E D E P
Destanlaşmak
Nihat Sami Banarlı Resimli Türk Edebiyatı eserinde destan kültürünün önemine değiniyor: Destan, kökü tarihe dayanan, ilhamını tarihten alan bir halk edebiyatı verimidir. Bir başka deyişle destanlar halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halk hayalinde masallaştırılan tarihlerdir. Bazı milletler millî mizaçları icabı, destanlarında tarih gerçeklerinden uzaklaşmaz ve halk diliyle söylenmiş bir tarih gibi, destanlarını tarihe uygun bir ifadeyle söylerler, diyor. Biz örneğiz buna.
Millî kalkınmaların destanlarla ilgisine de şöyle dikkat çekiyor Banarlı:
Destanlar milletlerin büyük işler yapmak için kendilerine güven duymalarında; türlü sosyal ve tarihî sebeplerle uzaklaştıkları millî benliklerine dönmelerinde; yeniden büyük millet olmak, hürriyet ve istiklallerini korumak için davranıp kalkınmalarında da vazife görmüştür. Bir örnek: Alman kalkınmasında Cermen masal ve destanlarının tesiri vardır. (…)
2001 öncesinde şapkasını alıp gidenler, tehdit edilince ter içinde kalıp hükümetten çekilenler, 28 Şubat sürecine maşalık edenler, bankaları hortumlayanları sadece seyredenler, ekonomi batınca da dünya bankasından uzman ithal edenler, git gide de hasta edilip en yakın adamlarına “artık kenara çekilmeli” dedirtilenler… yüzünden neler çekmişti millet! Uzaklaşmıştı sanki benliğinden. Hatırlamak istemiyor o günleri asla! Sildi süpürdü, erim erim eritti o iktidarların partilerini. Neredeler şimdi?
Dirayet özlüyordu millet dirayet! Düşman hain tuzaklarının oyuncağı olmayan lider dirayeti! Buldu mu? 2002’den beri irtica gerekçesiyle kapatma davası açanlara, münafıkça görüntüler suna suna hizmetinizdeyiz-sizinleyiz iltifatlarıyla ikram aldıkları makamlara güvenerek devleti tamamen bize verin diyen dış güç piyonu hainlere ne cevap verdi o dirayet? Öncekiler gibi korkup uzlaşalım mı dedi?
Gezi’den 15 Temmuz darbe girişimine giden süreçte neler gösterdiler, neler yaşattılar dirayeti kırmak için ama sonuç? En yakınındakilerin bile demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, adalet teranelerine bile hiç aldırmadan kükremedi mi mazlum halkın sesi dirayet? Millet, gözünün önünde olan biteni görüyor, kuru gürültülere sessizlik içinde bakıyordu. Baktılar ki olmuyor, öncekiler gibi sinmiyor bu iktidar lideri. Zorla almaya kalktılar devleti. Durur mu millet böyle dirayeti görür de. Tank ne; top, tüfek, uçak, bomba ne? Haydi destan yazmaya, fert fert destanlaşmaya! Yürüdü ihanetin üstüne üstüne Çanakkale destanını yazan kahramanların torunları “Asker kışlaya!” diye diye… Bütün dünya gördü.
Şimdi de sınır dışı bataklığına çekmek istiyorlar ya millet aynı millet! Haydi götürün bizi Afrin’e! Azıcık gövde gösterisi yapmaya yeltenenler, yiyince top ateşini kaçıp gitti ta gerilere!
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda askerdim, ne olduydu bana o zaman bilemiyorum. Gece gündüz uyuyamıyor, beni Kıbrıs’a götürün diye yalvarıyordum komutanlarıma. Atatürk’ün dediği bu yüksek ruh kuvveti olan başka bir millet varsa beri gelsin!
Önce keskin muhalefetken 15 Temmuz ihanetini görünce Sayın Devlet Bahçeli de artık millî mutabakat diyor. Ne mutlu! Yeni Kapı ruhuna herkes! Tahrik yaralar kaşıyıp birbirimizi horlayıp aşağılamayalım. Kim nasıl yönetecekse onu anlatsın. Her zaman olduğu gibi doğruyu bulur bu millet. Postalayın bu kültürü 12 Eylül 1980 öncesine. Barış kültürü diyelim tabi ama bunu aydın-cahil herkes terör yaratanlara desin önce, dert oradan gelmiyor mu? Devlet yol açtı barış sürecine de ne oldu?
16 yıldır Atatürk dirayetiyle ülkeyi yönetenler de Çanakkale Geçilmez dedirten GAZİ’ye bazı icraatlarına beğenmediği için keşke Yunan kazansaydı diyecek kadar ileri gidenlere asla ilgi, sevgi, merhametle bakmamalı. Hainlikler fikir özgürlüğü adı altındaki bu sinsice faaliyetlerden geldi, geliyor. Unutmayalım ki bunu da görür bu büyük millet ve gerektiğinde destanlaşır! Yaşadık, gördük, görürüz.