Son yıllarda ‘kitaptan uyarlanan filmler’ sinema dünyasında büyük bir popülerlik kazandı. Ben de kitap ve sinemasever birisi olarak kitaptan uyarlanan filmleri eleştirmek istiyorum. Hatta genelde filmlerin harika bir kitabı mahvettiğini söylemekten çekinmeyeceğim.
Son yıllarda 'kitaptan uyarlanan filmler' sinema dünyasında büyük bir popülerlik kazandı. Ben de kitap ve sinemasever birisi olarak kitaptan uyarlanan filmleri eleştirmek istiyorum. Hatta genelde filmlerin harika bir kitabı mahvettiğini söylemekten çekinmeyeceğim.
Kitap tutkunları olarak film uyarlamalarını beklerken büyük bir heyecan duyuyoruz. Ancak ne yazık ki bu heyecanımız genellikle hayal kırıklığı ile sonlanıyor. Kitaptan uyarlanan filmler, genellikle orijinal eserin büyüsünü tam olarak yansıtamıyor.
Kitaptan uyarlanan filmlerin eksik kaldığına, kitapların büyüleyici dünyasını yeterince aktaramadığına Yüzüklerin Efendisi serisini örnek gösterebilirim. J.R.R Tolkien'in epik destanını okuyanlar, Orta Dünya'nın büyüleyici havasını derinden hissetmiştir. Ben kitapları okurken gözlerimde Orta Dünya'nın canlandığını hatırlıyorum. Hobbitleri, elfleri ve cüceleri adeta orada hissettim. Ancak Peter Jockson'ın film uyarlamaları, bence bu dünyayı tam olarak yansıtamadı. Yazının görsel yorumu, benim hayal gücümün önüne geçti ve birçok izleyici gibi hayal kırıklığına uğradım. 'Bu muydu?' diyerek sitem etmekten kendimi alamadım.
Bu durum sadece fantastik edebiyatla da sınırlı değil. Klasik romanlardan uyarlanan filmler de genellikle kitapların gölgesinde kalıyor. F. Scott Fitzgerald'ın eseri Muhteşem Gatsby'i düşünelim. Film uyarlamasında; kitapta yer alan açıklamaların, karakterlerin derinlikli portrelerinin ve dönem ruhunun göz ardı edildiğini gördük.
Sinemanın sınırlı zaman diliminde kitaplardaki zenginliğin, ayrıntıların ve içsel düşüncelerin perdeye tam olarak aktarılamayacağını düşünenlerdenim. Kar amacı ile hareket eden yapım şirketlerinin de bunda etkisi çok büyük. Popüler bir kitabı sinemaya uyarlarken kitabın gerçek yapısını ve zenginliklerini görmezden geliyorlar. Karakterlerin derinliklerine, hikayenin ayrıntılarına ve atmosferine gereken önemi vermiyorlar. Sonuç olarak biz izleyicilere yüzeysel bir deneyim sunuyorlar.
Birçok sebepten dolayı kitap okumayı, filmini izlemekten daha çok seviyorum. Kitaplar beni kendi büyülü dünyalarına çekiyor. Kitap sayfaları arasında kaybolurken kendi hayal gücümü kullanma fırsatı buluyorum. O dünyayı zihnimde canlandırıyor, karakterlerle empati kuruyorum. Her bir kelime, her bir cümle beni derinlere çekebiliyor. Filmde ise görsel ve işitsel uyaranlara bağımlı hale geliyor, bana sunulan görüntüyü kabul etmek zorunda kalıyorum.
Sonuç olarak benim tercihim; kitapların büyülü dünyasında kaybolmaktan yana. Benim için her şeyin başı kitap, her şeyin sonu kitap! Sağlıklı ve kitaplı günler diliyorum.
Sevgiyle kalın…