Güç zehirlenmesi ölümdür
İsa aleyhisselam dünyaya geldikten tam 9 yıl sonra gücünün, şanının, şöhretinin zirvesinde olan Roma’da “güç zehirlenmesi” vakası meydana gelir. Ve O ihtişamlı Roma imparatorluğu için “the final countdown” (geriye dönüşün başlangıcı) süreci başlar.
Gücün, ihtişamın ve medeniyetin zirvede olduğu o günkü Roma’nın iktidar sarayından bir gece vakti kulakları yırtan bir çığlık şehrin sokaklarına yayılır. İmparatorluğun ünlü muhafızları olan Praetorian’lar endişe içerisinde sağa sola koştururlar. Nihayetinde sesin geldiği odaya varırlar. Odada imparator, başını duvardan duvara vurup, ''Qunti vare, legiones redde!” (Varus, lejyonlarımı geri ver!) diye bağırıyor.
İmparator, ölene dek saçını sakalını bu yas tuttuğu feci olay yüzünden kesmeyecekti.
İmparator Agustus yaptığı iki ölümcül hata yüzünden 17.18. 19 lejyonlarını Germania (Almanya)’nın ormanlarında kaybetmişti. Ve bu numaralar bir daha asla hiçbir lejyona verilmeyecekti.
İlginçtir, Türk ordusunda da benzer matem veya cezalandırma yöntemi var. Bu, İmparatorluk kültürü ürünü galiba.
İmparator, Romalıların Herman dedikleri bir Germanialıya Roma medeniyetini öğretmiş ve vatandaş yapmıştı. Bununla da yetinmeyen İmparator Herman’ı ordunun bel kemiği olan “atılı sınıf”a alır. Ve ona Arminus adını verir İmparator.
Arminus adını alan bu genç ve zeki Alman, İmparatorun verdiği imtiyazla ordu içerisinde hızla ve tabii ki kılıcının gücü ile yükselir. O, Roma ordusunun savaş yöntem, taktik ve stratejisini çözmeye çalışır.
Romalı genç askerlerden oluşanpiyade sınıfı Hastati, Principes denilen hem mızraklı hem kılıçlı uzman askerler ile ordunun ölümcül gücü olan ve savaşlarda son üçüncü hatta ağır zırhlı Tirarri denen güçlü piyade hattını çok iyi gözlemler. Bu birliklerin savaş taktiklerini bir bir hafızasına kaydeder.
Ordunun Testuda adı verilen savunma sistemi ile kendini oklardan yüzde yüz korumasını ve düştüğü yerde modern bombalar gibi patlayan mancınıkların savaşın hangi safhasında devreye girdiğini gözlemler. Arminus, artık Roma ordusunun şifrelerini çözmüştür.
Aynı dönemde İmparator Agustus, adil, vatandaşlara ve hatta kölelere oldukça iyi davranan General Drasus'un yerine, Varus’u Germania sınır bölgesihe atar. Varus, aç gözlü, hırslı ve haris bir kişiliğe sahip biridir.
Varus, Suriye valiliğine fakir biri olarak gitmiş, dönüşte Karun kadar servet sahibi olan biridir. Alman sınırına atanan yeni vali/general, sınırı Elbe nehrine taşımak istiyordu.
Varus Germanya’da da Suriye’de yaptığının aynısını uygulamaya koydu. Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve ağır vergiler halkı günden güne fakirleştirmişti. Varus, halkın bu hoşnutsuzluğunun isyana dönüşebileceğine ihtimal vermiyordu çünkü Roma’nın bölgede çok güçlü bir askeri karargâhı bulunuyordu.
Roma’ya sadık German şeflerinden biri olan Segestes’in haber verdiği ve başında Arminius isimli bir asinin bulunduğu söylenen komplo ihbarını hiç ciddiye almadı. Varus, Arminius’un hem Roma vatandaşlığı kazanmış hem de atlı sınıfı üyeliği ile onurlandırılmış bir kişi olmasından dolayı isyana girişebileceğine inanmıyordu.
Bunlar olurken Varus, komuta ettiği üç lejyon (legio), her biri yaklaşık 600 kişiden oluşan altı yardımcı kıta (Cohors) ve üç atlı destek birliği (Ala) ile kamp kurmak için gerekli ekipman ve arabalarda görev yapan köle, hizmetli ve kadınlardan oluşan yaklaşık 25.000 kişilik Aşağı Germanya Ordusu ile çıktığı asayiş seferinden kışlık kampına dönmekteydi. Arminius da danışman göreviyle yanındaydı.
Arminius, Roma ordusunun savaş taktiklerini boşa çıkarmak için onları bilmedikleri bir alana çekmeyi başardı: Gelen bir habere göre yakında bir bölgede isyan meydana gelmiş ve ordu onu bastırmaya gidiyordu.
Söz konusu isyan haberinin Varus’a duyurulması da Arminius’un planının bir parçasıydı. Amaç Varus ve lejyonlarını Roma ordusunun alışık olduğu düzende savaşamayacağı bir bölgeye çekip pusuya düşürmekti.
Arminius, diğer yandan da birbirlerine düşman olan Germen olan Cherusci, Marsi, Bructeri, Chauci ve Sicambri kavimlerini bir araya getirmeyi başarmış ve milis birlikler oluşturmuştu. Her şey Arminius’un planına uygun olarak gelişti. Roma ordusu tanımadığı bir bölge olan, bugünkü Detmold’dan kuzeybatı yönüne doğru ilerlerken, girdiği ormanda düşmandan önce çamur ve geçit vermez ağaçlar, taşlar ve engellerle savaşmaya başladı. Romalıların bütün düzen ve disiplinini bozmuştu. Düzeni tekrar sağlamak ve toparlanabilmek için bu alanda kamp kurmaya karar verdiler.
Veher şey Arminius’un istediği gibi olmuştu. Roma ordusu, rutinin dışına çıkmış ve birlikler arası iletişim ciddi boyutta bozulmuştu. Ve derhal saldırı emri verdi. Germanlar özellikle uzaktan yaptıkları ok ve mızrak atışlarıyla, hazırlıksız yakalanan lejyonları dağıttılar.
Savaşın ikinci günü de Roma için bir felaket oldu. Güç zehirlenmesi yaşayan ve yolsuzluk/hırsızlığı ile ünlü Varus, Segestes’e inanmamakla yaptığı hatanın bedelini çok ağır bir şekilde ödedi.
Savaşın ikinci gününün gecesinde Romalılar karanlıktan faydalanarak kaçmaya çalıştılar ancak bu da Arminius’un hazırladığı diğer tuzaktı. Varus ve ordusu kapana kısılmıştı. German saldırıları öyle bir hal almıştı ki çoğu subay kaçmaya çalışırken öldürüldü. Varus ve subayların büyük bir kısmı düşman eline düşüp işkence ile ölmektense intihar ettiler
Tarihçi Tacitus “yakalananlar Germanlar tarafından ya kendi ritüelleri doğrultusunda kurban edildiler ya da işkence ile öldürüldüler” der.
Bu savaşta Roma Ordusu 17., 18. Ve 20. Lejyon ve yardımcı birliklerin tamamını kaybeder. Bu üç lejyon bir daha Roma ordusunda yer almamış; 28 olan lejyonların sayısı bu savaştan sonra daimî olarak 25’e düşürülmüştür.
Sonradan Germanicus adlı bir general intikam için Almanya'ya dalmış, Hannover’e kadar tüm Germenleri yenmiş, kayıp lejyonların kemiklerini gömmüştür.
Almanya milliyetçiliği için milad sayılan bu zaferin mimarı Arminus, akrabalar arası bir kıskançlık sonucu öldürülmüştür.
Romalıların 2009 yıl önce yaşadıkları bu dram günümüze ne kadar da benziyor. Güç zehirlenmesi ölümdür, felakettir.