrail’in işgaline, hilelerine, şiddetine ve terörüne karşı durabilecek güçte olduğunu vurgulayan el-Hayye, Hamas’ın yapılan anlaşmaya sadık kalmaya devam ettiğini belirtti. Hareketin uluslararası topluma seslendiğini ifade eden el-Hayye, Hamas’ın tek talebinin, arabulucuların garantörlüğünde imzalanan ve uluslararası toplum tarafından kabul gören anlaşmanın hayata geçirilmesi olduğunu söyledi.
Hamas, Yeni Ateşkes Önerisini Kabul Etti: “Sorumluluktan Geri Adım Yok”
Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Halil el-Hayye, hareketin bugüne kadar kendisine sunulan tüm ateşkes önerilerine olumlu yaklaştığını belirterek, iki gün önce Mısır ve Katar arabuluculuğunda iletilen yeni bir teklifi de kabul ettiklerini açıkladı. Hamas’ın bu sürecin İsrail tarafından sabote edilmemesini ve arabulucuların çabalarının başarıya ulaşmasını temenni ettiğini ifade etti.
El-Hayye, savaşın ikinci haftasında merhum lider İsmail Haniye tarafından ortaya konulan stratejik yaklaşıma bağlı kaldıklarını vurguladı. Bu yaklaşımın temelini şu ilkeler oluşturuyor: İsrail saldırılarının durdurulması, ulusal birliğin sağlanması, “Aksa Tufanı” operasyonunun kazanımlarının değerlendirilmesi ve başkenti Kudüs olan, tam egemenliğe sahip bir Filistin devleti ile mültecilerin geri dönüş hakkının teminat altına alınması. Bu çerçevede Cezayir, Çin ve Rusya gibi ülkelerle diplomatik temaslarda bulunduklarını belirtti.
“Filistinli gruplar arasında tam mutabakatla ulusal yetkinliklere sahip bir hükümet kurulmasına yönelik bir anlaşma imzaladık,” diyen el-Hayye, ayrıca Mısır’ın önerisi üzerine Gazze Şeridi’nde tüm idari sorumluluğu üstlenecek bir toplumsal destek komitesi oluşturulmasını da kabul ettiklerini kaydetti.
Bu komitenin, anlaşma imzalandıktan hemen sonra göreve başlayacak bağımsız isimlerden oluşacağına dikkat çeken el-Hayye, Hamas’ın Mısır’a bu yapının çekirdeğini oluşturacak bazı isimleri sunduğunu ve Mısır’ın, Arap ve İslam dünyasından aldığı yetki ve destek doğrultusunda komiteyi bir an önce kurmasını beklediklerini ifade etti.
Hamas ve diğer direniş gruplarının halklarını belirsiz bir kadere terk edeceğini düşünenlere seslenen el-Hayye, “Bu bir hayaldir. Ne sürgün var ne de tehcir. Bu halkın geleceğini işgalin insafına bırakmayacağız,” dedi.
“Elimizdeki silah, sadece bir savunma aracı değil, aynı zamanda bir ilkedir. Direnişin silahı bizim için aşılması mümkün olmayan bir kırmızı çizgidir. Bu silah, işgalin varlığıyla doğrudan bağlantılıdır. İşgal sona erdiğinde, bu silah halkı ve devleti koruyan meşru bir güç olarak kalacaktır,” ifadelerini kullandı.
Filistin halkının, özgürlük, geri dönüş hakkı, bağımsız devlet ve Mescid-i Aksa uğruna büyük bedeller ödediğini belirten el-Hayye, “Bu yolculuk, savaşın ve saldırganlığın sona ermesi, halkımızın birliği ve haklarının teminat altına alınmasıyla; başkenti Kudüs olan bağımsız devletin kurulması ve kutsal değerlerimizin korunmasıyla tamamlanacaktır,” dedi.
Konuşmasında Arap ve İslam dünyasına da seslenen el-Hayye, bu yılki Ramazan Bayramı’nın, Gazze halkının kuşatma altında ve topyekûn bir imha saldırısına maruz kaldığı bir döneme denk geldiğini ifade etti. Batı Şeria, 1948 toprakları ve mülteci kamplarındaki Filistinlilerin de zorla yerinden edilme, kimliklerinin silinmesi ve topraklarına el konulması gibi saldırılarla karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Sürgündeki Filistinlilerin hâlâ topraklarına dönüş umudunu koruduğunu belirten el-Hayye, “Tüm bunlar, uluslararası toplumun kaygı verici sessizliği eşliğinde yaşanıyor. Bu suçlar adeta olağan olaylarmış gibi geçiştiriliyor. Oysa bu yaşananlar, davamızın geleceğini tehdit eden büyük bir felakettir,” dedi. Uluslararası kamuoyunu, İsrail’in işlediği suçlara karşı ciddi ve etkili adımlar atmaya çağırdı.
“Filistin halkının, işgalin vahşetini ve terörünü durdurabilecek güç, irade ve fedakârlık azmine sahip olduğuna yürekten inanıyoruz,” diyen el-Hayye, bu yılki bayramın aynı zamanda Filistinlilerin topraklarına bağlılıklarını ifade ettikleri Toprak Günü’nün 49. yıldönümüne denk geldiğini hatırlattı.
El-Hayye sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Arap ve İslam dünyasına sesleniyoruz: Sizler bu halkın Allah’tan sonra en büyük dayanağısınız. Elinizdeki imkânlar bu gidişatı değiştirebilir. Hep birlikte, işgalin ne topraklarımızda ne de bölgemizde egemen olduğu bir gelecek inşa edebiliriz.”