ERDEME DÖNÜŞ
Şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğini fark eden Erdemliler,
Adalet ve Kalkınma Davası’nı başlattılar. İnancım odur ki onları
hep hayır dualarıyla anacak bu büyük millet! Niye? Emperyalistlerin
kültür saldırılarıyla öksüz bırakılmış bu büyük davayı dirayetle
sunmayı da savunmayı başardılar, böylece de iktidara kavuştular
milletin tahtında.
Kapatma davaları açıldı, Merhum Menderes’e kefen giydirmek için
organize edilen sokak hareketlerinin aynısı yapıldı. Zikri terör
olanlara fikriyle yol açanlara saz çaldırıldı ekranlarda. Oyları
artırıldı kandırmacalarla, koalisyon yolu açarız da bitiririz bu
erdemli iktidarı diye. Olmadı, terör daha da azdırıldı.
Devlet içine sızıp da darbe hazırlıklarını önlüyoruz diye diye
uydurma delillerle yargılamalar yapıldı ki yargının, güvenlik
güçlerinin, askerin itibarları sarsılsın, böylece azalsın bu büyük
milletin gücü! MİT ele geçirilmeye çalışıldı. Muhalefet ağzına,
çiğnenmesi bitmez tükenmez sakız olarak yolsuzluk dosyaları açıldı.
Yine olmayınca milletin rüyasında görse inanamayacağı 15 Temmuz
ihanetini yaptırmayı bile başardılar ama yine olmadı. Uyanmıştı
millet artık erdemliler erdemiyle, yürüdü ihanetin üstüne üstüne!
Kimimiz şehit kimimiz gazi olduk.
Ekonomik kriz taarruzu da tutmayınca şimdi de alenî olarak
güneydoğu sınırlarımızı eline silah verdikleri terör örgütleriyle
sarıyorlar. Unvan ve koltuk sahibi kimilerine de çeşit çeşit barış
nağmeleriyle terörü, şiddeti cesaretlendirecek muhalefet
yaptırıyorlar. Kendiliğinden mi oluşuyor sanıyorsunuz millet içinde
çatışmacı siyaset? Cumhuriyet öğretmeni siyasetçi Sayın Muharrem
İnce anamuhalefet içinde durun, itirazım var diyor yürekleri
titretircesine, ama… nafile! Yine kavuşmak nasip olmadı yapıcı ve
kılavuz olması muhtemel muhalefete. 1980 öncesi de ders bize!
İçeriden böyle sınırlardan öyle açık emperyalist taarruz altında
mıyız değil miyiz görebiliyor millet çoğunluğu iyice.
Hele dikkat! Haykırıyor Erdemliler lideri, tıklım tıklım meydanlar.
Önce tıknefes insanlar, sanki konuşuyorlar gözleriyle; ara ara da
elleriyle, dilleriyle… “Ne yılıyor, ne yoruluyor bu Erdemliler!
Milletin duasını ala ala Allah’ın rızası iktidarları 16 yıl sürdü,
sürüyor. Ne mutlu onlara!” dercesine.
Lakin korkuyorum çürüyen meyveler görüp. Ya nifak ateşiyle erdem
buharlaşıp giderse?
2001’den bu yana dava arkadaşım Sayın Mehmet Kurt Bey’le dertleştik
dün. Neydi bizim davamız? Halkın sesini duya duya yüremeyecek
miydik kalkınma yolunda? Nasıl olsa davanın inançlı vekil adayları
gücenmez diye tepeden listenin seçilecek yerine ithal aday koymak
var mıydı? Bu ithal adaylar, vatandaşlara “Ben senin işlerini takip
için mi vekil oldum?” deme cüretini gösterebilecekler miydi? Kan
ter içinde yanında dolaştıklarımız bakan olunca yoğunum diye diye
dava arkadaşlarını özel kalemlerine bile çıkartmıyorlar bugünlerde.
İktidar yorgunluğu yaratan en ağır yara değil mi bunlar(?)
Lider soruyor: Ana kademe kalkın ayağa, kapı kapı dolaşmaya var
mıyız?
Elbette varız da kurmaylar bizi adam yerine koyarsa ulaşabiliyoruz
insanlara. Kimse seçim zamanı sırt sıvazlamaları önemsemiyor artık.
Ayrıca en yıkıcı duygu da adam yerine koyulmamak! Allah kimseye
yaşatmasın! Dün sahada yol arkadaşlığı yaptığını yoğunluk
gerekçesiyle nasıl kabul etmez insan? Bunu anlamakta zorlanıyorum.
Ahde vefa modeli liderlerini çok eski bir dostunun cenazesinin
altında görmediler mi acaba? Kişiler değil derdim, gerçeğe işaret!
Kimler geldi kimler geçti, geçecek de?
Kurmaylar! Yoğunluk maskesinin altındaki kibrinizden ve sen ben
kavgasından çıkmalı, acilen 2002 ruhu erdeme dönüş yapmalısınız.
Uzun süren iktidarı içten çürütmeye hakkınız yok!