Afrika kıtasının Sahel bölgesindeki ülkelerinde askeri varlığını azaltmak durumunda kalan Fransa, bunun paralelinde bölgedeki nüfuzunu da kaybediyor.
Batı Afrika'dan Kızıldeniz'e uzanan 3 milyon kilometrekarelik bir alanı kapsayan Sahel bölgesi ülkelerinde asker bulunduran Fransa, bu ülkelerden Mali, Nijer ve Burkina Faso'dan askerlerini tamamen çekti.
Bölge ülkelerinden Çad, 28 Kasım'da Fransa ile olan "savunma sanayisi ve güvenlik anlaşmasını" iptal ederken, Fransız askerlerinin bu ayın sonunda ülkeden tamamen çekileceği duyuruldu.
Senegal Cumhurbaşkanı Bassirou Diomaye Faye de 2025 itibarıyla "bütün yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesi" yönünde talimat verdiğini belirterek, Fransız askerlerinin ülkesinden çekileceğine işaret etti.
- Sömürgecilerden kurtulma akımı
Sahel ve Sahra bölgesi uzmanı Ahmed Nureddin, AA muhabirine, Fransa'nın birçok ülkeden askeri güçlerini çekmek durumunda kalmasını ve söz konusu ülkelerin bundan nasıl etkileneceğini değerlendirdi.
Nureddin, Fransa'nın Afrika'daki askeri varlığını azaltmasının birçok faktöre bağlı olduğunu, bunlar arasında Fransa'nın bu ülkeler üzerindeki ekonomik ve kültürel etkisinin azalması dahil birçok sebep bulunduğunu belirtti.
Afrika ülkelerinin eski sömürge geçmişlerinden kurtulmak istediğine dikkati çeken Nureddin, Afrika'da bu güçlere karşı çıkan bir "akım" bulunduğunu söyledi.
Nureddin, "Afrika'daki bu eğilime, her ne kadar sebepleri yerel ve kendine özgü olmakla birlikte, sosyal medya aracılığıyla dışarıdan sistematik olarak destek de var." dedi.
Fransa'nın bölgedeki nüfuzunun azalmasında dış etkilerin rolünü değerlendiren Nureddin, "Fransa'nın bölgedeki varlığına karşı bir kampanyanın güçlendiğini görüyoruz. Birçok farklı kaynak, bu kampanyanın arkasında Rusya'nın ve kısmen Çin'in bulunduğunu ileri sürüyor." diye konuştu.
Nureddin, Fransa'nın Afrika'daki etkisinin azalmasında "iç faktörlerin" de etkili olduğunu, Paris'in son 30 yıldır Doğu Avrupa'daki pazarını güçlendirmeye ve Avrupa Birliği içerisindeki etkisini artırmaya odaklandığını dile getirdi.
Fransa'nın bölgedeki gücünü azaltmasıyla doğan boşluktan Rusya, Çin ve Hindistan gibi güçlerin yaralanmak istediğini kaydeden Nureddin, ABD ve Japonya gibi güçlerin ise Çin'in bu boşluğu doldurmaması adına Fransa'nın "bilerek ya da bilmeyerek" yerini aldığı değerlendirmesinde bulundu.
- "Fransa'nın bölgedeki etkisinin azalmasının bir nedeni de Ruanda ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki katliamlardan doğrudan veya dolaylı şekilde sorumlu olması"
Fransa'nın Afrika'daki nüfuzunun azalması aynı zamanda Mali, Burkina Faso ve Nijer'de askeri darbelerin yaşandığı bir döneme denk geldi.
Söz konusu üç ülkenin, sivil yönetim çağrısı yapan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ile de ilişkileri gerginleşti.
Nijer, Mali ve Burkina Faso'nun paylaştığı ortak sınır bölgesinde yer alan Liptako-Gourma adıyla, üç ülke arasında "ortak savunma ve karşılıklı ekonomik yardımlaşma" anlaşması ve ittifakı yapıldı.
Fransa'nın Afrika'da etkisinin azalmasına paralel şekilde Rusya desteğiyle yapılan darbeler arasında ilişki bulunduğunu söyleyen Nureddin, Senegal'in ise Faye'nin liderliğinde demokratik bir gelişim kaydettiğini belirtti.
Nureddin, "Fransa'nın bölgedeki etkisinin azalmasının bir diğer nedeni olarak, Ruanda ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yaşanan bazı etnik katliamlardan doğrudan veya dolaylı şekilde sorumlu olması gösterilebilir." ifadelerini kullandı.
- Afrika kaynakları üzerindeki yaklaşık üç asırlık Fransız hakimiyeti güneşi battı
Sahel ve Sahra bölgesi uzmanı Nureddin, Batı Afrika'nın Fransa himayesinden çıkmasının, özellikle Senegal ve Çad'ın beklenmedik bir şekilde Fransız askeri varlığını sona erdirmesinin ardından geri dönüşü olmayan bir gerçeklik haline geldiğini söyledi.
Nureddin, bu iki ülkenin, Cibuti ile birlikte Paris'in en önemli müttefikleri olduğunu, Afrika kıtasındaki Fransız askeri varlığına askeri ve stratejik açıdan en önemli destek noktaları olarak görüldüğünü ifade etti.
ECOWAS'ın ortak para birimi projesine de değinen Nureddin, bu projenin hayata geçirilmesinin Fransa'ya mali açıdan da büyük bir darbe olacağını vurguladı.
Nureddin, "Fransa Merkez Bankası'nın kontrolündeki Afrika frangı, Fransa'ya bağımlılık oluşturmak ve ülkenin döviz stokları ile dış ticaret borsaları üzerindeki kontrolünü sağlamak için güçlü bir araçtı." dedi.
Paris'in Afrika kıtasının ithalatındaki payının son 20 yılda yüzde 12,5'ten yaklaşık yüzde 7'ye düştüğünü, bunun da Fransa'nın gerilemesinin en büyük göstergesi olduğunu kaydeden Nureddin, "Buna karşılık Çin'in ihracatı aynı dönemde 33 kattan fazla arttı. Pekin'in ihracat değeri, Fransa'nın Afrika'ya yaptığı ihracatın yaklaşık 10 katına çıktı." şeklinde konuştu.
Nureddin, bütün bu göstergelerin, Afrika kaynakları üzerindeki yaklaşık üç asırlık Fransız hakimiyeti güneşinin battığına işaret ettiğini söyledi.
- Bölgesel istikrar
Bu Afrika ülkeleri, Fransız nüfuzunu Rus veya Çin nüfuzuyla değiştirmeye çalışırsa, bunun bölgede gerçek istikrarın sağlanmasına yardımcı olacağını düşünmediğini belirten Nureddin, "Bu bağlamda, Afrika topraklarında uluslararası çatışmaların artmasıyla karşı karşıya kalabiliriz ve bunun bedelini Afrika halkları ve ülkeleri öder." dedi.
Nureddin, bölgedeki değişimi memnuniyetle karşılarken, "Tabii eğer bu, Afrika ülkelerinin ulusal egemenliklerini güçlendirme ve güçlü ekonomiler inşa etmeyle ilgili stratejik tercihlerin bir sonucu olarak yabancı etkisinin azalması anlamına gelirse." değerlendirmesinde bulundu.
Değişimin, ortak Afrika pazarının ve serbest ticaret alanının güçlendirilmesi dahil olmak üzere diğer jeopolitik faktörlerin de bir araya gelmesiyle bölgenin istikrarına, refahına ve yeniden canlanmasına yol açabileceğine işaret eden Nureddin, demokrasinin güçlendirilmesinin, ülkelerin iç kaos ve dış müdahale risklerinden korunmasının, istikrarın en önemli teminatı olacağını vurguladı.
Nureddin, istikrarın ancak siyasi, ekonomik ve stratejik değişkenleri içeren bir denklemin sonucu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bu değişkenlerin en önemlilerinden biri, vatandaşın onurunu ve özgürlüğünü garanti altına alan, ulusal ekonomik tercihleri benimseyen, toplumun çeşitli kesimlerine, özellikle de savunmasız kesimlere istihdam ve entegrasyon imkânı sağlayan demokratik bir sistemin tesisidir."
Nureddin ayrıca Sudan, Libya, Somali ve Mali'deki dış müdahaleleri hatırlatarak, büyük güçlerin müdahalesine yol açan çatışmaları körüklemek yerine, egemenlikten ödün vermeden uluslararası denge sisteminin inşa edilmesinin önemini vurguladı.