CHP, koalisyon şartlarını içeren bir broşür hazırlayarak bugün
gazetecilere dağıttı. Görünen o ki, uzun süredir devam eden “show
business” görüşmelerde sona gelinmiş durumda. Tamamen seçim odaklı
ve seçim bildirgesi şeklindeki broşürde dikkati çeken maddeler
arasında;
12 Eylül Anayasası, siyasi ahlak yasasının çıkarılması,
yolsuzluklarla mücadele, hukuk devleti, barışçıl dış politika gibi
maddeler mevcut.
12 Eylül Anayasası’nın uzlaşılan maddeleri üzerindeki
değişikliklere destek olursa bunun nemasının AKP’ye olacağını
düşünen bir CHP’den, 12 Eylül Anayasasına gönderme yapması
beklenirdi zaten.
Siyasi ahlak yasasıyla, “Bu adamlar ahlaksız, biz de bu adamları
düzeltmeye çalışıyoruz” mesajı veren bir CHP,
Yolsuzluklarla mücadele maddesi ile, “Bakın yolsuzlukların
araştırılmasını istemedikleri için koalisyona girmediler” algısını
veren “Temiz Eller’in” sahibi masum CHP’liler,
Hukuk devleti maddesi ile, yargıya sahip bir AKP ve adalet
savaşçısı CHP,
Barışçıl dış politika maddesi ile, Suriye’nin tek sorumlusunun
Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu mesajını veren bir CHP.
Hepsi tamamen seçime odaklı mesajlar.
Görünen o ki erken seçim geliyor.
Bu arada, Suriye’nin tek sorumlunun Erdoğan olduğunu söylemek,
istediği zaman bir ülkeyi ateşe verebilme kapasitesine sahip güçlü
bir lideri olan bir ülkeyiz demektir aslında. Ancak toplumsal
olarak akıl tutulması ve cinnet yaşayan bir milletin, buradan
alması gereken mesajı doğru alamayacağı da ortadadır.
Kimse bana; “Biz aslında hoşgörü ve uzlaşı odağı bir millettik, bu
Erdoğan denen adam geldi ve bizi kamplara ayırdı, çatışma çıkardı.”
demesin. Yalan söylemesin. Aptala yatmasın. Aptalsa da aptal
olduğunu belli etmesin.
Bu ülkede ezelden beridir iktidarda olan, karşıt görüşte olanları
ezer. Ezelden beridir iktidarda olan Beyaz Türkler’de ezen sınıfı
temsil eder.
28 Şubat sürecinde toplum kamplaşmamış mıydı? 12 Eylül döneminde?
Menderes döneminde? Atatürk döneminde?
Kimse kimseyi kandırmasın. Menderes dönemi hariç hepsinde
Müslümanlar zulme uğramış, bu ülkenin zencileri olarak
yaşamışlardı. 28 Şubat’ta üniversitenin önünde coplanan tesettürlü
kızları sorduğum zaman; “onlar insan olmadığı için” konunun siyasi
bir kamplaşma olarak değerlendirilemeyeceği söyleniyordu.
Müslümanlar, “hadsiz bir şekilde” siyasi haklarını almaya başladığı
içindir aslında bu adi ve zalim iftiralar.
İşin en acısı, bir zamanlar PKK ve Kürt düşmanı olan Cemaat, şimdi
PKK ile el ele, kol kola. Şehitlere şehit, PKK’ya terörist demekten
imtina eden Cemaat, kuzu postunun altından kurt olarak çıkmış
durumda. Yurtdışındaki okullarını korumak için ABD ve İsrail ile
kol kola olması bir nebze anlaşılabilirdi ama PKK ile kolkola
girmek ayrı bir karakter bozukluğunu ifade eder.
Barış Süreci varken barış sürecine itiraz etmek, Savaş Süreci
başlayınca da savaş sürecine itiraz etmenin ve bunun sorumlusu
olarak da Erdoğan’ı göstermenin açıklamasını burada yapmam terbiye
sınırlarını aşar. Ancak “Ağzı ile kuş yakalasa yine de yaranamaz”
tabiri kesinlikle Türk siyasi hayatında ortaya çıkmıştır ona
eminim.
Ve bugün yeni bir şey öğrendim; “Meğerse PKK, AKP’ye ve Erdoğan’a
muhalif bir hareket olarak siyasi hayatına 1 ay önce başlamış, daha
önce de Erdoğan’ın PKK ile işbirliği yapan vatan haini olduğunu
söylemişlerdi. O bilgi şimdilik iptal oldu.”
Sırf Erdoğan düşmanlığı için vatan evlatlarının tabutlarını siyasi
malzeme olarak kullananlara tek bir sözüm var; “Evlatlarınızın
tabutlarını görün inşaallah.”