Sünnet: Sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübarek sözleri, işleri ve başkası yaptığında hoş gördükleri şeylerdir. Yani Müslümanların -sevap umarak- işledikleri farz ve vacip hükmünde olmayan amellerdir.
Sünnet ikiye ayrılır:
a- Sünnet-i müekkede: Peygamberimizin (s.a.v.) devamlı olarak yapıp, pek az terk ettiği sünnetlerdir. Sabah ve öğle namazının sünnetleri gibi.
b- Sünnet-i gayr-i müekkede: Peygamberimizin (s.a.v.) ara sıra yaptığı sünnetlerdir. İkindi ve yatsı namazının ilk sünnetleri gibi.
Ezan, kâmet, cemaat, beş vakit namazın sünnetleri, mazmaza (abdest alırken ağıza su alma ve çalkalama) ve istinşâk (abdest alırken burna su alma) gibi ameller, sünnet-i müekkededir ki bunlara, sünnet-i hüdâ da denir.
Sünnet-i müekkede olan amellerin yapılması, yapan kimse için hidayettir. Sünnet-i müekkedeyi inkâr eden ise mübtedi’ (bidat ehli) olur. Sünnet-i müekkedenin terki, harama yakındır. Terk eden, şefaatten mahrum olmaya müstehak olur.
Zira hadîs-i şerîfte, “Sünnetimi terk edene şefaatim yoktur.” buyurulmuştur. Sünnet-i müekkedeyi terk eden günahkâr olur.
Peygamberimizin (s.a.v.) ara sıra yaptığı ameller ise sünnet-i gayr-i müekkededir, bunlara mendûb da denilir.
Münferid namaz kılanın kamet getirmesi, abdestte boynun meshi, nafile oruç, nafile namaz ve nafile sadaka gibi ki bunlara sünnet-i zevâid de denir. Müstehab, mendûb ve edep de denilir.
Bununla birlikte sünnet; hem Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin hem de kendisinden sonra Sahâbe-i Kirâm’ın fiilleridir.
Çünkü hadîs-i şerîfte, “…Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halifelerin sünnetlerine sarılınız.” buyurulmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte de “Ashâb’ım, aynen yıldızlar gibidir; kim onlardan herhangi birisine uyarsa, doğru yolu bulur.” buyurulmuştur.